10. Bölüm: Ölü

1K 54 16
                                    

10. BÖLÜM: ÖLÜ

Gözlerimi hafifçe aralarken yavaşça yattığım yerde doğruldum. Kısık gözlerle etrafı tararken beynim olduğum yerin neresi olduğunu algılamaya çalışıyordu. Gözlerim neredeyse bomboş odada gezinirken hatırlamaya çalıştım.

Doğru ya. Hala o çocuğun evindeydim. Hemen eve gidip videoyu izlemem gerekiyordu.

Ayrıca hala tek parçaydım. Her şey dünkü gibiydi. Siyahlı adamlar eve girmemiş gibi görünüyordu. Yataktan kalktım olağanca süratimle. Hemen pencereye doğru ilerledim ve perdenin arkasından etrafı taradım.

Kimse yoktu.

Dünkü siyahlı adamlar gitmişti. Ki saatlerce evin önünde bekleyip, beni o derecede korkuttuktan sonra hiç bir şey olmamış gibi gitmeleri garipti. Sadece garip değildi çok garipti fakat benim bunu bir fırsat olarak kullanıp bir an önce gitmem gerekiyordu. Temkinli adımlara odadan çıktım ve merdivenleri  indikten sonra yavaşça kapıyı açtım. Gerçekten de gitmişlerdi. Kapıyı kapatmak için arkamı döndüğümde gözlerim gördüğüm şeyin şaşkınlığıyla açılmıştı. Kapının üzerinde bir yazı yazıyordu.

стоп...

Kırmızı renkte yazılmış yazıya bakarken yavaşça elimi kapıya uzattım. Elim kırmızı boya olmuştu. Yazı henüz ıslaktı bu demek oluyor ki kapı boyanalı uzun zaman olmamıştı. Elimi burnuma doğru götürdüğümde boya gibi kokmadığını fark etmiştim.

Kan gibi kokuyordu.  

Korkuyla geri çekildim ve elimi çantamdan aldığım bir peçeteyle sildim. Kanlı peçeteyi çantamın içine attıktan sonra telefonumu çıkarttım ve dün aldığım taksicinin numarasını aradım. Taksici, şehir merkezinden çok uzakta olduğumdan başta gelmeye itiraz etse de iki katı para teklif edince gelmeyi kabul etmişti. Taksinin beni bıraktığı yere doğru ilerlerken aklıma gelen fikirle geri eve döndüm. Telefonumla kapıda yazan yazının bir resmini çektim. Ne dilde olduğunu bilmiyordum ama resim bende olduğu sürece  araştırabilirdim. Taksinin beni bıraktığı yere doğru ilerledim. Bir süre taksiyi beklerken telefonumla uğraşmıştım. Babamdan iki mesaj ve sekiz arama gelmişti. Mesajlarına baktığımda benim hakkında endişelendiği gibi bir kaç şey zırvalıyordu. Başka birinden mesaj ya da arama yoktu.

Ondan bir haber yoktu demek istemiyordum tabi ki de. Sonuçta onu umursamıyordum ki.

Duyduğum araba sesi gittikçe yaklaşırken başımı kaldırdım ve derin bir nefes verdim. Taksi yaklaştıkça içime merak doluyordu. Sonunda eve gidip o videoyu izleyebilecektim. Taksi durduğunda bindim ve evin adresini verip arkama yaslandım. Uzun bir yolculuk olacağı kesindi. Videoda ne olacağını gerçekten merak ediyordum ama  merak ettiğim başka şeyler de vardı. Mesela o siyahlı adamların kim olduğu gibi. Ya da kapıda ne yazdığı gibi. Bu sorular aklımı kemirirken yaklaşık iki buçuk saate eve varabilmiştim. 

''Biraz bekleyebilir misiniz?'' Adresi verdikten sonra taksiciyle tek konuşmamız bu olmuştu. Kafasını onaylarcasına salladığında hemen taksiden indim ve eve girdim. Biriktirdiğim paradan yeteri kadar bir miktar aldıktan sonra tekrar kapının önüne çıktım ve taksiciye parasını ödedim. Tekrar içeriye girdiğimde hızlıca ayakkabılarımı ve montumu çıkartıp portmantoya fırlattım. Bir kaç saniye içerisinde babam esneyerek salona girdi ve soru yağmuruna başladı.

''Irisa eve gelmişsin. Ne zaman geldin? Ve tüm gece neredeydin? Seni çok merak ettim. Neden telefonunu açmadın? Daizy’ i bile aradım ama onunla kavga ettiğinizi söyledi.” Gerçek anlamda kimin kızı olduğum belli oluyordu. Benim de böylesine mükemmel bir soru sorma kabiliyetim vardı ve ben bu huyumu ondan almıştım. Bana soran gözlerle bakarken derin bir nefes aldım ve sorularını teker teker cevaplamaya başladım. “Evet, Daizy ile kavga ettik ve onunla barışmayı hiç düşünmüyorum. Şu an başka bir arkadaşım var. Merak etme iyi birisi. Dün gece onunlaydım ve uyuyakalmışım, telefonum çantamın içinde olduğu için de duymamışım. Özür dilerim.” Bir kaç saniye içerisinde uydurduğum yalanlara kendim bile şaşırmıştım. Aslında tam anlamıyla yalan söylemiş sayılmazdım. Babam inanmış gibi duruyordu. Onun yanına ilerledikten sonra yanaklarına sulu birer öpücük bıraktım. Belki şu anda onun uykulu halinden yararlanıyor olabilirdim çünkü bana hiç bir şey dememişti. En azından biraz somurtması gerekiyordu ama bunu bildiğimi bilmesine gerek yoktu. Odama hızlı adımlarla çıktım ve hemen laptopumu kucağıma alıp yatağıma oturdum.Karşımdaki duvarın üzerindeki tılsım dikkatimi çekmişti. Önceden olsa hiç düşünmeden tılsımı kopartıp yakardım ama şimdilik öyle bir şeye gerek yoktu. Orada kalabilirdi. Video aklıma geldiğinde hemen laptopun açma yerine bastım ve benim için uzunca geçen bir süreden sonra masaüstü göründü. Hemen videoya tıkladıktan sonra şifreyi yazdım.

AzuraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin