Harun Sönmez'den
"Ulan sen kimsin de bana sormadan kızı serbest bırakıyorsun itoğlu it" diye kükreyen Samet Bey ne yazıkki benim öz babamdı. Biricik oğlu Cem hemen Alin'i serbest bıraktığımı babasına yetiştirmişti.
"Onu serbest bırakmadım, sadece kendi kurallarımla oynayacağım" dedim. Sakin kalmalıydım, her ne kadar o beni evladı olarak görmesede ben onu babam olarak görüyordum.
"Sizce de bu kadar intikam yetmez mi? Sonuçta kızın bir suçu yok"
Sesin sahibi hepimizi bozguna uğratmıştı. Serhat tüm bu kargaşa ile ilgili ilk kez yorum yapmıştı.
Abimi biraz da olsa anlıyordum. Asude Hanım'dan pek haz etmiyordu annemin yerine geçtiği için.
"O küçük kız ve babası kardeşinizi-" konuşmaya başlayan babamın cümlesini kesen Serhat abim babamı tiye alarak "kardeşinizin annesiz büyümesine sebep oldu" diye cümlesini tamamladı.
Biraz sonra ilginç şeyler yaşanacak gibiydi.
"Sürekli aynı cümlelerini duymaktan sıkıldım, Harun sende koca adam oldun hala şu adamın oyunlarına geliyorsun"
Son cümlesinde yüzünü bana çevirmişti.
"Şu adam dediğin benim babam" dedim.
"Gerizekalı mısın oğlum? Siktir et biricik paşası ile birlikte alsın intikamını"
"Serhat biz bir aileyiz oğlum" dedi babam. Bana niye hiç oğlum demiyordu? Ben haketmiyor muydum? İyi de onun istediği kişi olmaya çalışıyordum.
Kırgın bir şekilde hepsine tek tek baktım. O küçük 21 yaşındaki Cem'in bile benden daha çok söz hakkı vardı.
"Sikmişim ailesini, masum ayaklarına sakın yatma! Yediğin haltları çok iyi biliyorum. Bu zamana kadar sustuysam Harun için ama artık susmaya niyetim yok! Kardeşim potansiyel bir kalite dönüşüyor!"
Abimin varlığı bir kez daha beni mutlu etmişti. Değerli hissettiriyordu. İçimde kocaman bir boşluk ve o boşlukta kaybolmuş küçüklüğüm vardı. Deli gibi en ufak bir ışıkta sevinip ilgi bekliyordu.
"Serhat sinirlerin gerilmiş senin, annen mi dolduruyor seni?"
Babam çok tehlikeli bir adamdı. Bu cümlesinin altında annemin başının dertte olduğunu vurguluyordu. Yıllardır döngümüz bu şekildeydi o bizim annemizle bağımız olsun istemiyordu. Paşası annesiz iken bizim annemle görüşmemizi adil bulmuyordu.
"Sana daha kaç kere annemi bir şeye katıp durma dedim!?" Diyerek ortada duran sehbaya gelişi güzel bir tekme savurdu.
Kontrolünü kaybediyordu.
"Ondan uzak duracaksın. Yıllardır eziyet ettin artık sal kadını" diyerek babamın üstüne yürüdü. Kimdi bu adam? Abim hiçbir zaman babama karşı bu kadar açık tavırlı olmamıştı.
Hızla abimi tuttum. "Abi hadi sakin ol yürü gideim" diyerek kolunu kavradım.
"Bu iş burada bitmedi peder. Şu saatten sonra atacağın her adamı iyi düşün. O kızında Harun'un da yakasını bırak. Yıllar önce yediğin haltları suçsuz insanlara kitleme"
Cümleleri gerçekten ağırdı. Benim gibi bir deli bile Samet Sönmez'in karşısında melek iken, abim sınırları fazlası ile aşmıştı. Bir şeyi unutmuştu abim, babası sandığı adam isyanını hissettiği an sesini keserdi ona acımazdı.
"Kızı ben rahat bıraksamda artık Harun bırakmaz" diyerek bir kahkaha attı babam. Ne demek istiyordu? Alin'i tabiki takıntı yapmamıştım.
"Benim üstümden oynama baba, kıza senin için zarar verdim" dedim. Bahanem buydu, içimdeki vicdanı böyle susturuyordum. En az bende onun kadar esirdim. Emirleri yapmam gerekiyordu. Ben bir deliydim, yapabileceklerimin sınırı yoktu.
"Senin ne kadar takıntılı bir manyak olduğunu hepimiz biliyoruz" dedi. Deliydim ben, ben deliydim, deliydim. Gözlerim sinirden dolmaya başlıyordu. Sadece piyon muydum ben bu adamın gözünde? Bu hikayedeki asıl piyon bendim. Alin sadece dikkat dağıtıp hedef şaşırtıyordu. Sonunda bitecek olan kişi bendim.
"Sende hiç mi evlat sevgisi yok be? Beni bu hale sen getirdin, her gün canavara dönüşmem için sen çabaladın!"
Zırhım düşüyordu. Buradan bir an önce çıkmam gerekiyordu bu halimi görmemeliydiler.
"O kıza merhamet ettin. Benim yarattığım eser bu değil!" Diye bağırdı babam. Gerçekten tek derdi bu muydu? Abim o kadar laf etmişti ve ortadaki tek sorun ben miydim?
Öfke ile evin çıkışına doğru yöneldim. İçimdeki hayal kırıklığının yerini öfke alıyordu. Ben bir canavardım ve herkesten önce onu mahvedecektim.
○●○●○●○
Alin'den
Panikten ayağıma ayakkabı bile giymemiştim. Çıplak ayakla uzun süre yürümemin ardından bir taksi durağı görmüştüm. Ayağıma bir terlik vermişlerdi giymem için. Ardından gideceğim adrese bırakacaklarını söylemişlerdi.
Çok şükür evime gelmiştim. Heyecanla kapımı kaldım. Ben artık özgürdüm! Harun Sönmez yoktu.
Mutluluk ile kapıyı çaldım. Babamın beni görünceki tepkisini çok merak ediyordum. Onu çok özlemiştim.
Kapıyı açan bitik bir adam gördüm. Döndüğüme sevincim kursağımda kalmıştı. Berbat haldeydi babam. Mor göz halkaları, kırmızı gözler, çökmüş bir yüz ifadesi...
Bunu göz ardı ederek coşku ile boynuna sarıldım. Beni gördüğüne hala inanamıyor olacakki ellerini belime sarması biraz zaman aldı.
"Alin'im" dedi.
"Dönmüşsün benim güzel kızım" diye fısıldadı.
Koskoca Esat Dinan ne hallere düşmüştü böyle.
Baba kız uzun zamandır tuttuğumuz göz yaşlarımızı serbest bıraktık.
Aslında çok uzun zaman olmamıştı. Hayatımın şu son zamanlarında her fırsatta ağlıyordum.
"Nasıl geldin buraya?" Diye bir yandan sorularını sıralarken bir yandan çevreyi kolaçan ediyordu.
"İçeri geçelim, duş alıp kendime gelmeliyim önce. Daha sonrasında konuşuruz tüm bunları" dedim.
O da içten bir tebessüm ile kapının önünden ayrıldı.
Müstekil küçük bir dublex evimiz vardı. Yemyeşilde bir arka bahçesi vardı. Gereksiz büyük evleri sevmezdik babamla.
☆
Güzel bir duşun ardından babamla her şeyi konuşmuştuk. İşkence kısımlarını anlatmamıştım, yüreği dayanmazdı buna. Hastanedeki halimi ise bir kaza olduğunu falan zırvalamıştım. Her ne kadar bana inanmış gibi dursada gerçeği o da biliyordu. Sönmezleri benden iyi tanıdığı belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piyon
Teen FictionHarun Sönmez, belki hikayedeki asıl canavar belki de asıl kurban o. Alin Dinan belki asıl kurban o belkide o da bu gaddar insanların arasındaki melek yüzlü şeytan. "Eğer seninle evlenirsem, yemin ederimki o gece kendimi öldürürüm" Büyük konuşmuştum...