14.

107 13 224
                                    

Dudaklarım aralıktı,elimdeki bitki çayım ise soğumaya yüz tutmuştu,ressama dalmıştım.Yokken bile ona dalıp gidiyordum,kütüphanenin içinde eskiden oturmak bilmeyen daima rafların arasında dolaşan ben hareket etmek istemiyordum nedense.Sevda,ne ayıp bir şeydi ne de saklanması gereken bir şey fakat öyle mevcut olurdu ki bazen insanda,diğerlerinden farklı bir şekilde zuhur ettiğinden bahsetmekten geri dururdunuz.

Aşklara bile sınırlar çizilmişti şimdi,öyle ya adım attığınız bu yeni duygunun size sunulu olduğunu zannediyorlardı.Oysa ki aşk,dalınıza konan bir kuştu ve bir ağaç kuşu çağırmazdı,onu kovamazdı da çünkü öyle bir yetisi yoktu.Aşka bir kez adım atanlar da çağırdığından değil birden bire misafir olduğundan bihaber olurlardı,kovamazlardı ve zaten kovmayı da dilemezlerdi.Dallarım sarılıp dururlardı birbirlerine,belki bahsettim belki bahsetmedim lakin tüm yapraklarım benden kopup giderken ressamın ismi yazılıydı üzerlerinde.

Ben göğe uzanıyordum,ben yerin dibine iniyordum ve her bir hücremde ressamı taşıyordum.Ressam şimdi muhtemelen şehir manzarasına devam ediyor olmalıydı,mercanlarına yani...Ben ise geçirmek zorunda olduğum mesai saatlerine zincirlenmiştim.Durmadan geçen zamanı kontrol ediyor ve çıkış saatinin gelmesi için sabırsızlanıyordum,ressam yine sahile gitmeyi teklif etmişti fakat bu kez bir o bir de ben olacaktık,öyle ki kanvası bile eşlik etmeyecekti bize.Bana bugün için tek kanvası olmamı,tek boyasının da boğazımızdan akıp gidecek olan kırmızı şarap olmasını dilediğini söylemişti.

Böyle bir teklif reddedilemezdi,ben ressamı zaten zannediyorum ki hiç reddedemezdim.Hiç demek hatalıydı gerçi,öyle teklifler olurdu ki onu kırmamı isteyen misal,işte o zaman reddederdim.Kafamda şimdiden birbirine tokuşturulan kadehlerin çınlaması vardı,ressam da ben de oldukça tehlikeli varlıklardık.Onun silahı fırçalarıydı,benim fırçalarım ise kalemlerim lakin ressam,Yoongi'nin de bahsettiği üzere kesinlikle daha hırçındı.Kibardı ve insanlara iyilikle yaklaşırdı lakin soğuktu da bunu belki yabancılar farketmiyordu ama ben farkediyordum.

Herkesle temkinli bir biçimde konuşuyor,karşısındaki kişi kabalaşırsa o da kabalaşmaktan çekinmiyordu,öyle bir kabalıktı ki bu,kabalığı dahi zerafet taşıyordu.Diğerleri gibi hileli oynamıyordu,tek düze yaşamıyordu,onun için hakettiği gibi davranılmalıydı herkese ve kendisine nasıl davranılıyorsa iki misliyle karşılık veriyordu.Bunu onu sevdiğimde anlamıştım,bunu kalbimi kıracak sözcükler kuranlara yaklaşımdan anlamıştım.Dün,ressam çizimini bitirdiğinde eşyaları ile birlikte beraberce akşam yemeği yemeye gittik sahile yakın bir yere,Yoongi'yi de davet ettik fakat kendisi yapması gereken işleri olduğunu söyleyerek bizi yalnız bıraktı.

Çok küçük bir an'dı,benim büyütmediğim lakin onun öfkesinin harlandığı bir an.Liseden bir arkadaşımla karşılaşmıştık,ikimiz de birbirimizden hiçbir zaman haz etmemiştik ya dün rastgeldiğimizde teklifsizce masamıza oturması ressamı huzursuz hissettirmişti.Ben de huzursuz hissediyordum hoş lakin çok umursadığım da söylenemezdi,ressam yanımdaydı ya kıyametler kopsa kayıtsız kalırdım sanırım.O "arkadaş" hala daha yazı yazmakla meşgul olup olmadığımı bu işlerin boş işler olduğunu,karın doyurmadığını ve şair olmanın da bir lüks olduğunu söyledi,benim yazdığım yazıları hatırladığını ve çokta öyle tatmin edici şeyler olmadığına değindi.

Ben gülmüştüm çünkü gülünçtü bu durum,ben daha önce sınıfta hiçbir yazımı okumamış,yazılarımı da hiç kimseyle paylaşmamıştım,hele ki şiirlerime asla kimsenin kalbi değmemiş,kimse eşlik etmemişti.Şimdi kalkıp ödevimiz olan bir kompozisyonu yazdıklarım arasında sayıyorsa ve bunu zorundalıkla okuduğumuzda tatmin edici olmadığını söylüyorsa ne diyebilirdim ki? Bu cehalet karşısında yorum yapmak sanki benden bir şeyler götürecekti o yüzden sükunetle karşıladım durumu.Fakat ressam...ah ressamım,o susamadı...

CARMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin