Kızılca kıyamet koptu birden fazla kez. Elimizde avucumuzda bir devasa sınanma ve kınanma kaldı, kınadığımızdan çok gibi geldiğinden de ağırlığı hayli fena düştü omuzlarımıza. Soğuk havaya rağmen balkonda öylece ayakta dikilmiş ve demirlere yaslanmış ay'ı izliyorduk ressam ile fakat ikimizi de ay çarpmıştı, tüm gölgelerin sesi düşmancıl geliyordu kulağıma bu sebeple titrediğimde ressam bana dönüp "Üşüdün mü?" diye sordu ve itiraz kabul etmeden de içeri girmemizi sağladı.
Yazılarımın hesabını vermenin korkunçluğunu düşünürken ressamın da kendi hattı için buna zorlanması gerginlikten de öteye taşıyordu bizi. Gazete ve mecmualarda ağır eleştiriler, yersiz ithamlar ve korkutucu bir nefret ile kin aşılanıyordu herkese sergi hakkında. Ressamın kendisine kilit vurmasından korksam da o hepsini büyük bir güçle taşıyor, çoğunlukla gülüyor geçiyor ve umursamıyordu.
Fakat bir ayçiçeği gibiydi durumu, güneş açtığında oraya dönüp tebessümle tüm zararlı ışınları karşılıyor ve adeta düşmanını selamlıyordu hiç umursamadan lakin gece olduğunda içine kapanıyor ve karanlıkta gerçek oluyordu tüm yüzeye çıkan duygularıyla. Yalnız onun yaprakları içerisinde kaldığından hisleri, dışarıdan kimse incinmişliğini sezemiyordu, benim dışımda.
Sergi salonundaki ikinci günümüzden ayrıldığımızda ve eve geldiğimizde sabahtan beri kaçıncı kez okuduğunu saymadığım mecmuayı elinde tutuyor, dişlerini sıkıyor ve alayla kenara atıyordu. Bacak bacak üstüne atıyor, bir kadeh şarap içiyor ve sonra gidip bir başka gazeteyi paramparça ediyordu. Ardından benim de orada olduğumu yeni fark etmiş gibi gözlerindeki ifade yumuşuyor, bana sımsıcak bakışlar gönderip "Umut sevgili yazarım umut, merak etme umut da var burada. Bak düşmanlarımız ne çok ama onun yanında dostlarımız da var, yekpare karşımızda değil herkes, bizim gibi kimseler var onları görmek için bundan daha iyi fırsat yakalayamazdık" diyor.
Söylediklerinde haklı da üstelik, aynı zamanda hem seyyah hem aktrist hem de bir yazar olan bayan Colette, seyahatinin şehrimiz ayağında sergiye uğramış tam üç tane tablo satın almış ve ressama büyük övgülerde bulunmuştu. Oldukça ünlü bir piyanist olan bay Beomgyu, resmin kollarında ilk kez kendini bu denli büyülenmiş ve rahat hissettiğini söylemişti ve o da iki parça satın almıştı. Hatta bayan Blaga, bayan San, bay Taehyung, bay Harry gibi hayli tanınmış eleştirmenler de olumlu bir şekilde yaklaşım göstermişler ve her yönden hem ressama hem de eserlerine saygı dolu cümleler kurmuşlardı.
Fakat duygular hızlı mültecilerdi ve içimizde yer değiştirip, değiştirdikleri yere yerleşmeleri her şeyden kolay oluyordu. Aldığımız desteği pencere arkasından izler gibiyken, nefret ensemizde soluklanıyordu sanki. En kötüsü ise ressamın özel hayatını konu alıp sergiye balta vurmaya çalışarak onu hassas yerinden vurmaya çalışanlardı, onun aile yaşantısına dair birçok ayrıntıyı ben dahi bilmiyorken bu korkunç yazılardan öğrenmiştim birçok şeyi ve nefes boruma kaçmıştı tüm papatya yaprakları.
Doğru olup olmadığını bilmediğim şeylerdi ve sorma gibi bir lüks de göremiyordum kendimde, yine de yanlış dahi olsalar keyifsizdi her şekilde. Emin olduğum tek şey ressamın kırgınlıklarının artarak çoğaldığıydı, bu sebeple de sergiyi en çok eleştiren ve eserler hakkında en berbat yorumları yapan eleştirmenin röportaj teklifini ve parti davetini niçin kabul ettiğine akıl sır erdirememiştim. Tüm vücudum huzursuzlukla çalkalanıyordu, öyle sarsıntılı günler geçiriyorduk ki ressamın yanından bir an olsun ayrılmak istemiyordum.
Bana yarınki partiye onunla gelip gelemeyeceğimi sorduğunda elbette dedim, elbette gelirim. Yarın serginin üçüncü günüydü, sular seller gibi ağlayasım vardı, ressam nasıl katlanıyordu bunlar bilemiyordum. Anneme de bahsetmiştim durumlardan kabataslak haliyle, o yüzden birkaç gün boyunca ressamda kalacağımı bildirmiştim. Madem bir savaştaydık, savaş üssünde ressamı yalnız bırakacak değildim. Şövalenin üstündeki boya kalıntılarına bakarken ressam "Çizeceğim Namjoon, öyle şeyler çizeceğim ki daha da nefret edecekler ve akabinde daha da korkacaklar. Salt nefretin dışavurumu neymiş onlara göstereceğim"dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CARMEN
FanfictionYazdıklarını kimseyle paylaşmayan Namjoon, resimlerine hayran olduğu ressam ile tanışır ve yazdıklarını paylaşacağı birini bulmuştur, kalbini de öyle. KNJ | KSJ