"Rastlantı"

61 9 27
                                    

İnsan bir imkansıza inanıyor bazen. Sonra da gerçekler yüzüne bir tokat gibi çarpıyor. Sadece bir umut işte. Belki o da beni sever diyorsun. Belki onun da kalbi benim için çarpıyor sanıyorsun ama öyle olmuyor. Onu o kadar çok sevdim ki kendimi unuttum ben. Bütün hayatımı ona bağladım. Ben, ona aşkımı itiraf edemeyecek kadar korkak, onu kaybetmeyi göze alacak kadar cesurdum. Bazı insanlar kaybedeceğini bilse bile umutlara bağlanırlar. Ben de kaybedeceğimi bildiğim halde umutlarıma sarıldım. Olmadı.

Radyodaki çalan şarkı beni ağlamak için zorluyordu sanırım. Ama yine de direndim. Daha fazla kendimi üzmemin bana hiçbir getirisi olmayacaktı. Kafamdaki düşüncelerden kurtulmaya çalıştım ama başaramadım. Tam ışıklarda durmak için yavaşladığım sırada bir küt sesi duymamla az önceki düşünceleri unutmam bir oldu. Birisi bana çarpmıştı. Hemen arabadan dışarı fırladım. Arabam hasar almıştı. Bagajın sağ tarafı içeri göçmüştü. Zaten sinirliydim. Üstüne bir de bu olmuştu.

"Allah'ım bir bu eksikti! Neden dikkat etmiyorsun ki be adam. Durduğumu görmedin mi?"

Sonunda arabasından indi. Elleri ceplerinde öyle rahat geliyordu ki. Bir an onun arabaya çarpmadığını düşünecektim. Bir süre bana baktı. Sonra arabamı kontrol etti ve tekrar bana baktığında sırıttığını fark ettim:

"Pardon, beyefendi ama neye gülüyorsunuz? Az önce arabama çarptınız. Bir özür dilemek yerine sırıtmayı seçiyorsunuz. Kusura bakmayın ama bu pişkin tavrınız hiç hoş değil. Maddi hasar umurumda değil sadece arabam benim için gerçekten değerliydi." Beni susturmak ister gibi elini kaldırdı. Bir yandan kafasını sağa sola sallıyordu. Hala gülümsüyordu. Boğazını temizleyerek konuşmaya başladı:

"Mucizeler gülümsetiyor beni / Hele böyle bir mucize dünyaları veriyor bana / Seninle karşılaştırdı ya tekrar evren beni / Onun için gülümsüyorum" Bu şairane tavrından hiçbir şey anlamadım. Devam etti. "Geri döneceğini söylemiştin. Seni bekledim ama gelmedin. Tam iki yıl. Hala o gecedeki gibi seni beklemeye devam ediyorum." Yeşil gözleri sırıtışıyla birleşince onu tanımıştım. Bu oydu. Partideki yılışık herifti. Sadece biraz değişmiş gibiydi. Saçları güneşe rağmen hala gece kadar karanlıktı. Ve kemikli gözlüğünün altındaki hafif çilleri onun sempatik gözükmesini sağlıyordu. Parti gününe göre daha yakışıklı gözüküyordu. Bu karşılaşma beni gerçekten şaşırtmıştı. O da bunu fark etse gerek gülümseyerek konuşmaya başladı:

"Seni bu kadar şaşırtacağımı düşünmemiştim" Bir kaç adım yaklaştı. "Şu an ne kadar tatlı gözüktüğünün farkında değilsin. Eee, beni özledin mi?" Bana yaklaşması hoşuma gitmemişti.

"Sen benim için bir yabancıdan farklı değilsin. O yüzden özlemedim. Hem bu hoş bir karşılaşma mı sence?"

"Evet, sanırım haklısın. Bu hoş bir karşılaşma değil. Haklı olduğun bir konu var: Hiç tanışmadık. Eğer o gün sözünde durup yanıma gelseydin tanışırdık. Ama gelmedin. Bense tüm gece orada dikilip seni bekledim." Son sözlerinde ciddiydi. Bunu gözlerinden anlamıştım. Konuyu değiştirmek istedim:

"Arabamı ne hale getirdin. Durduğumu görmedin mi?" Bir cevap bekliyordum. Ama o sadece bana bakıyordu: Gözlerime, vücuduma, dudaklarıma, saçlarıma. Sonra konuşmaya başladı. 

"Özür dilerim. İsteyerek arabana zarar vermedim. Ama buna pişman değilim." Gülümseyerek devam etti. "Sonuçta bu kaza beni seninle karşılaştırdı. Sanırım dünya düşündüğümden daha küçükmüş."

"Hayır, bu tamamen talihsizlikti. Hayat bir kere daha bana bir çelme taktı." Biraz daha yaklaştı. Gözlerini benden ayırmıyordu. Ciddi bir tavırla bana cevap verdi:

Uzun Bir Yol KaranlığaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin