Beklenmedik olaylar yaşar insan

92 7 3
                                    

Selin elinde sıktığı telefonu bir anda yere doğru fırlattı. Ne yaptığının farkında bile değildi, tam o sırada sese gelen Zeynep, Selin'i o halde görünce "Ne oldu Selin?" Diye tepki vermekten kendini alıkoyamadı.
Selin ne cevap vereceğini şaşırdı, çünkü gelen mesaj Zeynep'in eski sevgilisiydi onun ne durumda olduğunu merak ediyordu o yüzden seline mesaj atmıştı.
Selin bir anda afalladı "Hiç... Sinirimi bozan bir kız işte saçma sapan mesaj atmış ona sinirlendim. Neyse Zeynep ben gidiyorum sen iyice dinlen, ben yine geleceğim kendini çok hırpalama artık "
Bu sözlerden sonra Zeynep'e doğru yaklaştı ona sarılarak öptü daha sonra merdivenlerden aşağıya doğru inerek oradan uzaklaştı. Zeynep de odasına doğru ilerledi, ağlamak gerçekten onu çok rahatlatmıştı, kendini deşarj olmuş hissediyordu ve dolabının önüne geldi, üzerine güzel bir şeyler giydi. Artık kendini daha iyi hissediyordu, güzel saçlarını elleriyle arkaya doğru savurdu.
Evet, evet hiç olmadığı kadar iyiydi. Çantasını da aldıktan sonra ağır ve kararlı adımlarla merdivenlerden aşağıya doğru indi. Kapıya doğru yaklaştı, kapıyı açtı ve tam o sırada babası arkasından seslendi.
"Nereye Zeynep? Daha yeni iyileştin."
"Dışarı çıkıyorum baba. İyi hissediyorum, endişelenmene gerek yok. Param da var merak etme. Akşama geç kalmam."
Zeynep'in bu kararlı sözleri karşısında Ömer bey ağzını bile açmadı. Peki demekle yetindi. Ve ardından şu sözleri ekledi:
"Herhangi bir durum olursa telefonum açık hemen ara olur mu kızım?"
"Tamam baba, görüşürüz."
Zeynep kapından çıkmıştı. Bu çıkış için uzun süre sarf etmişti, annesini kaybettikten sonra ilk defa bu kadar kendine güvenerek kararlı ve yine o asi tavırlarını takınarak dışarı çıkıyordu. Aklında ne vardı o da bilmiyordu ama kendini iyi hissedecek bir yerlere gidecekti. Arabasına doğru yaklaştı, çantasından anahtarı çıkarttı, arabanın koltuğuna yerleştikten sonra telefonunu unuttuğunu fark etti tam arabadan inecekken karşısında Gamze'yi gördü, gamze arabanın kapısına kollarını dayayarak "Bunu mu unutmuştun?" deyip telefonu Zeynep'e verdi. Gamze'yle Zeynep'in arasında çok yaş yoktu, babası zengin olduğu için gamze evlenmeyi kabul etmişti ancak Ömer Bey bunun farkında değildi ama Zeynep bunu neden yaptığını gayet iyi biliyordu. Zeynep'i de kıskanmıyor değildi. Ondaki zekayı, asiliği, dik başlılığı gördükçe kendisinden utanıyordu, ilikleri sızlıyordu kendisinin hiçbir zaman böyle bir imaja sahip olamayacağı için. O sadece zengin kokoş kadınları arasında kumar partilerinde poker oynayacak kadar düşük biriydi ve artık Zeynep'i evde görmek istemiyordu. Zeynep farkındaydı ama babasına bunu nasıl hissetirecekti bilmiyordu.
"Zeynep bu evden gideceksin! Seni artık burada görmek istemiyorum, Ömer'le bu evde yalnız yaşayacağız, kendi çocuğumu doğuracağım ve burada senin gibi psikolojik bir hastaya yer yok canım" saçma sapan bir gülümseme yerleşti dudaklarına, Zeynep ona iğrenerek baktı ama diğer yandan da bir noktaya takılmıştı.
Çocuk mu diyerek kendi kendine konuşuyor gibi oldu ama sesli düşünüyordu.
"Evet, çocuk! Doğru duydun Zeynep Hanım."
"Of Gamze, git başımdan sana ayıracak vaktim yok benim, sen git kokoş arkadaşlarınla poker oyna." diyerek arabasının kapısını kapattı ve gaza yüklendi. Dikiz aynasından gamzeye baktı ayağında kocaman topuklu ayakkabı mini kırmızı elbisesi sarı sacları ve bembeyaz uzun bacaklarıyla dikiliyordu olduğu yerde, hala yüzünde o muzur ifade vardı.
Zeynep arabasını kullanırken bir yandan da gamze uyuzunun söylediği sözleri akıl süzgecinden geçirmeye başladı.
"Ne diyordu bu kadın? Ne çocuğu, ne bebeği? Nerden çıktı bu şimdi? Bir bebeğimiz eksikti! Allah Allah ya" diyerek söyleniyordu biranda telefonu çaldı kulaklığını takıp telefona cevap verdi, arayan Selin'di.
"Efendim Selin?"
"Ne yapıyorsun, nasıl oldun?"
"İyiyim. Evden çıktım, şuan araba kullanıyorum"
"Aaa çok sevindim süper olmuş bu o zaman hemen bize gel ve beni al bir şeyler yapalım."
"Tamam ben de öyle düşünüyordum zaten."
"Tamam görüşürüz tatlım."
"Görüşürüz."
Bu şekilde telefonu kapattılar. Zeynep arabayı Selinlerin evine doğru sürmeye başladı.
Arabayı kullanırken düşünmeye daldı. Aklı ve duyguları arasında gidip gelmekteydi. Hangisiyle hareket etmeli, hayatın hangi köşesinden tutunmalıydı?
Babasına tutunup üvey annesinin halleriyle bir ömür mü geçirmeliydi yoksa tek başına kendi yolunu mu inşaa etmeliydi? Zordu ama imkansız değildi. Beyninin içinden gelen sesleri durdurmaya çalıştı ve gözlerini bir anda açıp kapatma gereksinimi duydu. Tam o esnada güm sesiyle irkildi. Gözünü açtığında lüks bir motora çarptığını anlamıştı, ona bakan çocuk yakışıklı uzun boylu esmer ve Zeynep gibi yeşil gözlüydü. Zeynep çarptığı kişiyi yerde görünce neye uğradığını şaşırdı ve hemen arabanın kapısını açıp çarptığı kişinin yanına koştu. Bilinci yerindeydi konuşabiliyordu, yalnız çarpmanın etkisiyle şok içerisindeydi. Ellerinde, yüzünde çizikler vardı, Zeynep endişeyle yüzüne baktı yerdeki kişinin:
"Beyefendi iyi misiniz? Kusura bakmayın gerçekten bir anda oldu, duramadım."
"İyiyim merak etmeyin endişelenmeyin bir şeyim yok."
"Sizi hemen hastaneye götürelim, buyurun arabama geçin."
Etraftaki kişilerin yardımıyla arabaya taşındı yerdeki kişi, arka koltuğa oturtulduktan sonra Zeynep de bindi hemen. Adama dönüp:
"Tekrar özür diliyorum, Kusura bakmayın. Gerçekten bu aralar biraz dalgınım ve buda sizi buldu sanırım, Allah'tan ciddi bir şeyiniz yok şimdilik. Lütfen beni mazur görün, iyi olacaksınız, buna eminim!"
"Önemi yok! Biraz da benim hatam, geldiğinizi göremedim, o yüzden özür dilemenize gerek yok"
"Neyse, zaten az kaldı, hastane hemen şurada."
Hastaneye doğru giderlerken Zeynep'in telefonu çaldı, kulaklığını takıp cevap verdi, telefondaki yine Selin'di.
"Kızım nerdesin sen ya geç kaldın hadi biraz çabuk ol hazırlandım seni bekliyorum"
"Selin biraz işim çıktı. Sen ne yap biliyor musun? Öncelerde takıldığımız bir kafe vardı ya oraya git beni bekle ben geleceğim"
Telefonu kapattı ve kulaklığı çıkartırken şöyle bir arkaya bakma gereksinimi duydu arkadaki kişi içinde orman saklı gözleriyle pürdikkat Zeynep'e bakıyordu. Zeynep bir anda afalladı. Hemen önüne döndü yoluna devam etti ve kısa süre sonra hastanenin kapısına vardı, hemen arabadan inip hastanenin kapısına doğru koştu.
"Hemen bir sedye getirin, çabuk olun! Arabada hasta var."
"Tamam hanımefendi hemen getiriyoruz."
Sedyeyi arabaya yanaştırıp içindeki kişiyi çıkarttılar sedyeye usulca yatırdıktan sonra hastanenin içine girdiler.
"İşlem yapılabilmesi için kimlik gerekiyor hanımefendi. Hastanın nesi oluyorsunuz?"
Hemşirenin bu sorusuyla bir anda şaşırdı.
"Şey ben... Ben hiçbir şeyi olmuyorum kimliği üzerindedir, ben sadece ona çarptım o yüzden buraya getirdim."
"O halde hastanenin polisine ifade vermek zorundasınız."
"Ne? Ne ifadesi? Ben bir şey yapmadım"
Hemen muayene edilen çarptığı kişinin yanına koştu.
"Şikayet etmeyeceksin değil mi? Yanlışlıkla oldu bilerek yapmadım!
O karizmatik ve kazadan beri gülmeyen kişi Zeynep'in bu sözleriyle gülüverdi.
"Yok, birde bilerek çarpsaydın?"
"Sen zaten demedin mi bende de hata var diye?"
"Tamam ben şikayetçi değilim zaten."
"Oh be!"
Zeynep bir an olsun rahatladı. Arkasını dönüp gidiyordu ki adam seslendi:
"Hop nereye gidiyorsunuz? Şikayetçi olmadık dediysek o kadarda değil, beni bu hale getirdin, hastaneden çıkana kadar benimle kalacaksın."
"Oooo! Öyle şey mi olurmuş?"
"Olur, olur. Olacak."
"İyi tamam."
Zeynep dışarı doğru ilerledi eline telefonunu alıp Selin'i aradı.
"Selincim ben gelemeyeceğim işim uzadı daha sonra buluşuruz olur mu?"
"Kızım ya ne diyorsun sen? O kadar da arkadaşlara haber vermiştim, sürpriz yapacaktık sana. İyi olmadı şimdi bu."
"Ya kızım işte gelemiyorum, ne yapabilirim? Sen takıl onlarla daha sonra tekrar buluşuruz, kusura bakma."
"Neyse tamam hadi görüşürüz, öptüm."
"Görüşürüz Selin."
Bu telefon görüşmesinden sonra Zeynep arabasına doğru ilerledi çantasını arabasından alıp hastaneye girdi.
Bu sırada doktor adama önemli bir şeyi olmadığını hastaneden çıkabileceğini söyleyip odadan ayrılıyorken Zeynep kapıyı çalmadan aniden içeri girdi. Doktorla adam irkilerek kapıya döndüler. Zeynep' meraklı meraklı baktı. Doktor, "buyurun?" diyecekti ki adam Zeynep'e gelip oturmasını söyledi. Doktor kapıyı kapatırken Zeynep ne konuştuklarını sordu. Adam:
-Doktor hastaneden çıkabileceğimi söyledi.
-Ne güzel. Sevindim. O zaman ben gidiyorum, nasılsa iyiymişsin. Deyip yerinden kalkıyordu ki adamın "iyi olduğumu söylemedim ki" demesiyle aniden yerine geri oturdu.
-Nasıl yani? Doktor çıkabileceğini söylemişti hani? İyi olmasan çık demezler, uydurma. Deyip yine ayağı kalktı ve hızlıca kapıya yöneldi. Adam:
-Bir dinle de söyleyeyim. Ondan sonra istersen gidersin. Vicdanın rahat olursa eğer.
-Vicdanım rahat benim, ölmedin ya? Hem sen de hatalıydın. Neyse, hadi söyle ne diyeceksen.
-Sen endişelenme diye öyle söylemiştim ben. Neyse, bunun önemi yok. Doktor iyi olduğumu söyledi ama beyin kanaması riskinden dolayı uyumamam gerekiyormuş ve çok uykum var uyumamam için benimle kalman gerek.
-Ölmek istemiyorsan uyumazsın! Neden kalacakmışım?
-Çünkü bu hale senin yüzünden düştüm.
Zeynep adamın dediklerini hiç umursamayıp odadan dışarı çıktı. Hızlı adımlarla koridorda ilerlerken çocuğun son sözleri aklına takıldı. İçinden "haklı ya, ben çarpmasam bu halde olmayacaktı, acaba geri mi dönsem, yanında mı kalsam? Evet sanırım öyle yapmalıyım." diye geçirirken adam kulağına fısıldadı:
-Bence de öyle yapmalısın.
Zeynep çığlık atıp adama döndü. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye çıkıştı. Adam:
-Gidiyorum. Burada kalacak değilim.
İlerlemeye başladılar ama Zeynep bir anda durdu, adam fark ettiğinde birkaç adım ilerlemişti geri dönüp baktığında Zeynep'in meraklı gözlerle ona baktığını fark etti. Ne oldu diye soracaktı ki Zeynep lafa girdi:
-Ne dediğimi nasıl anladın onu merak ettim o yüzden böyle bakıyorum. Yoksa yine sesli mi düşünüyordum? Şu huyumdan bir kurtulamadım.
Adam tatlı bir gülümsemeyle Zeynep'e:
-Sen hep mi böylesin? Hep sesli mi düşünürsün yani?
-Çoğunlukla öyleyim.
-Anladım, kötüymüş. Neyse, nereye gidiyoruz?
-Anlamadım?
-Benim yanımda kalmaya karar verdiğini sanıyordum?
Zeynep kısa bir sessizlikten sonra konuştu:
-Senin bu hale gelmene sebep olduğum için iyi olana kadar yanında kalmalıyım. Sana bir şey olursa başım belaya girer çünkü. Başımın belaya girmemesi için bugün yanında kalacağım. Hadi gidelim. Deyip gelmesini işaret ederek yürümeye başladı.
Adam bu sözler karşısında bir anlık şaşkınlığını üzerinden atıp kıza yetişti. Hastaneden çıkıp arabaya doğru ilerlediler.

UMUT ARAYIŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin