17.

104 11 116
                                    

Neden hep onları yaralayacak şeyleri düşünür insanlar? Gönüllerinin içini hep nemli tutarlar. Yüklükte üst üste dizilmiş battaniyeler gibi fikrimizdeki korkunç ihtimalleri üst üste dizer dururuz. Fakat kişinin her seferinde yeniden dirilmesi gerek, kurumuş çiçekler ardından bitkiler ekmeye küsmezsiniz, kaybettiğiniz hayvanlar yüzünden hayvanları sevmekten vazgeçmezsiniz, bir işiniz rast gitmez ve yere çökseniz dahi tekrar kalkmasını bilirsiniz.

Kimimiz ölü gibi yaşar çıkamaz yeryüzünün kabusları arasından, kimimiz ise her gün ölür ve yeniden canlandırırız ruhumuzu, ölmek isteyerek yaşayan biri de hala yaşıyor ölmekten korkan biri de, iyiler de yaşıyor kötüler de. Nihayetinde hepimiz hala nefes alıyoruz ve yaşıyoruz, dirilmekten ve diriltmeye çalışmaktan başka çaremiz yok.

Ömrümüzün toprağını her saniye kazarken yorulduğumuzda pes edip bir süre dinleniriz, kenara çekilip mahvoluşumuzu izleriz lakin sonsuza dek oradan olup biteni izlemek istemeyiz muhakkak ki harekete geçmek zorunda olduğumuz bir zaman gelir veyahut öyle hissederiz. Soy ağaçlarının bile kırıcı bir yanı vardır illa ki, dahil edilmeyen soydaşlar huzursuzlanırlar belki. 

Çoğu için basit olan mevzuları öyle irdelerim ki zaman zaman, ben bile hayrete düşerim bu hassaslığım karşısında. Elimin arasında tuttuğum kitap gittikçe ağırlaşıyor gibi, ressamdan ne zaman biraz uzak kalsam üstüme bir huzursuzluk çöküyor. Daha birkaç saat evvel birlikteydik halbuki, kardeşi ile tanışmış ve yarın da Yoongi'nin işleri çok yoğun olduğundan bizim de boş günümüz olduğundan onu ziyarete gidip yardım etmeye karar vermiştik.

Onun yanındayken bu dünyaya tutunmak isteyen benliğim kımıldayarak zihnimi dürtüyordu. Okuduğunuz hikayelerin yetersiz hissettirdiği, söylenen sözcüklerin eksik geldiği, sonsuza dek hislerinizle anlaşabileceğiniz biri ile sevginizin kaynağı bir olunca içinizin rengine biraz da o karışıyor. Onsuz yıllar yaşadınız lakin bir onun olduğu süreye takılı kaldınız ve düşünceleriniz onda nihayetleniyor.

Gülleri yarıyorsunuz, fikriniz kızıl geyikler gibi kanamaya başlıyor, akan yegane sıvı yağmur suları oluyor. Aşık olma bahtına eriştiyseniz eğer acılarınız bile çocuklarınız oluverecek gibi geliyor, öyle sevecek ve öyle kin ile nefretten uzak olacaksınız sanki. Sonunun nasıl bittiği ehemmiyetsiz, bir kez aşkı damağınızda yaydıysanız ve benliğinizi onunla kapladıysanız bir parçanız muhakkak orada kalır ve onun bir parçası da sizde.

Belki sonrasında onun penceresinin önünden geçmemek için çaba gösterirsiniz fakat binlerce duygunun büsbütün yitirilmesi imkansıza yakındır. Ressam çizer, gerçeğe dokunmadan kendi gerçeğini yaratır, fırçanın ucunu boyalarının renkleriyle sınar, hata yapmaktan korkmadan ve boyanın taşacağından endişelenmeden doldurur tuvalini. Boyası akar bazen, erimiş bir gölgeye benzer resmettiği, kusursuz değildir ortaya koydukları ve muhakkak bir parçası onundur tıpkı aşk gibi.

Resminin lezzetini ise sadece elmayı seven birinin dalından koparılan elmayı iştahla yerken hissettiği hoşnutluğa benzer şekilde, sadece resmin gerçeklik sınırının ilerisine geçenler tadarlar. Pembenin yalnız birazcık serpiştirildiği elma çiçekleridir ressam, kendisini zapt edemediğinde onun da taç yaprakları yerle buluşur fakat geride meyveler bırakır. Narindir meyveleri bazen, bazen ise şehvetlidir.

Yine diriltirler sizi, benim yazılarımla yapmak istediklerimi o bırakın resimlerini, bir tek varolmasıyla yapar. Elmasının sağından ıssırsanız tatlı gelir, solundan ıssırırsanız ekşi, biraz aşağısından acı ve biraz yukarısından kekremsi. Boynunda saklar yeryüzündeki imkansız berzahları. Ölenlerin tüm ruhları, kıyamete kadar kalacakları kabir, boynunda atar durur. Bu yüzden eğer onu boynundan öpersem tüm ölüleri öpmüş olurum, babamı öperim boynundan, selamımı yollarım tüm yitirdiklerime.

CARMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin