11. Bölüm: Canavar

915 53 5
                                    

11. BÖLÜM: CANAVAR

Islak ve sert dudakları, hırpalanmış dudaklarımdan yavaşça ayrıldı. Sonra bedenimi mükemmel bir uyumla örten bedenini benden uzaklaştırdı. Gecenin karanlığında ilerlerken son bir kez mavi gözlerini gözlerime kilitledi. Bekledi bir süre ve ilerlemeye devam etti. Derin karanlıkta kayboldu. O gittikten sonra kendime gelmek için gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım. Yanağımdaki derin sızıdan süzülen ıslaklık hissiyle elim yavaşça yanağıma doğru gitti. Çenemden aşağı doğru süzülen ıslaklığa değen parmaklarım kıpkırmızı olmuştu. Kan çok yoğun bir şekilde akıyordu. Anlaşılan Aundre' nin açtığı yara düşündüğümden çok daha derindi. Yanağımdan süzülen kanı yavaşça kolumla sildim. Canım yandığından kolumu çok sert bastırmamaya dikkat etmiştim. Daha sonra üzerimdeki bluzun kolunu yukarı doğru -kan lekesi görünmeyecek şekilde- katladım çünkü eve gittiğimde bir de babama açıklama yapmak istemiyordum. Tabii eğer evde olursa ya da yarama dikkat ederse.

Titrek ve temkinli adımlarla bir süre yürüdükten sonra eve vardığımda saçlarımı yanağımdaki çizik izini kapatacak şekilde önüme attım. Kapıyı cebimdeki anahtarla açtıktan sonra araladım ve babam içeride mi diye baktım. Hararetli bir telefon konuşmasında olduğundan beni fark bile etmemişti. Bende bu fırsatı değerlendirerek eve girdim ve kapıyı sessizce kapattıktan sonra hızla merdivenleri tırmandım. Odamın kapısını açar açmaz ilk iş kendimi banyoya attım ve yüzümdeki yaraya baktım. Gözümün yaklaşık iki parmak altında olan çizik oldukça derindi ve akmış olan -ve hala da akmakta olan- kanlar yüzünden oldukça pis gözüküyordu. Hemen yarayı temizlemem lazımdı çünkü enfeksiyon kapabilirdi. Gerçi enfeksiyondan ziyade endişelenmem gereken şey bu yaranın herhangi basit bir bıçak tarafından değil de upuzun ve kapkara tırnaklar tarafından yapılmış olmasıydı. Üstüne üstlük bu yaratıkların tırnaklarının insanlara nasıl bir etkisi olduğuna dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Tırnakları insanları bir kaç saat hatta bir kaç dakika içerisinde öldüren bir zehir bile taşıyor olabilirdi. Neyse ki yüzüm çizileli bir kaç dakikadan fazla zaman geçmişti ve ben hala bayılmamıştım. Belki de sadece olanları saçma sapan bir şekilde kafamda büyütüyordum. Önceden böyle bir şey düşüneceğimi tahmin bile edemezdim. Gerçi çok kısa bir süre önce bir insanın bir anda tırnaklarının uzaması ya da aslında o kişinin insan bile olmaması durumuna dair en ufak bir fikrim olmadığından böylesine garip davranmam normal bir durumdu sanırım. Hatta bütün bu olanları fazla sakin karşıladığım bile söylenebilirdi. Çünkü eski Irisa olsaydı şimdiye kadar çoktan bağıra bağıra kaçardı.

Beynim gene düşüncelerle allak bulak olmuştu. Gözlerimi yorgunlukla kapattım ve bir kaç saniyeliğine düşünmeyi bıraktım. Böyle her şey ne kadar da huzurlu oluyordu. Tabii yanağımdaki şu sızı olmasaydı daha da mutlu olabilirdim. Aklıma hala yarayı temizlemediğim geldiğinde önce yüzümü yıkadım. Yüzümü kuruladıktan sonra banyodaki dolaptan oksijenli su, pamuk ve merhem çıkartıp bunları lavabonun üzerine koydum. Daha sonra oksijenli suyu bir pamuğa döktüm ve yarayı temizledim. Merhemin kapağını açıp yaranın olduğu yere dikkatlice sürdükten sonra tekrar kapattım ve ellerimi son bir kez yıkadıktan sonra yüzüme baktım. Önceki haline kıyasla daha iyi göründüğü çok barizdi. Dolaptan çıkarttığım şeyleri tekrar yerlerine bıraktıktan sonra banyodan çıktım ve üzerimdeki kanlı bluzu kirli sepetine attım. Gardıroptan temiz bir tişört çıkarttıktan sonra giyindim ve yatağıma yattım. Bu gün ne kadar da yorucu bir gündü. Belki fiziksel olarak yorulmamıştım ama beynimde dolaşan bin bir düşünce beni esir almıştı. Bunca şey sadece Malcolm' la konuştum diye mi olmuştu yani? Aundre cidden çekilmez birisiydi. Bencildi, karamsardı, egosu fazla yukarıdaydı ve insanlara yaptıklarının sonuçlarını düşünmüyordu. O kötü birisiydi. Hatta sadece kötü değildi, o bir canavardı ve belki de kalbi bile yoktu. İnsanlardan tamamıyla itaat bekliyordu, kendisine boyun eğilmezse insanlarının canını, ruhunu yakmaktan hiç çekinmiyordu. Ve benim çok yakın bir zamanda ondan kurtulmanın bir yolunu bulmam gerekliydi. Onu unutmam, onu önemsememem, ona güvenmemem ve onu düşünmemem gerekliydi.

AzuraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin