"Bir Bela Daha"

30 4 11
                                    

Evdeki eşyalarımın bir kısmını topladım. Kitaplarımı, dosyalarımı kolilere yerleştirdim. Ve mobilyaları sipariş ettim. Miraç'ın yoğun ısrarları ve evin konumundan dolayı onun çaprazındaki daireye taşınmaya karar verdim. Bu yeni ortamın bana iyi geleceğini düşünüyorum. Kıyafetlerimi de topladım. Aşağı kata indiğimde Efe'nin oturma odasında başını ellerinin arasına almış bir şekilde otururken gördüm. Genelde bu saatlerde evde olmazdı.

"Efe, ne oldu? Arkadaşların mı ekti seni?" Şakayla karışık soruma ne cevap verdi ne de yüzüme baktı. Bu normal değildi. Yanına gittim. Elimle yüzünü bana çevirdim. Kahverengi gözleri kıpkırmızıydı. Bakışları korkan bir çocuk gibiydi. Sanki vücudu titriyordu

"Sen iyi misin? Niye gözlerin kıpkırmızı?" Bana uzun bir süre bir şey söylemedi. Bense gitgide aklımda senaryolar yazıyor, korkmaya başlıyordum. Ve sonunda derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

"Hani bir sevgilim vardı ya, Melis." Durdu. Sanki anlatmaktan vazgeçmişti.

"Eeee noldu, Efe? Ayrıldınız mı? Bu halin beni korkutuyor. Ateşin mi var senin?" Elimi hızlıca alnına koyup kontrol ettim. Biraz sıcaktı ama abartılacak bir şey değildi. Yutkundu:

"Hayır, ayrılmadık. Sadece son günlerde biraz hasta gibiydi. Ve o galiba...Hamile!" 

"Ne?!" Afallamış bir şekilde koltuğa çöktüm. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Efe elleriyle yüzünü kapatıyordu. 

"Sen ne yaptın Efe? Nasıl yaparsınız bunu? Daha üniversiteyi bitirmene iki yıl var. Seni ilişkilerin konusunda bin kere uyardım. Bir gün başına böyle bir şey geleceği belliydi. Şimdi ne yapmayı planlıyorsun?"

"Üstüme gelme abla, tamam mı? Her şeyin sorumlusu ben değilim. Tek taraflı bir şey değil bu. Hem biz konuştuk Melis'le"

"Efe salak salak konuşma. Her şey senin bok yemenden kaynaklı. Ne konuştunuz? Nasıl kurtulmayı düşündünüz bu bataklıktan?"

"Melis kürtaj yaptırmayı kabul ediyor. Çocuğu aldıracak ve konu kapanacak." Ona doğru döndüm ve yüzüne çok sert bir tokat attım. Bu cümleden sonra ondan tiksiniyordum.

"Siz aptal mısınız? Nasıl böyle bir şey düşünürsünüz? Bunu bir oyun falan mı sanıyorsun sen Efe?"

Tokatın etkisiyle yüzü iyice kızaran Efe, diyecek tek bir kelime bile bulamıyordu. Susması şu an için daha iyiydi. Çünkü o konuştukça daha da sinirleniyordum. Ne yapacağım? Görmezden gelip günahsız bir canlıyı katletmelerine izin mi verecektim? Bu günaha ortak mı olacaktım yani?? 

"Babamın olanları anlattın mı?" Anında kıpkırmızı gözlerini bana çevirdi.

"Sakın abla! Bu olayı babama söylemeyeceksin. Bu benim sorunum ve ben kararımı verdim." Bedeni titriyor gibiydi. Ayağa bir hışım kalktı ve kapıyı çarpıp çıktı. Arkasından gitmek istedim. Ama bu ne kadar doğru bir karar olurdu bilemiyorum. Kafam o kadar doldu ki! Dertlerimin üstüne yenisi eklenmişti. Ne yapacaktım ben? Kardeşim bir hata yapmıştı bir yenisini daha yapmasına izin verecektim yani? Tüm bu düşünceler arasında telefonum çaldı. Arayan Miraç'tı. Evi boyamak için yardıma ihtiyacı olduğunu söylüyordu. En iyisi kafamı dağıtmak için onun yanına gitmeliydim. Çünkü şu an sağlıklı düşünemiyorum. Üst kata çıktım. Bir tulum giyip saçımı topladıktan sonra arabama atladım ve evime doğru sürmeye başladım. Yoğun bir trafik sonrası artık evimin önüne arabamı park etmiştim. Miraç Beyler bizi kapılarda karşıladı. Ev oldukça geniş bir salona sahipti. İlk burayı boyayacaktık. Bu işleri neden sen yapıyorsun diye soruyor olabilirsiniz. Evimin her köşesinde emeğim olsun istiyorum da ondan. Ayrıca şu an içinde olduğum durumu düşünürsek bu bana terapi gibi gelecektir. Şu an başka şeylerle ilgilenmek en iyisi.

Geldiğimden beri beni izleyen Miraç sonunda konuştu:

"Neden duvarları boyamaya bu kadar süslü geldin anlamıyorum" Bu cümlesi gülümsememe neden oldu.

"Yaa öyle mi?"

"Her zamanki gibi çok güzelsin ama tulumunun kirlenme ihtimali var." İltifatıyla yanağıma bir pembelik geldi. Yanımdaki bu sevimli adam iyi hissettiriyor.

"Bana süslü diyorsun ama senin benden bir farkın yok gibi." Kovadaki boyaya batırdığım fırçamla artık salonumun duvarlarını boyamaya başlamıştım. Ona karşı bir iltifatta bulunmam onun sırıtmasına sebep oldu. Ve işine geri döndü. Duvarın çoğu bölümünü boyadıktan sonra artık yorulmaya başlamıştım. Ayrıca bu boya kokusu camları açmamıza rağmen hissediliyordu. Bu yüzden balkona çıktım. Ve bu harika havayı içime çektim. Bir süre sonra Miraç da bana katıldı.

"Yoruldun mu?" dedi o sevecen yeşil gözleriyle.

"Evet, biraz yoruldum." dedim gülümseyerek.

"İstersen kalanını yarın tamamlayabiliriz. Yani bugün şart değil."

"Aslında yorulsam da bugün bitirsek daha iyi olur çünkü en yakın zamanda buraya taşınmak istiyorum." Derin bir şekilde içimi çektim. Bu sabah yaşananları düşününce içimdeki üzüntü daha da arttı. 

"Bugün biraz daha asık suratlı gördüm seni. Normalde gülüşünle ikinci bir güneş doğururdun hayatıma" Gözlerini benden kaçırdı. Kemik gözlüğünü takmadığı için kızardığını daha net görüyordum. Gerçekten şairane bir tarzı var bu oğlanın. Öyle klişe laflar ile işi yok. Ne yalan söyleyeyim, bu özelliğinden etkilenmiyor değilim. Hangi kız etkilenmezdi ki? Ona bakıp gülümsedim. Ama o gözlerimden beni okuyabiliyordu. 

"Hadi ama. Yapma böyle lütfen. Yani eğer anlatmak istersen-" Daha fazla dayanamayıp boynuna sarıldım ve onun hafif parfümünü içime çektim. Bunu kontrolsüzce yapmıştım. O an o kadar tatlı ve içtendi ki bu adama karşı koyamadım. Birden boynuna atlamam onu şaşırtmıştı. Normalinden daha uzun sürmüştü bu sarılma. İlk geri çekilen ben oldum. Başımı öne eğdim. Kızardığımı görmemesi için. Ama o eliyle yeşil gözlerine bakmamı sağladı. Aramızdaki mesafe çok kısaydı. Daha da kızardığıma eminim.

"Utandığında sana daha da aşık oluyorum. Kendimi kontrol etmeye çalışırken zorlandığımı tahmin bile edemezsin." Bakışlarını dudağıma kaydırınca tedirginleştim. Kalbimin sesini duyabiliyordum. Refleks olarak gözlerimi kapadım. Ama o geri çekilmişti. Gözlerimi açtığımda buruk bir şekilde gülümsediğini gördüm.

"Merak etme, başka birisini severken seni öpmem imkansız. İstemediğin bir şeyi yapacak kadar aşağılık değilim." Şu an ona böyle hissettirdiğim için kendimden nefret ediyorum. 

"Eeee, istersen hızlıca geri kalan işimizi bitirelim. Hava karardı, ayrıca acıkmaya başladı." Başıyla söylediklerimi onayladı. Ama hala az önceki yaşananları düşündüğüne eminim. Kendimi bir şekilde affettirmeliyim.

Nihayet işimiz bitmişti. İkimizde çok yorulmuştuk. Ve kalan işimizi hallettiğimiz süre boyunca hiç konuşmamıştık. Aramızdaki soğukluğun farkındaydım. Bu kara bulutları dağıtmalıydım.

"Şey, işimizi bitirince benimle akşam yemeğine çıkmaya ne dersin? Tabi istersen." Bana baktığında gözleri muzip bir şekilde parlıyordu.

"Bu teklifi seve seve kabul edeceğimi biliyorsunuz, Aydan Hanım." O gülümsediğinde ben de ona katıldım.

"Bu yorgunluğun üstüne ne güzel gider biliyor musun? Pizza! " Bunu söylediğimde o da bana katıldı. 

"O zaman ben eve geçip üstümü değiştireyim sonra atacağım konumda benimle buluş. Uygun mudur?"

"Orada olacağım. Pizza yerken seni izlemeyi kaçıramam. Eminim o zaman bile sana şiirler yazmama sebep olacak kadar güzel gözükürsün."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 20, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Uzun Bir Yol KaranlığaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin