Zeynep cam kenarına gelmiş ıslak saçlarını havluyla kuruluyordu. Gün batımını izlerken düşüncelere daldı. Emre çok mutlu etmişti onu. Yüzünde küçük gülümsemeler oluşuyordu onu düşünürken. İçini döktüğü bir yabancıydı. Tesadüfen tanıdığı biri olarak çok samimiydi. Hatta o karşılaşmadan sonra birbirlerini görecek gözleri olmaz diye düşündü. Oysa Emre hep yakınında olmaya çalışıyordu. Uzun süredir ilk kez biriyle tanışmıştı. Hayatında olan Selin dışında başka kimsesi yoktu. Aslında vardı ama kimseyle geçinemiyor, kimse onu anlayamıyor, mutsuzluğunu kimselerle paylaşamıyordu. Emre onunla üzüntülerini paylaşıyor, mutlu olabilmesi için çabalıyordu.
"Acaba bu yaşadıklarım gerçek mi?" diye düşünmeden edemedi. Hayal dünyasındaymış gibi hissediyordu.
"Öyle biri var mıydı gerçekten? Deliriyor muyum ben? Hayatımda ilk kez bir yabancı var... Ya da yok? Rüya mı gördüm? Ne zaman uyudum ki?" diye saçma düşünceler oluştu aklında, yaşadıklarının gerçekliğine bile inanamıyordu. Ama gerçekti ve bundan emindi aslında. Sadece bu kadar güzel bir gün geçirmemişti ne zamandır. Bu yüzden mutluluktan ne düşüneceğini bile şaşırmıştı. Telefonu yatağın üzerinden alıp rehberi çevirmeye başladı. Kimi arasam diye düşünmeden Selin'i aradı.
"Selin, ne yapıyorsun. Müsaitsen bana gelsene sana anlatacaklarım var. Bunları hep yanımda yakınımda olan biri olarak duyman gerekiyor. Mutsuzluğumu paylaştığım gibi mutluluğumu da seninle paylaşmak istiyorum. Hadi bekliyorum. Görüşürüz."
Selin'in konuşmasına bile fırsat vermemişti. Öyle ki içi dolup taşıyordu sevinçten. Aklından hiç çıkmıyordu o orman gözlü çocuk.
"Selin'e güzel bir şeyler yapmalıyım. Ne yapsam acaba?" diyerek aşağı mutfağa indi. Dolapta ne varsa döktü tezgâhın üstüne. Birde tabletini koydu önüne.
"Eee... Ne yapacağım şimdi?" diyip kendine güldü.
"Ne zamandır girmemiştim mutfağa. Hiçbir şey hatırlamıyorum. Tarife göre yapacağım ama güzel olmazsa?" deyip endişeyle tarif aradı internetten. Beğendiği bir kurabiye tarifini yapmaya koyuldu. Kurabiyeleri fırına sürerken kapı çaldı. Fırının kapağını kapatıp kapıya yöneldi. Kapının deliğinden baktığında gördüğü kişi onu oldukça şaşırtmıştı. Sırtını kapıya dönüp:
"Bu da nerden çıktı? Ne işi var burada? Evde yokmuş gibi mi davransam acaba? Tam da sırasıydı!" diye mırıldandı. Sıkıntıyla bir nefes verdi. Ve dönüp kapıyı açtı. Hiç bir şey demeden bir süre baktı ve ne istiyorsun der gibi başını salladı.
"Yıllar sonra bana böyle mi hoş geldin diyorsun Zeynep?"
"Ne bekliyordun?" deyip umursamaz bir tavırla tek kaşını havaya kaldırdı.
"Yani onca yıllık bir geçmişimiz var kuru bir hoş geldini bile mi hak etmiyorum?"
"Evet hak etmiyorsun. Onca yıllık bir geçmişimiz olduğu gibi koca iki yıllık ta bir boşluğumuz var. Üstelik en çok gelmen gereken zamanlardı o yıllar. Ama ne yaptın? Gelmedin. Bırak gelmeyi aramadın bile. Şimdi ise karşıma çıkmış hoş geldin dememi bekliyorsun. Gülünçsün."
"Hiç bir şey bildiğin gibi değil Zeynep. Çok şey yaşandı evet. Sende yaşadın ben de. Gelmeliydim biliyorum ama olmadı işte. Şimdi ise yüzümü kızartarak geldim. Biraz olsun hoş görülü davransan?"
"Evet çok şey yaşandı. Onlar yaşanırken bilip de yanımda olmayanla işim yok artık."
Karşıdan Selin'in geldiğini görüp elini havaya kaldırıp gülümsedi. Arkasına dönüp kimin geldiğine baktıktan sonra söze girdi:

ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT ARAYIŞI
Dla nastolatkówAğır gelen bir travma sonrası hayata tutunmaya çalışan gencecik bir kız... Her şeye rağmen ona yardım edecek olan cesur bir yürek... Tekrar hayata tutunabilmek için bir umut arayışı içinde olan ama her gün travmanın etkilerini yaşadığı için güçsüz d...