*
Yaşadığım hayat doğru bir hayat değil.
Ben yanlışım.
Yanımda olan herkes yanlış.
Ben yanlış olanı yaşamak için doğmuşum adeta.
Güvenilir, dürüst ya da sevgi dolu bir insan değilim. Kalp kırıklıklarıyla dolu, bitmiş, tükenmiş bir hayatın dalgalarında savrulan küçücük bir tekneyim sadece. Hayatımdaki bütün renklerin üzerine simsiyah perdeyi çeken kişiyim.
Ben buyum ve yaptıklarımdan da gurur duymuyorum. Ama ben yanlışım işte.
Şu hayatta gerçekten iyi olduğum tek şey yalnızlık belki de...
Yalnız olmayı seçen kişi ben değilim ama bu zamana kadar bunun olmasını sağlayan şartları yaratan kişi benim. Kalbim sevmek için değil de başkalarını yanımdan uzaklaştırmak için var sanki.
Kalbimin boş ve her geçen gün daha da soğuyan odalarını ısıtmak istemiyorum. Soğuk olmak hoşuma gidiyor.
Dram ya da hüzün kokan bir hikayem de yok. Sadece buz tutmuş bir kalbim ve kimsesiz bir hayatım var.
Kendimden kaçıyorum. Benliğimden kaçıyorum.
Yanımda götürdüğüm tek şey hatıralarım... İçi boş bir avuç hatıram da benimle beraber sürükleniyor.
On sekiz yaşında, ayakları yere basan ve sorumlulukları olan bir erkeğim artık. Bu gri, loş ve buram buram erkek korkan yurt binasından çıkıp, sanki daha önce hiç yapmamış gibi, temiz havayı ciğerlerime kadar solumak ve içimde biriken sıkıntıyı tek nefeste dışarıya atmak istiyorum.
Buradan gitmek ve dayanabileceğim kadar kaçmak istiyorum.
Hazır değilim ama mecbur olduğumu hissediyorum.
Ben bir kaçağım ve bu da benim biten hikayemin, başlangıcı.
Bir nevi sonun başlangıcı...
*