Karanlık koridoru geçip mutfaktan arka bahçeye çıktığımızda hem ressam hem ben biraz gergin biraz da huzurluyduk.Aynı anda utançtan yedi kat dibe gömülmek ve de mutluluktan yedi kat göğe uzanmak nedir anlamıştım şimdi.Jin ile beraber merdivenlere oturduğumuzda ona başından beri sormak istediğim şeyi sordum,yazılarımı okumuş olmalıydı en azından bir yerinden başlamıştır diye merak içinde "Yazdıklarım...onları nasıl buldun?"dedim çekingence.
Jin,gözlerini bahçede gezdirirken "Bir alev gibi titrettiler içimi fakat yazar olan sensin,hislerimi tam olarak ifade edemem ben yazdıkların için"dedi,biraz ona doğru dönüp yüzünü incelemek istedim hava aydınlık olmasa dahi.Dudaklarına baktığımda o da bana döndü ve ışıksızlığa rağmen gözlerimiz buluştu,zannediyorum ki birbirimizin ışığı yetiyordu bize.
Konuşmaya devam etti "Uçurumların kenarlarına gittim geldim,parçalandım ve bir kayıkçının sesini dinledim o paragraflarda.Kelimelerini hep diri tutmak istedim ama bir mezar da kazdım kalbime,ölülerini bile kaybetmemek için"dedi,güldüm çünkü dibimdeydi elleri ve içerideydi annem ile Yoongi,o kelimelerle arasının iyi olmadığını söylüyor lakin benden çok daha güzel cümleler kuruyordu.Başlamadan bitirmek istemedim aramızdakileri ama elleri öylece uzanırken ne yapardım ki? Dokunmaktan başka ne gelirdi elden?
Ay da görünüyordu üstelik fakat ışığı vurmuyordu üzerimize,tırnaklarının üstündeki parlaklıklara sığındım ben de ay ışığı diye.Ne istediğimin önemi yoktu da ne hissettirdiğini merak ettim,bahanesizce ellerini tutmanın içimde kaç yolu açacağını düşündüm.Ve tuttum ellerini,avuçlarıma değen sıcak avuçları topuklarıma kadar sızlattı beni,el eleydik ya şimdi her şey mümkünmüş gibi geliyordu bana.
Gözlerimiz yeniden buluştuğunda "Yan yanayız şimdi"dedim,o da güldü "Öyleyiz tabii,daha çok yan yana olacağız"dedi.Bacaklarını bir basamak daha yukarı kaydırdı ve eli elimde,çenesini dizine yasladı,ona bakmak sanki bahardı.Şarkılar vardı üstelik parmak izlerinde,tenime kazınan en seçkin müzik oluvermişti işte böyle.Bir manzaraydı şimdi o,bense penceresiz izliyordum onu çıplak gözlerimle.
Anlıyordum artık,annemin yanında daim hissettiği babamın ruhunu.Birbirlerine aşk ile bağlanan insanların rotası daima yine birbirleri olurdu,durgundu ressam belki de yorgundu fakat elleri,ellerimdi artık.Hissediyordum uzuvlarında taşırdığı çürümüş asma yapraklarını.Bir hayal gibiydik yine de,yorgunluklarımıza rağmen birazdan saydamlaşıp yok oluverecek kadar değerli bir an'dı.
Tekrar içeri girmeden evvel "Üstünüze serili karanlık acıları bilmiyorum ama gülümsemeniz yıkar geçer onları"dedim,kafasını kaldırdı ve sırtını dikleştirdi "Yanlış"dedi,kısa bir an duraksadı "Hakikatte sizin gülümsemeniz yıkar geçer onları "dedi.Yavaşça elimi biraz daha kendine çekerken kafasını eğdi ve elimin üstüne nazik bir öpücük kondurdu,kalbimse o an kırk kez takla attı,son nefesimde bile dedim,hatırlarım ben bu an'ı.
Yeni günler,yuvarlanıp gidivermesini dilediğim yeni saatler...Niçin? Sadece ressama kavuşabilmek için.Bugün çizecekti portremi kütüphanedeki işim bittikten sonra yine evini ziyaret edecektim fakat dakikalar bir türlü geçip gitmek bilmiyordu.Annem ise beraberce yediğimiz akşam yemeğinden sonra hem Yoongi hem Jin'e adeta aşık olmuştu.
Çok terbiyeli üstelik deniz gibi de ferah çocuklar demişti,ona gerçekleri soyunmayı ne çok isterdim fakat korkuyordum işte,taviz veremeyeceği şeyler yaparsam onu kaybedersem...Sonum olurdu bu benim,başıma yıkılırdı tüm hücrelerim.Planlarımız vardı şimdi,bugün benim portrem üzerine çalışacaktı Jin,yarın ise onun için şehirin rahiyasını taşıyan birkaç şey yazmayı deneyecektim,Yoongi de beraberce benim gitmeyi önerdiğim deniz kenarına gitmeyi kabul etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CARMEN
FanfictionYazdıklarını kimseyle paylaşmayan Namjoon, resimlerine hayran olduğu ressam ile tanışır ve yazdıklarını paylaşacağı birini bulmuştur, kalbini de öyle. KNJ | KSJ