Kimim Ben?

99 6 0
                                    

Tüm eşyaları kenara koydum ve ellerimle gözlerimi silmeye başladım.Onları yeniden hatırlamak beni çok hüzünlendirmişti.Evet benim sayemde ölmüşlerdi.Neden mi?

Küçükken her zaman ki gibi çok hareketli ve hiperaktiftim.Elim ayağım durmuyordu.Babam arabayı sürerken kucağına atladım ve direksiyona sarıldım.Tam babamla gülüşüp eğlenirken karşıdan koskoca tır geldiğini görmemiştik.Aniden annemin çığlık sesi ile gördük ama çok geçti.Kenarlar hep uçurumdu.Babam ise krize girmiş gibi kaskatı kesilmiş şekilde bize bakıyordu.Annem seri bir şekilde kapıyı açıp yola fırlattı beni.Baygın gibiydim ve başım yarılmıştı.Tüm olaylar gözlerim önünde olmuştu.Araba hızla uçuruma doğru yavarlanıp gölde batmaya başlamasıyla son bulmuştu.Evet ikiside benim sayemde ölmüştü.Bu yüzden Aylin hep beni suçladı.Küsmekle yetinmeyip hiç konuşmamıştı.Zaten 12-13 yaşlarındaydık.Bizi yetimhaneye yolladılar.Acınası halde olmaktan nefret ediyorum! Biz fazla güzeldik diğerlerine göre yani yetimhanedekilerden.1-2 ay sonra evlat edindi bizi aile ama farklı ailelerdeydik.Beni evlatlık edinen aile fazlasıyla zengindi.Türkiye'nin ileri gelenlerindendi. "Ali Saydam"...

Aylin'in aileside bizimkilere ortakmış.Oda "Hasan Çam".Herneyse ya çok uzattım.Ben gerçekten yeni ailemi sevmiştim.Ve bir abim vardı ki benim Platonik Aşkımdı.(yanlış yazmış olabilirim:D)Oda bunun farkındaydı.Benle sürekli dalga geçerdi.Elimi öpüp "Lady Alya çok güzelsiniz"derdi.Ne malmışım.Kısacası Aylin ve ben gayet mutluyduk.Ama hala unutamamıştık olanları.Gülmemizde bile buruk bir acı yatıyordu.Blablabla falan filan.Ben 18 yaşıma gelince direk Saydam Ailesinden ayrılıp ABD'ye okumaya gittim.Yani onlar okumam için gönderdi.Ama ben fazlaca bunalmış ve sıkılmıştım.ABD'de sürekli gezdim ve gezdim..O boş senelerin acısını çıkardım.Yeni kişilerle tanıştım ve pis işlere bulaştım.Bu benim kafamı iyice dağıtmıştı.

Ama ABD'ye bağlı kalmak zorundaydım neden mi?

Gene bir gün kafa dağıtmak için New York'ta bir bara gittim fazla lükstü.Burda hep zenginler ve türk dilinde mafya denilen kişiler takılırmış.Burada hoşuma giden bir çocuk vardı.O benim olmalıydı.Biz iyce arkadaş olmuştuk yani yakındık.Adının James olduğunu biliyordum.Ona kimsin diye sormamıştım.Sadece ismini,evini,telefon num. Falan biliyodum.Konuşuyorduk baya bazen bana sırlarını anlatır , içini dökerdi.Ama ben ne biliyim bunu tam bir pislik olduğunu.Bana gene buluşalım dedi ve kendini anlatacağını söyledi.Bende tamam demiştim.Bana herşeyini teker teket anlattı.Meğersem bu kumardan köşeyi dönen ünlü mafya babası "Jackob Broneel"in oğlu olduğunu söyledi.Bu ismi birçok kez duymuştum ve gerçekten tam bir pisliğin önde gideniydi.Ama James soyadına göre kat kat daha iyiydi.İlk başta ondan uzaklaştım çünkü korkmuştum.Kendimi seviyorum!

Bir gece uyurken kapım kırıldı ve kaçırıldım.Gözlerimi açtığımda ise James 'e benzeyen bir adam gördüm.Tok ve soğuk bir ses ile "Oğlumu sen üzdün.Senin yüzünden şu anda hastanede ve bunun bedeline katlanacaksın!"Dur bir dakika beni kaçırttıran kişi "Jackob Broneel"miydi!!!

Evet ta kendisi ilk başta ecelimin götten birisi yüzünden olacağını düşünmüştüm.O adam herkesin 2.Azraili yemin ederim.Ama hayır beni öldürmemişti eğer öldürseydi çok sevdiği oğluda aşkından kahrolurdu.Kendime fena aşık etmişim haa.Neyse ölüm yerine bana 'İşkence Salonu' denen yere götürdü.Bana seç bakalın diyerek işkence şekillerini gösterdi.Hepsi birbirinden boktandı.Bende birdiğer seçeneğini sordum.Çünkü bana eğer istemezsen başka seçeneğim var demişti ve sundu bende kabul ettim mal gibi.Galiba o zaman beynimi çalmışlardı!!!

Onlara bildiğin hizmet ediyordum Köleleri gibi kullanmaya başlamışlardı.James ise hem mutlu hemde endişeliydi.Yani gözlenlediğim kadarıyla.Bana zarar veriyorlardı bir tür işkence.

Son Ziyaret...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin