11.

111 14 117
                                    

Yazarın evindeki portre işimiz bittiğinde ikimiz de biraz yorulmuştuk lakin bu tatlı bir yorgunluktu.Portresi henüz tamamlanmamıştı lakin beklediğinden çok daha ileriye gitmişti bu sebeple de keyifliydi,ayrılma vakti geldiğindeyse ikimiz de isteksizdik ya yapacak bir şey de yoktu.Eve geldiğimde ise yüzüme sabitlenmiş bir gülümsemenin varlığından haberdar bile değildim,annem ise yemekte beni biraz sıkıştırmış olsa da keyfimin tek nedeninin kütüphaneye yeni kitaplar gelmesine bağlamıştım.

Ardından biraz temizlenip ferahlamak adına banyoya girmiş çıkmış ve kendimi yatağa atıp biraz dinlendikten sonra yarın ressama teslim etmem gereken şehir konulu bir yazının nasıl yazılabileceğini düşündüm.Ressam yazılarımı beğenmişti elbet ya sergide her bir resmin yanına koyacağı açıklama mahiyetindeki bu yazıları şehir dokusunu da tattırarak yazmak farklı bir şeydi.

Bu oldukça da tuhaf geliyordu bana,bir amaç uğrunda yazmazdım çünkü ben bu bana kısıtlanmış hissettirirdi fakat ressam...o kadar farklıydı ki,onun için sanatımdan da ödün vermek değildi bu,onunla beraber sanatın parçası olabilmekti.Masamın başına geçip kalemimi elime aldığımda düşündüm,bir yazar kadar ince elemeli ve sık dokumalı,yine de bir ressam gibi işlemeliydim görüntüleri kelimelerle.

Sıkıcı olmaktan kaçmalı,şehirle ilgili ve çizilecek olası resmin görüntüsünden kopmamalı,tadı sadece sözcükler aracılığıyla damağa aktarabilmeliydim.Zihnimde şehrin içinde bir gezintiye çıktım ve beni çeken,bir o kadar da ressamı da etkileyecek kareler düşündüm.Hepsini katman katman bir araya getirmek zahmetli olduğu kadar güçtü de.Gözlerimi kapattım,tam şuan yorgun olmasaydım nerede olurdum? Nerede olmak isterdim bana hem huzur veren hem de şehri yansıtan bir yer var mıydı? Oldukça kararsızdım fakat aklımda şekillenmeye başlayan şeylerle hemen sarıldım kaleme.

İçimdeki ürperti ise kesinkes varlığını koruyordu,ben adı sanı bilinmeyen bir yazardım lakin ressam...O yalnız benim üzerimde değil büyük bir kitlenin üzerinde etki bırakmıştı,eğer bu sergi açıldığında yazılarım beğenilmezse yahut ressamın resimlerinden zıt gözükürse beraber bir kompozisyon oluşturamazdık ve benim başarısızlığım ona da etki ederdi.Bu beni geriyordu ama bir yandan da her şey yolunda giderse,bir gün beraber ne güzel iş çıkarttık diyebilecek olmanın da tatlı hissiyatı içime yayılıyordu.

İhtiyacım olan şeyin kelimeleri serbest bırakmak olduğunu düşündüm,yazardım ve beğenmezsem değiştirir ya da yazara hiç göstermezdim,işte bu kadardı.Denizler düşünür müydü hiç taşarım diye,sadece dalgalanmaya devam ederlerdi benim de öyle yapmam lazım gelirdi.

Aklıma ilk düşen yer tarihi kütüphanenin bulunduğu yer olmuştu,bizim berbat ve hiç estetik olmayan adeta bir mimarın üzerine çalışmasını unuttuğu bir çamur yığını gibi olan kütüphanemizin aksine oldukça hoş bir görünümü olan bu kütüphaneye girmek biraz meşakkatliydi.

Fakat öyle ulu bir ağaç gibi yükselip gidiyordu ki bina,üstündeki taşlara tek tek oyulmuş şekiller ise gözlerini üzerinde tutmaya yetiyordu.Pencerelikleri bile öyle zarifti ki,insan elinin neler çıkarabileceği,sabrın sonunun böyle dayanıklı ve estetik görünümler sunabilmesi büyüleyiciydi.Doğrusunu söylemek gerekirse bu çok sevdiğim yere sık sık gitmezdim,kitaplarımı çoğunlukla ya kendi kütüphanemizden yahut Yoongi'nin kitapevinden elde ettiğimden dolayı oraya pek uğramazdım.

Çünkü oradan yararlanabilmek için başkanlıktan özel izin almanız gerekiyordu ve ben bunu bile içten içe daima eleştiren biri olduğumdan çok sevsem de bu evrak işleri ile uğraşmak istemediğimden oradan geçsem bile içeri girmeye üşenir bunun yerine bahçesinde dolaşırdım.Bilgiye ulaşmanın bile niçin bu kadar zor hale getirildiğini anlayamamakla birlikte,kütüphane girişlerinin niçin sadece belirli koşulları sağlayan insanlar için olduğunu da anlayamıyordum.

CARMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin