3.

283 30 99
                                    

Yağmur ben daha dışarı çıkar çıkmaz hızını arttırmıştı,sanki Namjoon çıksın da daha fazla bastırıp ıslatayım onu da yalnız gitmesin diyordu.Yağmuru çok severdim ya şimdi ıslanmış bir vaziyette ressamla tanışmaya gitmek yine de birazcık içimi sıkmıştı.Saçıma geçirdiğim uydurma bere saçlarımı pek koruyamamıştı ve berenin içerisinden su saç diplerime kadar sızmayı başarmıştı,hatta öyle ıslanmıştım ki alnımdan yavaşça sıyrılan damlalar yüzüme oradan da yere düşüyorlardı.Adımlarımı hızlandırsam dahi ressamın karşısına böyle çıkacak olmaktan hoşnutsuzdum,şemsiye almamıştım çünkü şemsiye kullanmayı sevmezdim.

Fakat neşem hiç de uydurma değildi,kendisine çırpınmak için yer arayan kalbim bugün uyandığında çok daha fazla kanatlarını açıyor ve daha güçlü hamleler yapıyordu.
Kitapevinin önüne geldiğimde faydasız olduğunu bile bile üstümü başımı silkelemiş ve düzeltmeye çabalamıştım,derin bir nefes alıp içeri girdiğimde ön tarafta her zamanki çalışan çocuk oturuyordu.Beni baştan aşağıya süzüp "Namjoon ne çok ıslanmışsın öyle,Yoongi ve ressam arka taraftalar birer kahve içip sohbet ediyorlar.Yoongi sen geldiğinde,oraya gelmeni söylememi tembihlemişti bana"dedi,ona başımla bir selam verip "Teşekkürler o halde oraya gideyim ben"dedim ve nefesimi tuttuğumun farkına bile varmadan sık sık gittiğim,ilk kez bu denli heyecanlı olduğum kitapevinin arkasındaki okuma salonuna ulaştım.

İçeri girdiğimde Yoongi ve ressam olduğunu düşündüğüm kişi kahkahalarla gülüyorlardı,oldukça keyifli görünüyorlardı.Yoongi beni gördüğünde ayaklandı "Ah Namjoon hoş geldin,yine şemsiye almamışsın yanına şuna bak her yerinden sular damlıyor"demişti,ressam da onunla birlikte ayağa kalktığında bana sırtı dönük oturduğundan ilk kez çehresini görecektim.Bana döndüğünde ise zaten tuttuğum nefesimi daha da tuttuğumu farkettim,bembeyaz bir gömleğin yakası görünüyordu boynunun biraz altında,üstüne de siyah bir ceket giymişti ve jilet gibi diye tabir ettiğimiz şekildeydi oldukça düzenli ve havalı görünüyordu,omuzlarının üzerine örttüğü fakat kollarını giymediği açık kahverengi uzun montu da tıpkı bir pelerin gibi konmuştu olduğu yere.

Gözlerim yüzüne utangaçça ulaştığında gözlerimiz birbirini selamladı ve o an kendi kendime kaybettiğimi anlamıştım bile.Zarif bir tebessüm eşliğinde biçimli parmaklarını bana uzatıp "Merhaba Namjoon bey Yoongi çokça bahsetti sizden,ben Jin"dedi,utana sıkıla "Elinizi tutmayayim şimdi çok ıslandım Jin bey fakat tanıştığıma çok memnun oldum"dedim.Ressamın yüzündeki gülümseme genişledi "Islandınızsa ne olmuş canım,asit değil ya bu yağmur suyu"dedi ve biraz öne doğru atılarak elimi tuttuğunda şaşırsam da hemen uzattım elimi.Ellerimiz temasını kestiğinde tüm kalp kırıklıklarımı,yaşadığım kötü tecrübeleri affedebilir gibi hissetmiştim.Eğer sonuçları bu beyefendiye çıkacaksa hepsini affedebilirdim.

Yoongi üstümdeki montu almak için hamle yaptığında kendi kendime montumu çıkartıp giriş tarafındaki askıya astım,Yoongi'nin yanındaki ve Jin'in karşısındaki tekli koltuğa otururken hala ıslaktım ama artık bunu sorun etmiyordum.

Yoongi "Ben sana hem bir battaniye hem de bir kahve getireyim,bu arada siz de tanışmış olursunuz"dedi,ben her ne kadar gerek yok desem bile beni dinlemeden çoktan ayaklanmıştı bile.Konuşmaya nasıl başlayacağımı bile bilmiyordum ki ben,sonra onunla tanışmak isteyen bendim ya aklından "Şimdi bu adam da neyin nesi canım? Onca işimin gücümün arasında bir yabancıya vaktimi ayırıyorum bir de" diye geçiriyorsa ya diye çeşitli ihtimaller dahilinde kendi kendimi huzursuz ediyordum.

Kelimelerle bakışıp duruyorduk da bir türlü çıkmayı beceremiyorlardı ağzımdan,yazarken beni çevreleyen o güzelim cümleler birden bire yok oluvermişlerdi sanki bu adamın karşısında öylece oturuyorken.İnanamıyordum hala o çeşit çeşit rüya tabloların biraz önce sıkıştığım ellerden çıktığına,gözleri gözlerime değen adamın gözleri tahayyülüme sığmayacak şeyleri resmettiğine...

CARMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin