''Genetik her ne kadar düşük bir ihtimal olsa da hâlâ bir ihtimal olarak yerini koruyor.''Bay Jung sağ kolunu göğsü hizasına kaldırarak açıkta kalan bileğindeki saate baktı seri hareketlerle.
''Sonraki dersimizde sunum yapması için iki kişi istiyorum, diğerleri çıkabilir.''
Öğrenciler normalde olduğundan kat ve kat sessiz ve gergin bir ders saati sonrasında aynı sessizliği koruyarak sınıfı terk etmeye başlamıştı.
Yoongi sırasının üzerindeki son kitabı da nazikçe çantasına yerleştirdiğinde amfinin yarısından fazlası boşalmıştı. Oğlan önüne düşen sarı perçemlerini ince parmakları ile geriye atarak çantasını omzuna taktı, seri adımlarla basamakları indiğinde Bay Jung eşyalarını topluyordu. Yoongi adama doğru yaklaşırken seslendi.
''Efendim.''
Bay Jung başını kaldırıp oğlana baktığında, yüzünde daha önce Yoongi ile göz göze geldiklerinde olduğu gibi bir tebessüm belirdi. Oğlanın kaşları merakla çatılırken Bay Jung çantasını eline alarak konuştu.
''Senden hızlı çıkan iki kişi oldu. ''
Sarışın, okuldaki notlarının ileride bir klinikte çalışacağı zaman başkalarının önüne geçmesi için yüksek olması gerektiğinin bilincindeydi. Her şey notlardan ibaretti. Anladığını ifade edercesine başını salladı.
''Yine de teşekkürler efendim.''
Bay Jung'un yüzündeki gülümseme büyüdü. Bu içten bir gülümsemeden çok uzaktı ancak sarışın adamın gözüne batmamak için irdelemedi.
''Bir daha sunum için birisini seçeceğim zaman bu sen olacaksın...'' Bay Jung konuştuğunda Yoongi adamın cümlesini tamamladı. ''Min Yoongi.''
Bay Jung'un tekrarladı. ''Min Yoongi.''
Yoongi onaylarcasına başını salladı. ''Tekrardan teşekkür ederim efendim, minnettar kalırım.''
Oğlan müsaade isteyerek karşısındaki adama selam vermek adına eğildi, daha sonra göz kontağı kurmadan seri adımlarla amfinin çıkışına yöneldi.
Bay Jung oğlanı süzdü bir süre, oğlan amfiden çıkıp gözden kaybolduğunda ise derince bir iç çekti.
''Min Yoongi...''
-
''Kafe yoğun muydu?'' Yoongi ceketini çıkarmadan kendini boştaki koltuğa attığında, diğer koltukta uzanan oda arkadaşı Jin oğlana bakıyordu.
Yoongi elleri ile yüzünü ovdu. ''Ah, evet... Bugün Cuma sonuçta.''
''Hafta sonu aileni görmeye gitmiyorsun değil mi yine?''
Jin bakışlarını tekrar televizyona çevirdiğinde Yoongi ellerini yüzünden çekerek pantolonunun cebindeki telefonuna uzandı.
''Çalışıyorum. Çalışmıyor olsam bile çalışıyorum, biliyorsun. Ayrıca her hafta sonu aileni ziyarete gitmen, benim ailemi ziyaret etmememden daha tuhaf, farkındasındır umarım."
Jin sarışının bu cevabı üzerine alayla gülümsedi. Elindeki kumanda ile televizyonu işaret etti.
''Ben yokken dikkat etsen iyi olur. Dancy boş durmuyor.''
Yoongi'nin bakışları elindeki telefondan kısa bir süreliğine televizyona kaydı. Haberler son yedi aydır olduğu gibi bu akşam da hâlâ bulunamayan Dancy lakaplı seri katilden bahsediyordu.
Sarışın omuz silkti.
''Lakap taktılar bile... Basit bir adam, yakında yakalanır.''
Jin'in kaşları savunmaya geçercesine çatıldı. ''Yoongi, adamın bilinen on bir cinayeti var.''
''Kore polisinin ve bir noktada fikir aldıkları 'akıl doktorlarının' yetersizliği.'' Yoongi tekrar telefonuna döndüğünde önce biraz duraksadı, daha sonra dikkatlice Jung Hoseok'u heceledi parmakları.
Jung Hoseok'tan herkesin çekindiğini biliyordu, başarılı ve itibarı olan bir adamdı. Ancak genç durduğundan Yoongi onun tanıdıkları sayesinde bu pozisyona gelebildiğini düşünmüştü.
Açılan ilk bağlantıya tıkladığında oğlan, bu sayfa bir randevu merkezinin sitesiydi. Jung Hoseok ismine tıkladığı anda bu hafta içinde randevunun mümkün olmadığını gördüğünde dudakları şaşkınlıkla büzüldü. En yakın randevu tarihine tıkladığında ise iki ay ötesine randevunun uygun olduğunu görmesi, dudaklarının arasından kontrolsüz, ufak bir şaşkınlık ifadesi bile kaçmasına sebep olmuştu.
''Siktir...''
Sarışın oğlan Bay Jung'un bir kliniği ve işlerinin iyi olduğunu biliyordu ancak bu kadarını hayal edememişti. Torpil fikrinin üzerini çizdiğinde, Jung Hoseok'un, Seul'ün hatta tüm Kore'nin en iyi üniversitesinde akademisyen olması fikri ona gayet mantıklı gözüktü.
Doktor bilgileri kısmına giriş yaptığında karşısına çıkan ufak biyografi, oğlanın tüm ön yargılarını bir çırpıda yok etti.
''Jung Hoseok
34 yaşında, erkek.
Dallar: Klinik psikoloji, adli psikoloji, danışmanlık psikolojisi, sağlık psikolojisi...
Yöntemler: Psikanalitik Psikoterapi, hipnoterapi, EMDR, şema terapisi...
Mezun olduğu okul/okullar: Busan Şehir Üniversitesi (Psikoloji 2007) Busan Şehir Üniversitesi - Klinik lisans (2009) Seul Üniversitesi Yüksek Lisans (Psikoloji Ana Dalı 2014)
Adres: xxx xxx''
Yoongi telefonunun ekranını kilitleyerek elindeki telefonu tekrar cebine tıkıştırdı.Etkileyici bir geçmiş diye düşündü istemsizce. 34 yaşına geldiğinde devletin bünyesinde dandik bir rehber öğretmeni olmak ya da polikinlikte dikkat dağınıklığı için ritalin yazmak bir yana, o yaşta bu başarı resmen imkansızı hayal etmekti. Başkalarının dokunamayacağı ruhlara dokunmak istiyordu. İnsanları yalanlarından kolayca sıyırabilecek, onları anlayabilecek, bir noktada birden fazla hayatı değiştirebilecek biri olmaktı hayali.
Dudakları bir esnemeyle aralandı ve uzandığı koltukta iyice yayıldı. Yorgun bir şekilde düşündü, ''Bay Jung ile iyi geçinip ondan kapabileceğim her şeyi kapmalıyım.''
İleride Jung Hoseok gibi başarılı olabilir miydi gerçi, asıl soru buydu. Sonuçta nasıl Jung Hoseok Kore'nin en iyi üniversitesinde bir akademisyense o da bu okula yerleşebilmiş bir öğrenciydi. Gözleri uykusuzluğun verdiği güçsüzlükle ağır ağır kapanırken aklındaki tek şey ise ona bakan bir çift kömür karası gözdü.
![](https://img.wattpad.com/cover/256599127-288-k85208.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dancy, the killer • sope
FanfictionMin Yoongi, Dancy'nin öldürmekten duyduğu zevki ve hazzı anlamaya başladığında bunun sebebi, kendini bir katilin yerine kafa karıştırıcı bir kusursuzlukla koyabilmesiydi. Jung Hoseok ise Yoongi'nin koruyucusuydu, şimdi ve sonsuza kadar...