5. BÖLÜM: DÖVME
'Ben senin sadece anılarını silebilirim, duygularına dokunamam...'
Birden aklıma gelen cümle kaşlarımın çatılmasına sebep oldu. Bu cümlenin ne anlama geldiğini bırak kimin söylediğine dair aklımda en ufak bir fikir yoktu. Bunu düşünecektim fakat şu anda daha büyük bir sorunum vardı. Dalıp gitmiş olan gözlerimi karşımdaki maviliklere çevirdim.
''Ne işin var senin, benim evimin önünde? Saatlerdir orada duruyorsun.'' Kızgınlıkla söylediğim sözler hafif bir cırlamayı andırsa da iyi yapmıştım. Sapık mı bu çocuk da bütün gün burada. Yeter ama.
Sakin kalmaya çalışıyor gibi görünüyordu. ''Irisa eve gir.'' Söylediği cümleyi sonlarına doğru algılamam güçleşmişti çünkü hafif esen rüzgar şiddetlenmişti. Ona cevap vermeden önce rüzgarın dinmesini bekledim fakat tüm hızıyla esmeye devam ediyordu. Bir süre sonra şiddetle esen rüzgar etrafımı sardı ve dönmeye başladı. Ellerimi kulaklarıma doğru kapattım ve korkuyla bir çığlık attım. Çığlıkla eş bir şekilde yere düşmüştüm. Rüzgar etrafımı çevreleyip beni bir hortumun içine hapsetmişti ve beynimde sürekli aynı kelime yankılanıyordu. Sanki rüzgar bana fısıldıyordu.
Amnesia...
''Lanet olsun!'' Dudaklarımdan kaçan çığlığa engel olamamıştım. Neden durmuyordu bu rüzgar, neden susmuyordu bu ses. Olduğum yere iyice sindim ve bu lanet şeyin dinmesini bekledim. Aundre aklıma geldiğinde yardım istemek için başımı kaldırdım. Onun olduğu tarafa baktığımda tüm gücüyle bana koştuğunu fark etmiştim.
''Aundre! Yardım et!'' diye bağırdım. Yanıma geldiğinde etrafımı saran rüzgar ve zihnimde yankılanan ses kesildi. Ani gelen boşlukta bayılacak gibi olsam da Aundre hızlı davranıp beni tuttu. Beni kollarıyla sarmalamıştı. Bir yandan da ''Geçti, geçti, iyisin.'' diye fısıldıyordu. Kollarımı onun deri ceketine sıkıca sardım ve yüzümü onun boynuna gömdüm. Yüzümdeki ıslaklığı hissettiğimde daha o zamana kadar ağladığımı bile fark edememiştim. Sıcaklığı bana iyi geliyordu. Uzun bir süre hiç bir şey yapmadan, öylece oturarak sakinleşmemi bekledi. Elleri güven verircesine, ben buradayım dercesine sırtımda geziniyordu. Yüzümü sanki daha da yapabilirmişim gibi onun boynuna yaklaştırmaya çalıştım. Birden yükseldiğimde beni kucağına aldığını anladım. Her zaman gördüğüm gibi sarsak ama kendinden emin adımlarla yürümeye başladı. Üzerime bir ağırlık çökmüştü. Hafifçe gözlerimi kapatmadan önce onun bir şeyler mırıldandığını duymuştum.
''İyi geceler, küçük kız.''
Gözlerimi alarmın bitmek bilmeyen sesiyle aralamıştım. Ben bu alarmı ne zaman bu kadar iğrenç bir şarkı yapmıştım hiç bilmiyordum. Komodinin üzerindeki telefonumu aldım ve lanet alarmı kapattım.
Oh be, dünya varmış.
İğrenç alarm sesinden kurtulduğuma göre iyi bir duş alabilirdim. Banyoya doğru sevinçle sekerek ilerlerken birden olduğum yerde kala kalmıştım.
Ben dün gece Aundre'nin kucağında mı uyumuştum?
Eyvah.
Ben yatağımda uyandığıma göre... Bu çocuk eve nasıl girdi? Ya evin kapısını çaldıysa babam açtıysa? Ya babama bir şey söylediyse? Ya babam Aundre'yi on dört yerinden bıçaklayıp öldürüp bizim arka bahçeye gömdüyse?
Manyak adam yani, beklenir.
Ben düşünceli bir halde banyonun kapısını aralamıştım ki babam çıkmıştı. Ağzımdan kaçan küçük çığlığa engel olamamıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Azura
FantasyKaranlık ve sırlarla dolu bir yüzyıl... İnsanlığın hiçbir şeyden haberi olmadığı fakat dört bir yandan kuşatıldığı bir dönemde yaşan bir kızdı, Irisa Claus. Babasının yaptığı tılsımları saçma bulan, anlam veremeyen ve o yüzyılın gereklilikleriyle o...