8. Bölüm: Kurukafa

992 54 5
                                    

8. BÖLÜM: KURUKAFA

Bir anda arkamda beliren Aundre'ye bir yandan kötü bakışlar atıyordum bir yandan da sakinleşmeye çalışıyordum. Hızlı nefeslerimin arasında kendimi tutamayıp koluna vurdum. Beni çok korkutmuştu. Resmen kalbim yerinden çıkacaktı. Hissettiğim korkudan dolayı dayanamayıp bir kez de göğsüne vurdum daha sonra kendime gelebilmek adına kafamı göğsüne koyup ona yaslandım. O da hala sırıtan suratıyla anına kollarını belime sardı. Nefeslerim düzene girdiğinde  ''Kapıyı kapatıp kilitlemiştim sen nasıl girdin içeri?'' diye sordum.  Büyük bir sırıtış eşliğinde ''Camdan girdim.'' dedi. O sırıtışı o kadar çok yapıyordu ki yüzüne yapışıp kalacaktı. Ha bu arada ben banyodan sonra camı kapatmamış mıydım? Cam açık değildi ki. Kapattığıma adım gibi emindim. Kaşlarım çatık bir şekilde kafamı göğsünden kaldırıp geri çekildim. 

''Camı kapattığıma eminim Aundre.'' Sırıtışı uyuz bir gülüşe döndü ve ''Saçmalıyorsun küçük kız, başka türlü nasıl girebilirim ki?'' deyip gözlerini devirdi. Ardından beni tekrar kendine çekip, belimden tutarak yatağıma doğru döndürdü.

''Hadi uyuyalım da senin o küçük aklın yerine gelsin.'' Uyuyalım mı? Biz mi? Birlikte mi? Yok artık. Olduğum yerde durup ona döndüm. ''Neden 'biz' dedin. Sen şimdi gidiyorsun ve ben sen gittikten sonra tek başıma uyuyorum.'' dedim tam onu az önce beni yatağa doğru ittirdiği gibi kapıya doğru ittirecekken onun çoktan üstünü çıkarmaya başladığını fark ettim. Tek eliyle tişörtünün yakasının arkasından tutup başından yukarı çekti. Önce boşta kalan kolunu çıkardıktan sonra diğer kolunu da aşağı eğip tişörtü yere düşürdü.  Vücudu...

Muhteşemdi.

İki kolunda da olan dövmeler boynuna kadar gidiyordu. Kasları gayet görünüyordu ama onun inadıma daha da çok şişirdiği belliydi. Yani bilmiyorum bence öyleydi. Gerçekten de şu an karşımda taş gibi bir şey duruyordu. Yüz ifademi bozmamaya çalışarak ağırlığımı tek ayağıma verdim ve kollarımı göğsümde bağladım. İnatla gözlerimi vücudunda gezdirmeye ettim ki onun beklediği kesinlikle böyle bir şey değildi. Pürüzsüz bir teni vardı. Dövmeleri vücudunda harika duruyordu fakat biraz fazlalardı.

Biraz mı?

Bayağı fazlalardı.

Anlam vermek zordu ama Aundre gibi birinin her bir dövme işçiliğine ayrı bir anlam verdiğine adım gibi emindim. Yüzüne baktığımda kaşlarını çattığını fark etmiştim. Sanırım onu yüzsüzce süzüyor olmama kızmıştı. Kesinlikle doğru yoldaydım!

Aundre'nin etrafında dönmeye başladım. Yavaş yavaş sırtına geldiğinde istemsiz olarak elim sırtına gitmişti bile. Sırtının tamamı tek bir dövmeyle kaplıydı, o da kocaman bir kurukafaydı. Kürek kemiklerinin ortasından başlayıp elimi omurga çizgisinden aşağı indirdim. Kuru kafanın sonuna geldiğimde elimi açıp avcumun da temas etmesini sağladım ve sol tarafından yukarı çıkarıp kurukafanın yarısına dokunmuş oldum. Harikaydı...

''Bu dövmenin bir anlamı var mı?''

Ben daha ne olduğunu anlayamadan elimi sırtından çekip beni tekrar önüne getirdi. Hızla pantolonun kemerini çözerken ''Sen de üzerini değiştir de uyuyalım. Baban evde yokken rahatsız olduğunu biliyorum. Yanlız kalmanı istemiyorum.'' dedi.  Demek ki babam bu gece de gelmeyecekti. Gözleriyle acele etmemi söylerken sinirlendiği çok belliydi ve sinirlendiği zaman hiç iyi şeyler olmuyordu. Ona dokunmama mı kızmıştı acaba? Neyse bunu ona sonra soracaktım. Hemen dolabımdan pijamamı alıp odamdaki banyoda giydim ve tekrar yanına gittim. Aundre çoktan yatağa girmişti fakat ben ne yapacağımı bilemez bir şekilde yatağın yanında ayakta kalmıştım.

Utanıyordum!

Tek gözünü açıp bana baktı sonra kolumdan çekip yatağa düşmemi sağladı. Yorganı da üzerimize çektikten sonra beni yan çevirdi ve arkadan bana sımsıkı sarıldı. Az önce yaptığım şey yüzünden feci utanç duyuyordum ve kollarının arasında olmam da bunu tetikliyordu. 

AzuraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin