Dostluk

71 6 0
                                    

Zeynep içeriye doğru girdiğinde Emre'nin kardeşi bakışlarını Zeynep'e doğru dikmişti. Ne olduğunu anlamaya çalışan Selin ise arkadan onları izliyordu. Zeynep komisere doğru yöneldikten sonra şu sözleri söyledi:

"Komiserim kusura bakmayın ben dün iyi değildim o yüzden öyle davrandım. Emre'nin bir suçu yok onu çıkartabilirsiniz."
Komiser telefonda Emre'yi getirmelerini söylerken Emre'nin kardeşi de kızgın bir ses tonuyla söylendi:
"Sen nasıl bir insansın ya? Abim senin yüzünden içeride kaldı."
"Sana hesap vermek zorunda değilim. Ben Emre'yle konuşacağım."
"Ayrıca çok küstahsın."
"Emre gelince ona anlatacağım dedim. Sen karışmazsan iyi olur."
Esila Zeynep'in bu tavırları karşısında iyice sinirlenmişti. Komisere dönüp abisinin ne zaman geleceğini sordu. Komiser:
"Birazdan abinizi getirecekler lütfen sakin olun" dedi.
Emre koridorun sonunda görünmüştü, ağır adımlarla getiriyorlardı komiserin yanına. Zeynep Emre'yi görünce bir an olsun gülümseyiverdi, ama dün ona yaşattığı kötü durum aklına gelince kendinden utandı. Emre yanlarına geldiğinde kardeşi hemen boynuna atladı ona sımsıkı sarıldı. Zeynep ve Selin onları izliyorken bu tabloyu komiserin gür sesi bozdu.
"Emre Bey, Zeynep Hanım şikâyetçi değilseniz şurayı imzalayıp çıkabilirsiniz."
"Hayır, şikâyetçi değilim. Bir an önce gidelim buradan yeterince fazla durdum zaten"
"Peki, şuraya bir imza alayım ikinizden de. "
"İmzalayalım"
İkisi de imzaları attıktan sonra komisere "iyi günler" deyip hepsi oradan ayrıldı, kapıya geldiklerinde Emre ve kardeşi Esila öndeydiler. Arkalarında Selin ve Zeynep fısır fısır bir şeyler konuşuyorlardı. Selin Zeynep'e:
"Tamam artık, bu konu burada kapansın, bırak eve gidelim boş ver. Onlarda evlerine gitsinler zaten çocuk iyi kazadan dolayı herhangi bir durum söz konusu değil o yüzden boş ver Zeynep artık uğraşma eve dönelim."
"Hayır Selin durumu açıklamalıyım beni bu şekilde yanlış tanımasına izin veremem."
"Zeynep boş ver artık, zaten kardeşi de senden pek hoşlanmadı sanırım."
"Kardeşinden bana ne ya"
Zeynep ikna olacak değildi, Selin'i arkada bırakarak Emre'nin yanına doğru yöneldi, zaten Emre ve Esila da arabalarının yanındaydılar ve sürekli el hareketleriyle bir şeyler konuşuyorlardı. Zeynep yanlarına vardığında Emre'ye:
"Emre yalnız konuşabilir miyiz? Sana bir şeyler anlatacağım"
Esila araya girerek:
"Abimin seninle konuşacak bir şeyi olacağını zannetmiyorum, zaten eve gidiyoruz bizi rahat bıraksan iyi olur. Onunla nasıl tanıştığını da az önce anlattı. Düzgün bir tanışma olmamış doğrusu karşısına çıktığın günden beri başına gelmeyen kalmamış o yüzden git artık."
Emre:
"Esila onunla konuşacağım sen arabaya gir ve beni bekle " bu durumdan rahatsız olan Esila suratını asarak "Tamam abi çabuk ol." Diyerek arabaya bindi. Zeynep ve Emre çay bahçesine doğru yürüyerek konuşmaya başladılar.
"Emre ben dün iyi değildim. Neden öyle yaptığımı da bilmiyorum. Bu aralar bir kaç şeyi unuttum, bu neden oluyor onu da bilmiyorum, gerçekten."
"Bence bir doktora gözükmelisin Zeynep. Bu halin hiçte iyi değil. Bir insan evindeki kişiyi unutabilir mi sence?"
"Haklısın unutamaz."
"Haklıyım. Yaptığın şeyi affedebilirim ama bir daha karşıma çıkmazsan iyi olur."
"Böyle konuşma durumumu, hayatımı, hiçbir şeyimi bilmiyorsun o yüzden bana böyle davranamazsın. Ben görüşmek istemiyorsam görüşmem ama sen böyle konuşamazsın."
"Hala ukalasın farkında mısın?"
"Ya şey beni dinle sadece. İsteyerek yapmadığımı anla."
"Tamam dinleyeceğim."
"Tamam, ama burada olmaz başka bir yerde konuşalım."
"Çok şey istiyorsun Zeynep."
Esila kornaya yüklenmişti, Emre arkasına dönüp el işaretiyle onu susturdu. Selin de Zeynep'in telefonuna "Hadi artık" diye mesaj atmıştı. Zeynep mesaja baktıktan sonra çantasından bir not kâğıdı ve kalem çıkarttı. Bir şeyler yazıp Emre'ye uzattı.
"Bak buraya bir adres ve telefon numaramı yazdım, akşama doğru buluşalım olur mu? Son kez konuşalım, beni dinle, ondan sonra dediğin gibi karşına çıkmayacağım bir daha."
"Tamam, ben sana haber veririm."
El sıkışıp ikisi arabalarına doğru yöneldi. Zeynep arabaya biner binmez Selin başının etini yemeye başladı.
"Ne oldu Zeynep, ne konuştunuz, ne dedi sana?"
"Bir nefes al Selin, anlatacağım. Beni bir daha görmek istemediğini söyledi bende buluşup beni dinlemesini istedim o da tamam dedi işte. Bir şey deme buluşacağım. "
"Kızım hâlâ ne istiyorsun ondan? Sinir ediyorsun beni bazen."
"Off Selin ya neyse eve gidelim"
Selin arabayı kullanırken, Esila da ters yöne doğru arabayı sürmeye başladı. Yolda giderken Zeynep de aklında bin bir türlü düşünceyle yola bakınıyordu. Emre'ye annesini kaybettiğini anlatmalı mıydı, bir sene boyunca depresyonda olduğunu daha yeni yeni dışarıya çıktığını söylemeli miydi bilmiyordu. Bu düşünceler aklında dolanırken Selin'in "Hadi alışverişe gidelim. Giyecek kıyafetin yok doğru düzgün." Demesiyle bütün düşünceler aklından uçtu sanki. Heyecanla "Evet iyi düşündün gidelim." Küçük bir kahkaha atıp sözlerine ekledi: "Giyecek kıyafet bulabilmek için dolabın en ücra köşelerine bile bakıyordum." Selinde gülerek alışveriş merkezine doğru sürdü. Arabadan inerken Zeynep çalan telefonunu açtı.
"Alo kızım, bizim işimiz uzadı. Bir hafta sonra geleceğiz"
"Tamam baba sorun değil, ben iyiyim merak etme beni. Selin'le beraber kalırım"
"İstersen sen de İzmir'e gel ya da halanın yanına git. Senin için endişeleniyorum"
"Hayır baba oraya gelemem Gamze'yi orada da çekemem kusura bakma. Ben Selin'le kalırım olmadı halama geçerim"
"Tamam kızım, arayacağım seni telefonun hep açık kalsın"
"Tamam baba"
Telefonu kapatıp Selin'le mağazaya girdiler. Birkaç şey deneyip aldılar. Zeynep birde elbise beğendi denemek için kabine girdi. Kabinde "Annem çok beğenecek beni böyle, çıkıp göstereyim hemen" diye söylendi. Unutmuştu yine. Mutlu olduğu anlarda her şeyi unutup annesi ölmemiş gibi davranıyordu. Dışarı çıkıp etrafında şöyle bir dönüp sevinçle "Anne nasıl oldu?" dedi. Onu bekleyen Selin endişeyle oturduğu yerden fırladı. Mutlulukla aynada elbisesine bakan Zeynep Selin'i aynada görünce her şeyin farkına vardı. Yüzündeki mutluluk yavaşça yerini hüzne bıraktı. Selin'e dönüp birkaç saniye baktı ona. Gözünden yaşlar dökülmeye başladı. Selin ona doğru yürüyordu ama Zeynep koşarak kabine girdi elbiseyi çıkarıp orada bıraktıktan sonra mağazadan dışarı çıktı. Kapının önünde duruverdi, insanlar etrafından geçip gidiyorlardı ama o sanki kimseyi görmüyordu. Kimseler yokmuş gibi orada hüngür hüngür ağlıyordu. Selin peşinden koşarak gitti. Ağladığını görünce tutup kolundan arabaya götürdü. Zeynep sanki her şeyden habersiz gibi peşinden gitti. Arabaya bindiler. Selin Zeynep'e döndü, ne olduğunu soracaktı ama nasıl soracaktı bilmiyordu. Sormalı mıydı onu da bilmiyordu. Sorsa cevapta alamayacaktı zaten. Çünkü Zeynep gözlerini karşıya dikmiş hiç kımıldaman oturuyor gözyaşları usulca yanaklarına akıyordu. Bu durumdayken ona cevap vermeyecekti. Selin önüne dönüp arabayı çalıştırdı. Doğruca eve götürdü onu. Oysa biraz güzel vakit geçirmesi için onu gezdirecek yemeğe falan götürecekti. Ama onun için ne yapsa Zeynep bir şekilde üzülüyordu. Ne yapacağını şaşırıyordu Selin ancak her şeye rağmen onun yanında olmak için, onun mutlu olması için elinden geleni yapıyordu. Eve geldiklerinde kapıda Can'ı gören Zeynep neye uğradığına şaşırmış bir şekilde "Bir bu eksikti." Diye söylendi. Daha sonra Can'a şöyle dedi:
"Ne işin var senin burada? Neden geldin? Niye karşıma çıkıyorsun hala?"
"Zeynep seni merak ettim o yüzden buraya geldim. Selin'e mesaj attım ama bana geri dönmedi."
Zeynep arkadaşına dönüp "Selin demek o yüzden telefonuna bakıp sinirlendin sonra da çekip gittin" dedi.
"Şey Zeynep..."
"Tamam Selin neyse. Can buradan git! Gördün iyiyim, hadi!"
"Zeynep konuşalım"
"Konuşacak bir şey yok"
"Hayır var"
Can Zeynep' i terk edip gitmişti ondan kısa bir süre sonra annesini kaybeden Zeynep tamamen kendini bırakmıştı, o dönem içerisinde karşısındaki insanlara boş boş bakıyor, kimseyle konuşmak istemiyor, yemek yemiyor geceler boyunca ağlıyordu. O dönemini sadece yazarak geçiren Zeynep tek başına ayağa kalkmıştı, etrafa tutuna tutuna kalktı ayağa. Kimseye minnet etmedi, kimseden yardım istemedi, o bir tek Rabb'ine ve annesinin ruhuna sığındı. Şimdi ayağa kalktı ve dimdik ayakta duruyor ve iyi gününde sadece yanında istedikleri olacaktı. O yüzden eski sevgilisi Can'ı yanında görmek istemiyordu.
"Can yorgunum ve seninle uğraşacak vaktim yok. Git buradan"
"Tamam Zeynep gidiyorum ama..."
Zeynep onu dinlemeden kapıyı açıp içeri girdi.
Can arkasından "Yine geleceğim Zeynep!" diye bağırdı. Selin araya girdi:
"Hadi Can, Çok yorgunuz o yüzden git artık"
Kapıyı kapattıktan sonra Zeynep'in yanına gitti. Direk konuya girdi.
"Doktoru çağıralım Zeynep, senin bu unutmaların hayra alamet değil"
"Hayır Selin gerek yok ben hallederim. Telefonla özel bir psikiyatriden randevu alacağım sen merak etme"
"Peki nasıl istersen. Ben kahve yapacağım sende ister misin?"
"Hayır. Ben üstümü değiştireceğim. Sen keyfine bak."
Selin mutfağa geçerken Zeynep de odasına çıkıp üzerini değiştirdi. Banyoya girip elini yüzünü yıkarken aynada annesini gördü. "Anne!" diyecek oldu ama karşısındaki annesi değildi. Kendisiydi. Annesine çok benzeyen Zeynep dakikalarca baktı kendisine. Hiç böyle görmemişti kendini sanki. Hayal mi görüyordu? Hayır, bu kez hayal değildi. Aslında herkes annesine benzetirdi onu ama o benzetemezdi hiç. Hep "Ben daha çok babama benzerim" derdi onlara. Oysa daha çok annesine benzerdi. Aynaya bakarken kısık bir sesle dilinden birkaç söz döküldü. "Anneme ne çok benzemişim. Sanki karşımda o var gibi. Anne! Yüreğimde taşıdığım seni aynalarda da göreceğim artık. Yüzünü unuturum diye bir korkum olmayacak bundan sonra. Her an fotoğraflarınla geziyordum şimdi birde aynayı eksik etmeyeceğim yanımdan. Aslında seni eksik etmiyorum, etmeyeceğim. Şükürler olsun ki sana benzemişim."
Beklemekten sıkılan Selin "Zeynep! Hadi, nerde kaldın?" diye seslendi. Selin'in sesini duyan Zeynep banyodan çıkıp "Geliyorum!" dedi. Aşağı inerken yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirip
"İyi ki Selin var. O çok güzel bir arkadaş. Beni hiç yalnız bırakmadı. Nasıl öderim onun hakkını bilmiyorum. Sanırım bir teşekkür sürprizi falan yapsam fena olmaz." Diye konuşa konuşa salona geldi. Yüzündeki gülümsemeyi gören Selin tatlı bir ses tonuyla:
"Ooo bakıyorum da çok mutlusun" dedi. "Biraz önce mutsuzken şimdi nasıl bu kadar mutlu olabildin? Ne oldu yukarda seni mutlu eden?"
"Sensin beni mutlu eden" deyip Selin'in yanına oturdu.
Selin, Zeynep'in gözlerinin içine bakarak gülümsedi. Çok mutlu gözüken Selin bir çırpıda Zeynep'e sarıldı. Aklından bir şey geçiren Selin,  Zeynep'in kulağına doğru fısıldayarak şöyle dedi "iyi ki benim dostumsun, iyi ki benimlesin zümrüt gözlü kardeşim"
Samimiyet böyle birşeydi, iki dostun birbirine sarılması ve birbirlerinin destekçisi olmasıydı. Ömürlerinin sonuna dek böyle olmalıydı.

UMUT ARAYIŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin