Bugün bir bölüm daha attım, onu atlamayın ♡
*
"Sıkı tutun güzelim! Uçuracağım seni."
Yamaç, heyecanlı bir şekilde konuşup bisikleti hızla sürmeye devam ederken, Ulaş onu asla takmıyor ve kağıt helvasını iştahla yemeye devam ediyordu.
Yamaç bozulmuş bir şekilde homurdanınca Ulaş kıkırdayarak arkadan beline doğru sıkıca sarıldı sevgilisinin. "Tamam tamam, uçur beni fiyuuv." Dedi eğlenen bir ses tonuyla.
Yamaç onun bu yalandan heyecanlı tavrına küçük bir kahkaha atarak pedalı çevirmeye devam etti. Soğuk esen rüzgar açıkta kalan boyunlarına ve yüzlerine geliyordu. Ulaş'ın narin bedeni bu soğuğa daha fazla dayanamamış olacak ki boynu ve yüzü hafiften kızarmaya başlamıştı. Mavileri ise esen rüzgar sayesinde hafifçe sulanmıştı.
Yamaç, tek elini beline sarılan ince kolun üzerine koydu ve öyle sürmeye devam etti bisikleti. Siyah saçları alnından uçuşurken kendini hiç olmadığı kadar özgür, arkasında ki ona sıkıca sarılan beden sayesinde ise hiç olmadığı kadar mutlu hissediyordu.
Bir süre daha bisiklet sürmüş, güle oynaya eğlenmişlerdi. Artık hava tamamen kararmış, kara bulutlardan dökülen yağmur tanelerini bedenlerini ıslatmaya başlamıştı. Yamaç her zaman ki asi tavırlarıyla sövmeye başlarken, Ulaş ise asla pes etmeyen çatık kaşlarıyla belini cimciklemeye devam ediyordu.
"Ulan tamam be! Ağız tadıyla sövemiyoruz da." Yamaç huysuzca konuştuğunda Ulaş iki elini beline koyup ona çattığı kaşları ve büzüşen kırmızı dudaklarıyla bakmıştı. "Hele hele hareketlere bak, bana sesini yükseltiyor bir de." Dediğinde Yamaç tek kaşını kaldırıp yağmurdan ıslanan saçlarını geriye doğru taramıştı.
"Ulaş?" Dedi sorgulayan bir ses tonuyla. Ulaş anında şirince sırıtarak Yamaç'a kollarını doladı ve başını boynuna yasladı. "Şaka şaka, gül diye."
Yamaç gülerek ona sırnaşan tavşanının saçlarına bir öpücük kondurdu ve ardından ondan biraz ayrılarak kapşonlusunu çıkarttı. Ulaş'ın üzerine dikkatle giydirdiğinde fermuarını boynuna kadar çekti ve şapkasınıda örttü. "Hadi güzelim, hava daha fazla kararmadan gidelim."
Ulaş masumca kafasını sallayıp dudaklarını büzdü ve kolunu çekingence Yamaç'ın beline doladı. Etrafta fazla insan yoktu, onların yaşlarına bir kaç genç arkadaş grubu ve güvenlikler vardı yalnızca. O yüzden rahatlardı.
Yamaç da tek kolunu minik bebeğine sardı ve hızlıca yürümeye başladılar. Yağmur çok fazla şiddetli yağmıyordu, hatta çiseliyordu bile diyebilirdiniz ancak Yamaç Ulaş'ın hasta olmasından o kadar korkuyordu ki telaşla biraz daha hızlı atıyordu adımlarını.
"Hanzo musun Yamaç ya!? Bacaklarım ağrıyor azıcık yavaş yürüsene." Ulaş çemkirerek konuşup minik minik adımlar atmaya devam ederken Yamaç onun yüzüne eğilip yumuşak yanağına yavaş bir tokat atmıştı. "Seni karanlıkta bırakırım bak, hızlandır adımlarını." Korkutucu bir sesle konuştuğunda Ulaş ürkmüş olacak ki belini biraz daha sıkmıştı.
Yamaç gülmemek için yanağının içini dişlemeye başlarken görüş açısına giren rengarenk ışıkları ve kocaman oyuncakları görünce ışıldayan gözlerini Ulaş'a çevirdi.
Onu lunaparka getirmişti.
Ulaş, hayran hayran renkli ışıklara ve oyuncaklara bakarken Yamaç onu biraz daha kendine çekti ve dudaklarını saçlarına sürttü. "S-sen bunu nereden biliyorsun?" Ulaş şaşkınlık ve hayranlıkla konuştuğunda Yamaç saçlarının üzerinde gülümsedi.
"Boşver orasını şimdi, eğlenmene bak tamam mı?" Yumuşak bir sesle konuşunca Ulaş mavilerini irice açtı ve kocaman gülümseyerek ellerini birbirine vurdu. Ardından parmak uçlarında yükselerek Yamaç'ın yanağına kocaman, yumuşakça bir öpücük kondurdu.
"Seni çok seviyorum!!"
Yamaç ışıldayan gözleriyle gülümsedi.
"Ben de seni, güzelim."
~
"Seni bir daha buraya getirirsem götümü siksinler."
Yamaç yorgun bir ses tonuyla konuşup kendini banka attığında Ulaş heyecandan yerinde duramıyor, tam bir tavşan gibi zıplıyordu. Binmedikleri oyuncak kalmamıştı.
"Yamaç, küfür etme terbiyesiz! Haydi bak dönme dolap kaldı bir, ona da binelim."
Yamaç kararlı bir şekilde bankta oturmaya devam ederken Ulaş en büyük kozunu gözler önüne sermekten çekinmedi.
Kırmızı sulu dudaklarını büzüştürüp, mavilerini irileştirdi ve masum masum sevdiğine bakmaya başladı. Minik ellerini Yamaç'ın bileğine sarıp, "lütfen.." dedi yumuşakça.
Yamaç dişlerini sıkıp offlayarak ayağa kalktığında Ulaş onu bileğinden çekiştirerek hevesle ilerletmeye başladı. Ne kadar yorgun olursa olsun Yamaç asla Ulaş'a kıyamıyordu.
İkili dönme dolapa binip çalışmasını beklerken Yamaç zarif bir şekilde yanında ki bedenin belini kavradı. Ulaş ona dönüp kocaman gülümserken Yamaç da gülümsemişti.
Hareketlenemeye başlayan aletle Yamaç rahat bir şekilde geriye yaslandı ve Ulaş'ı göğsüne yatırdı. Derin derin nefesler alarak saçlarını öptüğünde Ulaş iyice mayışarak daha sıkı sarıldı Yamaç'a.
Tam tepede duran aletle ikiside yerinde dikleşirken Ulaş hayran hayran manzaraya bakmaya başladı. "Yamaç baksana şuraya! Işıklar ne kadar da göz alıcı!" Dediğinde Yamaç gözlerini Ulaş'ın yüzünden ayıramıyordu.
"Oldukça göz alıcı." Dedi, Ulaş'ın yüzüne içi giderek bakarken.
Ulaş sırtını biraz daha Yamaç'a yasladı ve huzurlu bir tebessümle manzaranın tadını çıkartmaya baktı.
Yamaç ise göğsünde yatan güzel yüzden bakışlarını bir an olsun çekmedi. Çünkü onun manzarası, Ulaş'ın manzarasından bir hayli daha güzeldi...
*
Text bir bölüm daha atabilirim bugün...
Keyifli okumalar. 💜🌈