Unutuluş

85 7 3
                                    

Ağır adımlarla arabaya doğru yürüdüler. Önde Zeynep ardında onu takip eden çarptığı kişi vardı. Zeynep bir anda başını arkaya doğru çevirdi savrulan saçları havada uçuşurken yeşil gözleri birer zümrüt gibi simsiyah saçlar arasında kendi belli ediyordu. Çarptığı kişi de hipnoz olmuş şekilde gözleri Zeynep'i seyrediyordu.

Zeynep: "heyyy bu arada ismin ne senin?"
"Haah hele şükür aklına gelebildi bunu sormak"
"Hadi söylesene amma uzattın ya"
"Emre ben, 26 yaşındayım, İstanbul'da yaşıyorum, yarışmacı arkadaşlara başarılar diliyorum "
"Bu bayat esprileri yapma lütfen"
"Bayat mı? Bence sen espriden anlamıyorsun. Peki senin ismin ne?"
"Zeynep"
Dedikten sonra beraberce arabanın yanına geldiler. Emre ön koltuğa yerleşirken Zeynep hala arabaya binememişti. Aklında türlü türlü düşünceler dönerken korna sesiyle irkildi. Cama doğru eğilip: "Ne kornaya basıyorsun be"
"Hadi yoruldum bir an önce gidelim"
"Sen ne baş belası bir şey çıktın ya insanı deli edersin sen"
"Hadi hadi yoruldum kaza geçirmiş bir insanım ben"
"Tamam, tamam of."
Zeynep arabanın içine girdikten sonra bir an durakladı. Ne yapacağına karar vermeye çalıştı.
"Nereye gidiyoruz beyefendi?"
"Sarıyer'e gidiyoruz oradaki evimiz boş, ben iyi olana kadar orada kalacağız"
"Hoop hopp sen beni ne sanıyorsun bakalım? Ağır gel!"
"Ne sanacağım be? İyileşince gidersin, sanki sana muhtacım, Allah Allah ya"
"Yok olmaz size gidemeyiz, bize gidiyoruz, en iyi yer orası benim açımdan da güvenli bir yer "
"Olmaz ben öyle rahat edemem"
"Olmazsa in arabadan kendi başının çaresine bak! Nereden çarptım sana ya?"
"İyi peki gidelim o halde bas gaza"
Zeynep verdiği kararın doğru bir karar olduğunu düşünüyordu. Arabayı gayet sakin ve dikkatli bir şekilde kullanırken kırmızı ışıkta durdu. Arabanın camını silmek isteyen küçük kıza izin verdi. Camı sildikten sonra camı açarak bir çikolata ve para uzattıktan sonra küçük sevimli kızın şu sözleriyle karşılaştı.
"Abla bea Allah senden razı olsun şu yakışıklı abime bağışlasın"
Dedikten sonra yüzünde dünyadaki tüm insanlarının mutluluğunu taşıyordu sanki. Zeynep bu sözlere sadece gülerek cevap verdi. Yeşil ışık yandıktan sonra yoluna devam etmeye başladı. Emre, Zeynep'e dönerek:

"Hoşuna gitti galiba küçük çingenin söyledikleri"
"Birincisi benimle konuşurken kelimelerini özenle seçmelisin, ikincisi ben insan ayrımına kesinlikle karşıyım yani ırkçı değilim, o şirin kıza bir daha çingene deme, üçüncüsü sadece o kızı kırmamak için gülerek cevap verdim büyük biri olsaydı sözlerine karşılık verirdim, o yüzden hiçbir şekilde hoşuma gitmedi."
"Sen ne kadar dik başlı birisisin"
"Öyleyim işine geliyorsa. Ben senin tanıdığın o diskolardaki saçma kızlara benzemem"
"İyi be"
Zeynep evine yaklaştıktan sonra arabayı garaja doğru sürmeye başladı.
"Eviniz burası mı?"

"Evet"
"Güzelmiş"
"Teşekkür ederim"
Zeynep arabadan indikten sonra arka kapıyı açtı ve çantasını aldı, o sırada arabadan hala inmeyen Emre'ye takıldı gözü, hızla kapıyı kapattı ve arabanın çevresini dolanarak Emre'nin oturduğu kapıya yöneldi, kapıyı açtı ve:

"Hala ne bekliyorsun acaba inmeyi düşünüyor musunuz beyefendi yoksa özel sedye falan mı getirteyim?"
"Yoo sadece kapımı açmanı bekledim"
"Sen ne diyorsun ya bu ne cüret?"
Zeynep bu sözler karşısında sinirlendi ve tam inmekte olan Emre'ye kapıyı çarptı. Emre de kapıyı tekrar iteleyerek arabadan indi. Zeynep arabayı kilitledikten sonra evin kapısına doğru ilerlemeye başladı. Ardında Emre onu takip ediyordu.
Kapıya geldiğinde Zeynep anahtarını çantasında aramaya koyuldu.
"Offf nereye girdi bu anahtar?"
"Sizin evinizin çalışanı yok mu?"
"Şuanda izinde bir hafta sonra gelecek"
"Anladım. Evde kimse yok mu? Kapıyı çalsana."
"Akıl vermeyi keser misin lütfen?"
"Sinirleniyorum artık he, ne biçim kızsın sen be? Allah Allah"
"Kusura bakma da üvey annemin bana kapı açacağını hiç sanmıyorum"
"Üvey annen mi var senin"
"Evet hem de öyle böyle bir üvey anne değil"
Emre bu cümleden ne çıkarmalıydı anlayamadı ama Zeynep'in üstüne de gitmek istemedi. Öylece beklemekteydi. Zeynep çantasında anahtar olmadığı anlayınca babasını aramaya koyuldu.
"Baba kapıyı açar mısın anahtarımı evde unutmuşum"
"Zeynep kızım gamzenin annesi rahatsızlanmış uçakla acil olarak İzmir'e geldik sen çilingir çağır kapıyı açtır biz iki üç gün sonra geleceğiz."
"Baba sen ne diyorsun ya sadece gamze gitseydi sen neden gidiyorsun?"
"Kızım öyle şey mi olur hadi sen dediğimi yap kapatıyorum, ben seni arayacağım."
"Offff bir bu eksikti."
Zeynep yine kendi kendine konuşmaya başladı.
"Acaba başka başıma neler gelebilir? Bu kaçıncı? İyi ki bir dışarıya çıkayım dedim, daha neler gelecek başıma acaba?"
"Yine sesli düşünüyorsun ne oldu önemli bir şey yoktur inşAllah"
"Evde kimse yok gitmişler anahtarda yok bir çilingir çağırmalıyız."
"Tamam çağır ama ben çok yoruldum ayakta durmaktan, arabanın anahtarını ver dinleneyim bari"
"İyi al bende çilingir çağırayım"
Emre arabaya doğru ilerlerken Zeynep de çilingir çağırdı.
Çilingir yarım saat sonra kapıdaydı, kapıyı açıp ücretini aldıktan sonra iyi günler dileyip oradan ayrıldı.
Zeynep eve girdi ama Emre'yi bir an olsun unutmuştu, geri çıktı ve arabaya doğru koştu arabanın içine baktığında Emre'nin uyuyor olduğunu gördü, kapıyı açtı ve seslendi:
"Emre... Emreee, Emree kalkar mısın kapı açıldı"
"Iıı ıı ne oldu"
"Kalk hadi cıvıma"
Arabadan çıkıp eve doğru ilerlediler. Evin içine girdiklerinde Zeynep odasına doğru çıkarken Emre'ye:
"Sen şuradaki koltukta uzanabilirsin"
"Peki"
Zeynep odasına çıktı ve üzerini değiştirdi, ama çantasını koltuğun yanındaki sehpada bırakmıştı. Emre de işte orada uzanıyordu. Zeynep'in telefonu ısrarla çalmaya başladı emre bakmak istemedi ama ısrarla çalınca eline alıp yukarı doğru çıktı.
Zeynep odasında ki banyonun içerisindeydi. Emre kapıyı tıklattı ses duymayınca içeriye daldı, banyodan su sesi geliyordu. Zeynep, Emre'yi fark ettiğinde ellerini yıkıyordu, onu karşında görünce ilk defa böyle dikkatlice baktı, uzun boyu, iri kasları, üçgen vücuduyla karşısında dikiliyordu. Zeynep bir an olsun bakışlarını yumuşatmış öylece bakıyordu ona. Ama Zeynep o asi tavırlarından hiç vazgeçmedi yine.
"Ne işin var senin burada? Nasıl girersin odama?"
"Telefonun ısrarla çaldı, önemli olduğu düşündüm o yüzden getirdim."
"İyi sağ ol."

UMUT ARAYIŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin