Selam, yazdıklarım sürekli yetersiz geliyor. Büyük ihtimal bölümlerin anlamlarını güçlendirmek için tekrar düzenleyeceğim.
Sizlerden yorum ve fikir almayı çok isterim. Düşüncelerinizi yazarsanız sevinirim💘
3 gün sonra
Üç gündür şiddet veya herhangi bir tehdit almamıştım. Şaşırtıcı bir şekilde benimle muhattap olmuyordu. Arada kaldığım odaya sandviç tarzı pratik atıştırmalıklar bırakıp geri gidiyordu. Gerçekten anlam veremiyordum olup bitene.
Yorgun bir şekilde sırtımı tek kişilik olan eski bazaya yasladım. Küçük bir odada kalıyordum. Bir adet eski baza, krem rengi aynalı bir dolap ve eski tozlu bir halı vardı sadece odada. Duvarların beyaz olması odayı iyice soluklaştırmıştı.
Ne günlerden haberim vardı, ne de saatten. Burada amansız bir şekilde kurtulmayı bekliyordum.
Aslında şu üç gün kaçmayı çok fazla düşünüp, planlamıştım. Lâkin deneyecek cesaretim yoktu. Sonuçta bu deli babam gibi güçlü bir adamı bile pes ettirmişti. Bu sebepten ötürü düşüncesiz bir şekilde hareket edip hem kendi sonumu hemde babamınkini hazırlamayı göze alamazdım.
Zaten üç gün önce bir kaçışım olmadığını anlamıştım. Kendi kardeşini hiçe sayacak bir adam bana acımazdı. O gün gözlerindeki öfkeyi görmüştüm, Cem'i yerle bir ederdi ama yapmadı. En az o da benim kadar babasına düşkündü. Tüm bu delilikleri onun takdiri için yaptığını anlayabiliyordum.
İlk kaçırıldığım gün gözlerim bağlı iken babasından bahsetmişti.
Vücuduma o kadar fazla darbe almıştımki artık kamçının hangi yönden geldiğini hissetmiyordum. Arada parçaladığı yerlere tekrar gelip yarıkları büyütüyordu.
Derin bir iç çekip dua ettim. Nafileydi, neden yardıma en çok muhtaç olduğumuzda bir koruyucumuz yoktu? Bunları yaşamak için ne suçum vardı? Kime ne yaşattım da şuan buradaydım?
Çaresizdim.
Hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim. Neden burada olduğunu veya beni niye kaçırdığını soracak halim yoktu.
Vücudumu serbest bıraktım çünkü artık acıyı hissedecek halimde yoktu. O kadar çok darbe almıştımki bedenim uyuşmuştu.
Kendimden geçmek üzereydimki tam o esnada gözündeki bandaj açıldı. Ne olduğunu anlamadan çıkan bandaj ile gözlerim zonklamaya başlamıştı. Fazla sıkmış olmalıydılar.
Bir süre görüşümün netleşmesini ve bedenimi parçalayan caniyi görmeyi bekledim.
Yavaşça yüzüme yaklaşan yüze odalandım. Bir canavarın bu kadar kusursuz görünmesi içimi daha çok yakmıştı. Kemikli yüz hatları ve renkli gözlerini haketmiyordu. İçi böylesine acımasız birinin dışı bu kadar güzel olmamalıydı.
"Sayende babamı tekrar kazanacağım" diyerek bir sır veriyormuş gibi fısıldadı.
Hatırladığım vahşeti unutmak ister gibi kafamı hızlıca iki yana salladım. Pislik canavar, ben bu olayları nasıl unutacaktım.
Tekrardan dolan gözlerim ile avuçlarımı yüzüme bastırdım. Ben bunları haketmiyordum. Burada daha fazla esir olmak istemiyordum.
Bir anda açılan kapı ile kimin girdiğini görmek için ellerimi yüzümden çektim. Harun gelmişti. Gerçi başka kim gelebilirdiki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piyon
Ficção AdolescenteHarun Sönmez, belki hikayedeki asıl canavar belki de asıl kurban o. Alin Dinan belki asıl kurban o belkide o da bu gaddar insanların arasındaki melek yüzlü şeytan. "Eğer seninle evlenirsem, yemin ederimki o gece kendimi öldürürüm" Büyük konuşmuştum...