Yaşamımızın kısıtlı sahifelerini eskitir dururken gözlerim yalnızca iki renge erişmişti bunca zamandır.Siyah ve beyazdan başka bir şey bilmeyen bir adamdım ben fakat sonraları farketmiştim birçok renge ev sahipliği eden renk paletini,hatta sahifelerin dokusunu ve boyaların kokusunu bile ayırt etmeye başlamıştım.Henüz küçük bir çocukken sokağa oynamaya çıkar evde durmayı bir türlü sevemezdim,mahallede pek sevilen biri olmadığım o zamanlar da geçerliydi yalnız o zamanlarki nedenler ile şimdikiler farklıydı.Arkadaş diye nitelendirdiğim insanlar bile benimle dalga geçer kalbimi kırarlarsa o zaman kendimi evimizin bahçesindeki ağaçların tepesinde saklanırken bulurdum,bir dalın üzerine kuş misali tüner ve ağlayabildiğim kadar akıtabildiğim tüm gözyaşlarım düşsünler de eve döndüğümde annem bu halimi görmesin isterdim.Ağaca inip çıkarken ve bahçenin içerisinden hışımla geçerken elime dikenler batardı da tam eve dönmek üzereyken tekrar ağlamaya başlardım fakat bu kez sakınmazdım nemli yanaklarımı annemden,o diken battığı için ağladığımı sanırdı ben ise arkadaşlarımın benimle dalga geçmesine.
Ta o zamanlardan bilirdim,bir gülüşün içinizdeki tüm acıları kusursuz birer deneyime dönüştüreceğini.Annem,dikenleri ayıklar ve biraz merhem sürdükten sonra en sevdiğim mumları önüme getirir yakardı,sonra mum ışığından daha güçlü bir aydınlık sunan gülüşünü gösterirdi bana.Kainatın tüm saffetini gülüşüne sığdırırdı ve ben iyi ki batmış elime diken,iyi ki arkadaşlarım acıtmış canımı nolacak ki sonunda annem böyle gülecekse dert değil derdim.Oysa bilmezdim,tüm yüklerine bir de benim gözyaşlarımı katan annem,bilirdi elbet,elbet bilirdi niçin ağladığımı da ben anlatmadıkça ses etmezdi.Sakladığımızı sandığımız tüm duygularımızı gözlerimizden de ırak sanırdık lakin anneler anlardı,bir kez gözümüze baktı mı bizden evvel bilirlerdi kim hangi fırça darbesini attı içimize...
Eve döndüğümde de gözlerimde bir rahatsızlık görmüş olacak ki endişeyle kavrulmuştu içi,yine de sormamıştı,hoş sorsa dahi sualine bir yanıt veremezdim ya yine de sormamıştı.Bunun yerine yanıma gelmiş,artık benden kısa olan boyuyla saçlarıma uzanmış ve okşamış "Ah yüreği balıkları besleyen oğlum,gel hadi saksılarımızdan biraz fesleğen topla da yemeğe oturalım"dedi.Onun yanaklarından öpüp üstümdeki bu tuhaf vaziyetten biran önce kurtulmanın düşüncesiyle kıyafetlerimi değiştirip koşarak saksılardan fesleğen toplamış ardından da onları anneme götürüp sofraya geçmiştim.Gözlerimden hangi çiçeğin yaprakları düştü bilmem ya,annem "Yeminin mi var çocuğum konuşmamaya? Anlat bakalım günün nasıldı?"dedi.Kendi oltamın iğnesine daha ben bile takılmamışken anneminkine nasıl takılırdım? "Güzeldi annem çok güzeldi esasında.Ressam çok zarif ve kibar biriydi,hoşsohbet ve candan olduğu da çok belliydi.Yoongi biraz utandırdı beni ama olsun,o da aynı şekilde çok sıcak davrandı bana en yakın zamanda şu dediğin akşam yemeği teklifini etmeliyim ona"dedim.
Annem kafasını sallayıp yemeğinden bir çatal aldığında "Peki peki mısralarında kuşan kumlarına vuran masmavi denizi,belki o zaman daha da dürüst olursun kendine"dediğinde,elimdeki kaşığı yine adeta çocukluğumda diken batmış elimle bahçeden hırsla çıkışım gibi ağzıma çıkarmıştım.Simsiyah topraklarımın üzerinde hak iddia eden bir çift koyu kahve gözü,sonbahar yapraklarımın altında toprağı gizlediğim gibi gizliyordum içimde.Felaketime hoş geldin diyemeyecek biri değildim,yalnız emin olmak lazım gelirdi,felaketimi bir süngerin suyu emmesi misali birden içime buyur edemezdim ya.Anneme bakmadan bir kaşık daha aldıktan sonra "Türküler söylemeye devam mı ediyorsun fesleğenlerine? Eskiden daha çabuk kurarlardı şimdi ne de dayanıklılar,baksana senin onları kurutman lazım geliyor hatta"dedim.Annem patates tabağını önüme birazcık daha iterken "Gönlümü gönüllerinde hissettiler zannımca,itimatları güçlendi ve evin havasına da alıştılar.Her gün biraz daha doğruluyorlar"dedi.Patatesten koca bir lokma alıp "Bugün bahçeyle ilgilenemedim,kümese de bakamadım hiç,umuyorum ki civcivlerinin kazandığım sevgisini kaybetmemiştimdir.Zaten ancak haftasonları ilgilenebiliyorum onlarla şimdi bir hafta daha göremeyeceğim onları"dedim.Eliyle havada boşver düşünme bunları dermişçesine bir hareket yapmış ardından da "Bisiklete binmek gibidir sevgi,güven yitirilir de sevgi bir kere öğrenilince kolay kolay yitip gitmez canlıdan"dedi,gülümseyip "Ama herkesin bir gideni vardır değil mi?"dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CARMEN
FanfictionYazdıklarını kimseyle paylaşmayan Namjoon, resimlerine hayran olduğu ressam ile tanışır ve yazdıklarını paylaşacağı birini bulmuştur, kalbini de öyle. KNJ | KSJ