Beşinci Bölüm

527 124 33
                                    

 Önce yıldıza basalım mı ☆

Keyifli Okumalar     

GTKulübü

Dilan Hoca: İyi akşamlar arkadaşlar! Biliyorsunuz, çarşamba günü konferans sınıfında saat 12.20’de buluşuyoruz. Sizden çarşamba gününe kadar grup yaptığım arkadaşlarınızla istediğiniz bir şehri seçip o şehri kısa ve öz tanıtan bir afiş yapmanızı istiyorum. Bir sorunuz olursa buradan ya da özelden yazabilirsiniz

Avurtlarımı şişirerek bedenimi sırt üstü yumuşak yatağın üzerine bıraktım. Fazlasıyla sorunsuz giden hayatımda bir bu eksikti. Avucumun içindeki telefonun iki kez üst üste titremesiyle güç düğmesine basarak şifresini girdim. Alperen üçümüzün olduğu bir grup kurmuştu.

Alperen: İyi akşamlar. Dilan hocanın yazdığı mesajı okumuşsunuzdur. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Alperen: Bence büyük şehirlerden birisini seçmemiz, bizim için çok daha iyi olur.

Masal: İyi akşamlar. Benim için fark etmez ama Arel’in de fikrini alalım.

Arel: Ben, Alperen gibi düşünmüyorum. Çoğunluk zaten büyük şehir seçecektir.

Alperen: Peki, hangi şehri seçmeyi düşünüyorsun?

Alt dudağımın kenarını ısırdım. Aralarında anlamlandıramadığım bir sorun vardı. Aralarındaki gerginlik daha fazla uzamasın diye parmaklarımı klavyenin üzerinde hareket ettirmeye başladım.

Masal: Sizce Nevşehir olur mu?

Arel: Olur.

Alperen: Olur tabii ki! O zaman yarın, boş bir sınıfta afişi yapmaya başlarız.

Masal: Tamam.

Sohbetten çıkarak telefonu yatağın kenarına koydum. Çok uykum gelmişti. Bir an önce uyumalı ve günü sonlandırmalıydım.

***
Seda’nın, “Kankam, bir şeyler yedikten sonra gitsen ya!” demesiyle “Çok işimiz var. Bugünü saymazsak bir günümüz kaldı. Bizse sadece şehri seçebildik.” Seda dudaklarını çizgi hâline getirerek başını salladı. Sandalyeyi geriye doğru iterek ayağa kalktım. “Derste görüşürüz Sedoşum.”

Adımlarımı hızlandırarak kantinden çıktım. İstem dışı streslenmeye başlamıştım. Parmak uçlarımla oynamayı bırakıp ellerimi cebime soktum.

Boş olan kapının önüne geldiğimde kolu aşağıya çekerek içeriye girdim. Sınıfta sadece Arel vardı. Ön sıralardan birine oturmuş, tüm dikkatini önündeki test kitabına vermişti.

Boş zamanlarında bile test çözüyor olması, beni ne kadar şaşırtıyor olsa da artık Arel’in bu hâllerine alışmaya başlamıştım.

Önündeki test kitabına ne kadar odaklandıysa geldiğimi kapattığım kapı sesiyle fark etmişti. Siyaha çalan irislerini, kitaptan kaldırıp bana bakmaya başladı. Sesimin kısık çıkmamasını umarak, “Merhaba!” dedim. Duyumsadığım hoş sesiyle yan tarafındaki sandalyeye oturdum.

“Merhaba.” Test kitabını kapatıp telefonuyla ilgilenmeye başladı.
Oturduğum sandalyede bacağımı sallayarak Alperen’in gelmesini beklemeye başladım. Telefonumun titremesiyle ekran kilidini açıp mesajın kimden geldiğine baktım. Mesaj, Alperen’dendi. Sohbete girip yazmaya başladım.

Alperen: Biraz geç kalacağım. Siz beni beklemeden başlayabilirsiniz. En geç beş dakika sonra oradayım.

'Tamam' yazıp sohbetten çıktım. Başımı yana çevirerek Arel’e baktım. Bir yandan elindeki telefonla ilgileniyor, bir yandan da elindeki kalemi çeviriyordu.

Arel, şey, Alperen beş dakika gecikecekmiş. Siz başlayın isterseniz dedi.” Arel sesimi duyumsayınca başını bana çevirip biçimli kaşlarını hafiften çattı. Ağzının içinde bir şeyler mırıldandıktan sonra telefonu pantolonun cebine sıkıştırdı. Oturduğum yerden kalkarak sandalyeyi arada mesafe kalacak şekilde yanına koydum. “Biz başlayalım o zaman.”
Önündeki kitabı kenara çekerek başını salladı.

“Neden Nevşehir?” Dudaklarımı içe doğru büktüm. “Bende güzel anıları var.”

Güzel şehirdir.” Başımı salladım. İç çektim. Küçücük çocuğun kalbine sığdırılan güzel anılar! Kapının yavaş olamayacak kadar açılmasıyla bedenimi yana çevirdim.“Kusura bakmayın. Tam gelecekken Anıl hoca, beni yanına çağırdı.” Başımı önemli değil anlamında iki yana salladım. Alperen’in yanımıza oturmasıyla arama motorundan araştırma yapmaya başladım.

***

Yorucu bir günün sonunda eve gelebilmiştim. Gerçekten de bugün benim için çok yorucu geçmişti ama yorgunluğuma değdiğini düşünüyordum.

Odayı dolduran bildirim sesiyle komodinin üzerindeki telefonu elime aldım. Mesaj, Bilinmeyen’dendi. Belimi doğrultarak başımı yatağın başlığına yasladım.

Ben Benim: Ne yapıyorsun masallarımı süsleyen peri kızı?

Okuduğum mesajla istem dışı dudaklarım iki yana kıvrıldı. İltifat almak, herkesin hoşuna giderdi.

Masal Perisi: Kitap okuyordum, gözlerim ağrıyınca ara verdim.

Ben Benim: Yorma o güzel mavilerini.
Gülümsedim. Bilinmeyen, gerçekten de işini biliyordu.

Ne yazacağımı bilmediğim için emoji atmakla yetindim.

Ben Benim: Nasılsın gül güzeli?

Masal Perisi: Biraz yorgunum. Okul yordu sanırım.

Ben Benim: Dikkat et kendine!

Ben Benim: Bu arada sen bana nasıl olduğumu sormadın, kırıldım.

Dudaklarımı düz çizgi hâline getirdim.

Masal Perisi: Espri yaptığına göre iyisindir diye düşünüyorum. O yüzden sormama gerek var mı?

Ben Benim: Olsun, sen yine de bana nasılsın diye sor. Kötüysem de bu sayede iyi olurum.

Okuduğum mesajla parmaklarım klavyenin üzerinde dondu. Böyle bir mesaja ne yazılabilirdi ki?

Ben Benim: Biliyor musun?

Masal Perisi: Neyi?

Ben Benim: Utanınca çok tatlı olduğunu…

  _______________

Sizce Ben Benim kim tahminlerinizi buraya yazabilirsiniz..

Yorumlarınızı bekliyorum sevgiyle kalın ♡♡

Ben Benim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin