MERABAAA, UMARIM HİKAYEYİ UNUTMAMIŞSINIZDIR...
YAMAÇ 200K OLMAK ÜZERE! BEN DE DAYANAMADIM VE HEYECANLI BİR ŞEKİLDE ÖZEL BÖLÜM YAZMAYA KARAR VERDİM. HATALARIM OLABİLİR ÇÜNKÜ ÇOKK HEYECANLIYDIM YAZARKEN, KONTROL ETMEDİM YANİ!!
Yine çok gerginim...
HER NEYSE, ÖNCE Kİ BÖLÜMÜ ATLAMAYI UNUTMAYIN TATLI SU KAPLUMBAĞLARI! ŞLDKŞHKLŞKDJWJQLEKQ HAYDİ, BÖLÜME GEÇELİMM... 🐰🐯❤
~
"Ulaş bak bacaklarını kırarım senin! Ne demek Abdulsamet Berk ile partiye gideceğiz?"
Yamaç sinirli bir şekilde konuşup kaşlarını çattığında Ulaş mavilerini devirerek tatlı, kırmızı dudaklarını büzüştürdü ve kollarını göğsünde küsmüş, ufak bir çocuk gibi bağladı. İçinde biriken öfkenin tekrardan açığa çıktığını hissediyordu.
"Gideceğim işte! Böyle kıvırta kıvırta göbek de atacağım! Herkes de bana bakacak sen de kuduracaksın, dağ ayısı hanzo!" Yamaç'ın kucağından kalkmak için bir hamle yaptığında Yamaç gözlerini devirdi ve kollarını beline sararak çocuğu iyice bacaklarına yapıştırdı.
"O yavşakla hayatta gidemezsin bir yere, katiyyen olmaz! İzin falan vermiyorum, ha illa gideceğim diyorsan kapı orada." Dişlerinin arasından konuşup kapıyı gösterdiğinde Ulaş mavilerini kısarak burnunu çekti ve kalkmak için bir hamle daha yaptı.
Ancak Yamaç buna izin vermeyerek daha sıkı sarılmıştı beline. Ulaş kollarını cimcikleyip boynunu ısırdığında, Yamaç kalçasına ufak bir şaplak attı. "Ağzını burnunu yediğim, neden böyle yapıyorsun?" Yalandan ağlamaklı bir şekilde konuşup gözlerini irileştirdiğinde Ulaş hızla gövdesine yapışarak sıkı sıkı sarmıştı onu. Tabii, minik kollarıyla ne kadar sıkı sardığı muammaydı.
"Ağlama ama Yamaç lütfen, özür dilerim tamam mı ben yine çok abarttım." Ulaş kırmızı burnunu çekerek masum masum konuştuğunda Yamaç gülmemek için dudaklarını büzdü. Ulaş tam bir melekti ona göre, kimsenin üzülüp kırılmasına asla dayanamayan minik bir bebekti.
"Vicdanlı tavşanım benim, ver bakayım bir alt dudiş bana." Ulaş burnunu çekip gözlerini Yamaç'a çevirdi. Alt dudağını tavşan dişleriyle dişleyip kafasını uslu uslu salladı. Dudaklarına doğru eğildiğinde Yamaç seve seve kabul etti kırmızı, tatlı dolgunlukları.
Sanki nefes almasına sebep olan tek şey bu baldan tatlı, minik dudaklarmış gibi hissediyordu. Ulaş'ı dudaklarından her öptüğünde nedensizce gözleri doluyordu. O kadar naif ve kırılgandı ki, onu öperken bile zarar veririm diye düşünüyordu. O yüzden her zaman, ona biraz daha yumuşak davranmaya özen gösteriyordu.
Tabii, bu dedikleri yatakta asla ama asla geçerli değildi. Ulaş'ın içinde ki vahşi tavşancık nasıl dışarı çıkıyorsa, Yamaç'ın içinde ki asi kaplancık da aynı anlarda dışına çıkıyordu...
Aklına dün gece ki görüntüler gelirken kısık bir şekilde Ulaş'ın ağzının içine doğru inledi ve aletinin üzerine yerleştirdi dolgun kalça yanaklarını. Ulaş her zaman ki gibi hipnoz olmuş bir şekilde, su içermiş gibi dudaklarını minik minik sızlanmalarının arasından öpmeye devam ediyordu.
Yamaç öpücüğü derinleştirip Ulaş'ın kalça yanaklarını sıkıp, hafif hafif şaplak atmaya başladığında Ulaş ağlamaklı bir şekilde geriye çekildi ve burnunu çekerek kirpiklerini kırpıştırdı. Tabii, kalçalarını ileri geri yapmayıda, ufak ufak tavşan gibi sekmeyide ihmal etmiyordu. "Canım acıyor..." alt tarafını kaşlarıyla gösterdiğinde Yamaç sırıttı ve onu zorlamamak için biraz geriye çekildi.