25.

62 12 115
                                    


Odama hep beraber güle eğlene yer yataklarını döşedikten sonra annem uyumadan evvel bize ballı süt getirmişti. Fazla geçe kalmadan uyumamızı ve yarına dinç kalkmamızı tembihlemişti ama üçümüz de biliyorduk ki onun sözünden bu seferlik çıkacaktık. Aslen kafamızın içinde çok fazla konu dolanıyordu, ressamın delilikleri ve sergisinin sonuçları her geçen gün sakinleşmek yerine daha da alevleniyordu; üstelik serginin yakılması ve kolluk kuvvetlerinin bu vaziyetle zerre kadar alakadar olmaması gibi mevzular zaten sıkkın olan canımızı yineleyerek sıkmaya devam ediyordu.

Yine de korktuğum gibi bir patlama ve tepki ile karşılık vermemişti ressam, kendi halimizde yaşantımızı devam ettiriyorduk. Kolluk kuvvetlerine birkaç kez başvurmamıza rağmen olayla üstünkörü ilgilenilmişti, can kaybı olmadığı için de bunun bir kundaklama değil kaza olduğu söylenilmişti ama bunu söyleyenler de biz de biliyorduk ki bu kayıtlara kaza olarak geçse de kasıtlı yapılan bir şeydi.

İçimizi kemiren bu fareden hiçbirimizin tam anlamıyla kurtulması mümkün görünmüyordu. İradesizce oradan oraya sürüklenmiyorduk, sürüklendiğimiz doğruydu lakin iradesizce değildi; hayli bilincinde ve farkındaydık durumumuzun, yine de sürüklenmeye karşı koyamıyorduk. Jungkook ballı sütünü pencerenin önünden ay'ı izleyerek içerken ressama dönüp

 "Bu ev bana eski günlerimizi hatırlatıyor abi, sanki tekrar ben çocukken limon ağacının dalını kırmama rağmen suçumun bedelini sen üstlenmişsin ve ceza aldığın için de dışarı çıkamayan senin odana gizlice sızıp sabaha kadar pencereden dışarıyı izlerken ballı sütlerimizi yudumluyormuşuz gibi"dedi.

 Ressam gülümsedi ama acı saklıydı kıvrımlarında "Aile kavramına indirdiğim darbe için üzgünüm Jungkook ama bana saygı duyulmazken ömrümce rol yapamazdım, yine de özlüyorum o günleri"dedi, söze karışmak istemiyordum bu yüzden yatağımın üstünde elimdeki bardakla halkalar çiziyordum. Jungkook, perdeyi çekip kapattıktan sonra "Vay be ne günler yaşamız ama senin indirdiğin bir darbe yok abicim, o darbeyi indiren anne ve babamızdı"dedi. 

Ardından usulca ressamın yanına yer yatağına oturdu "Aile demek, bütün duygu, düşünce ve isteklerini ifade edebileceğin kimseler demek değil midir? O duygu, düşünce veya isteklere karşı aynı fikirde olmayabilirler insanlar ama yine de bu birbirinize kin beslemek ya da reddetmek anlamına geliyorsa hiç aile olunmamış demektir. Ama bak şimdi, Yoongi hyung var, Namjoon hyung tek başına bile aile olurdu sana ya yine de annemiz var" dedi. 

Ressam elini küçüğünün ensesine götürüp ovuştururken "Benim ailem sizsiniz, sensiz yaşayamam bunu biliyorsun değil mi?"dedi, Jungkook kaşlarını kaldırıp beni işaret ederken "Bilemeyeceğim artık pabucumuz dama atılırsa hesabını sorarım zaten"diye cevapladı onu. Ben elimle ağzımı kapatırken "Ne ayıp! Kimse sizin yerinizi tutabilir mi Jungkook-shi"dedim, Jungkook tek kaşını kaldırıp "Tutamaz tabii, hem en çok beni seveceksiniz ikiniz de bu abilik vazifesi, artık iki abim olduğuna göre daha da kardayım demektir"dedi. 

Bu üçümüzün de kıkırdamasını sağlarken göz kapaklarını alçıyla sıvamışız gibi aniden uyku bastırmıştı Jungkook'a ve kocaman esneyerek "Ben uyuyacağım iyi geceler size"demişti, onun uyumasını sessizlikle beklemeye başladık. Mumun odanın içindeki turuncu ve siyah gölgelerini sona erdirip üfleyerek söndürmüştük, her gün yattığım ve yıllarca benim olan oda da şimdi başka nefesler duyuyor olmak üstelik bu nefeslerin de en sevdiğim insanlara ait oluşu içimi ısıtıyordu. 

Kalbimin acele ile atması ve göğüs kafesimi zorlaması ile sanki en ufak ses ile onları rahatsız edeceğim korkusuyla nefesimi tutarak yere doğru göz attım, Jungkook minik minik horuldamaya başladığında ressam da kapalı olan göz kapaklarını açmış ve göz göze gelmiştik bu küçük kahkahalar atmamıza sebep olurken "Uyudu mu?" diye sordum. Ressam "Evet, o kafasını yastığa koyar koymaz uyuyabilenlerden"dedi, sonra yatağında doğrulup pencerenin önüne geçti. 

CARMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin