" Bu kadar insanın katılacağını hiç düşünmemiştim."
Godrics Hallow daki mezarlık, büyücülerin daha önce hiç görmedigi kadar tıklım tıklımdı. Ellerinde çiçek tutan herkes kapıdan içeri giriyor ve gözden kayboluyorlardı. Kilisenin başında bekleyen iki seherbaz ise bu garip durumu fark eden meraklı muggleların hafizalarını silmek için hazırda bekliyorlardı.
Çünkü Harry Potter ın cenazesinde düzeni bozacak hiçbir kargaşaya müsade yoktu.
Sağ kalan çocuğu ya da dört yıldır bilinen adıyla kazanan oğlan ı tanıyan tanımayan herkes, son yolculuğuna uğurlamaya gelmişti. Ona teşekkür ediyorlar, göz yaşı döküyorlar ve uzandığı çiçeklerle donatılmış açık tabutun içindeki cansız bedene işaret ediyorlardı.
Ron, bir babanın çocuğuna Bak evlat, dediğini duymuştu. İşte hepimizi kurtaran bu talihsiz cesur gençti...
Başka bir tanesi ise, Daha çok gençti, demişti.. Çok yazık, ailesiyle aynı kaderi paylaştı...
Umarım gittiği yerde bu dünyada bulamadığı huzuru bulmuştur...
Kimse Harry i tanımıyordu. Kuzguni saçlı arkadaşını cesur bir kahraman olduğunu söylüyorlardı. Bir kahraman olduğu doğruydu ama cesur değildi. Harry hiçbir zaman cesur olmamıştı, cesur olmak zorunda kalırdı. Ron onun her gün deli gibi korktuğunu biliyordu çünkü.
" Ben de öyle.." dedi Hermione. Yüzünde acı dolu bir gülümseme belirdi. " Şuan o tabuttan kalkabilseydi ne söylerdi?"
" Hiçbirini tek başıma yapmadım, derdi. " dedi Ron, onun da dudakları yukarı doğru kıvrıldı. " Kaşlarını çatar ve, Ron ve Hermione olmadan hiçbirini başaramazdım, diyip dururdu."
Bu cenaze töreni bile Harry nin yanaklarını kızartacak kadar gösterişliydi. Sadece birkaç senedir tanıdıkları sihir bakanı bile hakkında sanki onu ezelden beri tanıyormuş gibi ağdalı cümleler kurmuştu.
Iyi bir dost, yetenekli bir seherbaz, cesur bir kahraman...
Oysa hiçbiri Harry i o ve Hermione kadar iyi tanımıyordu. On bir yaşlarından beri başına gelen her tehlikeye birlikte j omuz germişlerdi.
" Ne yazık ki bir daha asla hiçbirini duyamayacağız."
" Hermione..."
Kabarık saçlı kız, ondan kaçan hıçkırığı bastırmak için elini ağzına kapattı. Kolunu omuza dolayan Ron un ceketine yüzünü gömdü.
" B-bir daha önu böyle göreceğimi hiç düşünmemiştim."
Itiraf etmek zorundaydı ki Ron da. Dört sene önce Hagrid in kollarında getirilen Harry yi gördüğünde dünyası başına yıkılmıştı. Ama o kollardan aniden canlanıverip atlarken hissettiğı sevinçle karşılaştırılamazdı bile.
Mezarlıktan içeri girdiklerinden beri de bunu yapmasını bekliyordu. Bir türlü tabutun yanına gidecek cesareti kendinde bulamamıştı. Uzaktan, gözlerini bir an olsun ayırmadan o çok iyi bildiği soğuk çehreye bakıyordu. Belki yine yeşil gözleri sonuna kadar açılıp ayağa kalkardı.
Etrafına bakıp şaşkın şaşkın bana bir pantolon getirin!, derdi. Ron, ne diye ağlayıp duruyorsun? Gönder onları buradan...
Ron, tabutun yanında birbirine sarılıp ağlayan anne ve babasını görünce daha fazla göz yaşlarını tutamadı. Yanaklarından kayıp birer birer çenesinin altında duran Hermione nin kabarık saçlarına düştüler.
" Hey sen! Çek o lanet olası kameranı!"
Ron ve Hermione, arkalarından bağıran bir kadın sesiyle irkildiler. Mezar taşlarının arasında, elindeki kamerayla gizlice fotoğraflarını çekmeye çalışan bir gelecek postası muhabirine kaşlarını çatıyordu. Muhabir fark edildiğini anlayınca koşarak mezarlıktan kaçtı. Ama kadın bağırmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Murderer [ Harry Potter ]
Hayran KurguLord Voldemort her geçen gün ölüme biraz daha yaklaştığını biliyordu. Ruhlarının parçalarının o küçümsediği on yedi yaşındaki oğlan tarafından birer birer yok edildiğini hissetmek, ölümsüzlüğüne olan tam inancının sarsılmasına neden olmuştu. Savaşı...