"Nereye bakıyorsun öyle?"
Jimin dalıp gittiğini fark etmemişti. Kafasından o düşünceler geçerken dalmıştı belli ki. Bir şey demeden Jungkook'un suratına bakınca Jungkook tekrar konuştu.
"Dalmışsın çekmeceye bombo-
Jungkook ben sana bir şey soracağım. Dayanamadığı ve içi içini kemirdiği için lafını kesmişti. Şimdi biraz tedirgin ve üzgün bakıyordu gözleri. Jungkook beli etmese de endişelenmişti, kötü bir şey olduğunu sandı.
"Sor tabi"
Ama öncesinde bana bir söz vermeni istiyorum.
"Ne sözü?"
Ne olursa olsun arkadaşlığımız bozulmayacak.
Bi çırpıda ama zorlanarak söylediği belli olarak verdiği bu cevap Jungkook'u biraz germişti. Aralarını bozacak ne olabilirdi ki? Hem Jimin bir şey soracağım demişti, hangi soru onların ilişkisine zarar verebilirdi, bu ona saçma geldi.
Yarım bir gülüşle, "karanlık işlere bulaşmış da onu itiraf edecek gibisin" dedi Jungkook. Ama Jimin hiç gülmemişti.
Söz ver Jungkook.
beklenti dolu gözlerle söylemişti bunu Jimin. Neredeyse ağlayacaktı.
"Jimin hyung" diye koluna uzandı Jungkook. "Neden böyle şeyler söylediğini anlamıyorum, tabii ki hiçbir şey bizim arkadaşlığımızı bozamaz" dedi sakin bir sesle. "hiçbir şey" diye tekrar vurguladı, gözlerini onun gözlerine dikmişken. Tamamen dürüsttü. Dünya üzerinde, Jimin'le arasını bozabilecek bir şey olduğuna inanmıyordu.
Hafifçe kafasını salladı Jimin, sonra göz ucuyla koluna baktı, Jungkook'un eline. Jungkook fark edince çekmeye yeltedi ama Jimin'in dur diyişiyle kesildi hareketi.
Sağda solda gezdirdiği bakışlarını Jungkook'un yüzüne çevirdi nihayet. Hafif şaşkın ve anlamaz bakıyordu.
"Ne soracaktın?" dedi.
Jimin yutkundu. Artık konuşması gerektiğini biliyordu. Şimdi kalkıp gitmek çok cazip geliyordu ama yapamazdı, başladığı şeyi bitirmesi gerekiyordu. Çok uzun süredir içine dert olan o şeyi.
Ben bilmek istiyorum diye başladı.
Jungkook dinliyordu.
senin, dedi sonra ama devam edemiyordu. Kahretsin diye geçirdi içinden, neden kelimeleri bir araya getiremiyorum.
Kuruyan dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra devam etti.
Senin beni nasıl gördüğünü bilmek istiyorum.
Bu mu cidden, söyleye söyleye bunu mu söylemişti. İç sesinde kendini azarlıyordu.
Jungkook cevap verme ihtiyacı hissetti. "Kusura bakma ama ne demek istediğini anlamadım."
Daha açık olması gerektiğinin farkındaydı Jimin. Şansını tekrar denedi, bakalım bu sefer elinden ne gelecekti.
Senin gözünde ne konumda olduğumu bilmek istiyorum. Sadece yakın arkadaşın mıyım?
Böyle sorunca sanki öyle görmesi kötü bir şeymiş ve aksi olmak zorundaymış gibi olmuştu. Anında pişman oldu Jimin ama yapacak bir şey yoktu. Laf ağızdan çıkmıştı bir kere. Zaten bunun sorun olmasına fırsat bırakmayacak kadar şok edici bir şey yaşanmıştı.
Jungkook, Jimin'in cümlesi biter bitmez, sorusuna hayır diye cevap vermişti. Sadece "hayır" demişti. Kontrol edemediği şaşkın mimikleri eşliğinde ona bakarken, şimdi ne diyeceğini asla bilmiyordu Jimin. Ne demek hayır, nasıl hayır, hayırsa neydi? Keşke başka bir şeyler daha dese diye içinden geçirirken bu dileği kabul olmuşa benziyordu.
Çünkü Jungkook ağzını açmıştı. Afallamış bir şekilde bakıyordu. Elini Jimin'den yavaşça çekerken döküldü cümleler ağzından.
Yani biz, siz, burada aile gibiyiz. Siz benim ailemsiniz.
Siz benim ailemsiniz.
Siz,
hepiniz demek oluyordu bu.
Grup üyelerinin arasındaki bağ elbette çok kıymetliydi ve aile gibi oldukları da doğruydu ama Jimin'in şu an duymaya en son ihtiyacı olan şey buydu. Sen ve ben demekten çok uzak olmak, siz diyerek hepsinin kastedilmesi.
Peki bu kadar normal bir şeyi söylerken Jungkook neden o kadar dağılmıştı? Hatta bi dakika, gözleri mi dolmuştu onun? Jimin zihnini berraklaştırmaya çalışıyordu ama bu konuda başarısızdı. Belki de benim garip ruh halim ona yansımıştır sadece, söylediği şeyle bir ilgisi yoktur diye geçirdi içinden.
Hala Jungkook'a bakan gözleri eşliğinde sordu. Aslında başka şeyler söyleyecekti ama şu an beyni ve aklı onunla işbirliği yapmıyordu.
"Öyle mi" dedi sadece.
Üzgün müydü, onu bile anlamıyordu. Hayal kırıklığına mı uğramıştı? Ama buna hazırdı, zaten biliyordu. Ne duymayı bekliyordu ki? Belki de hazır değildi, sadece bir an önce yüzleşip alışmak istemişti.
Öyle mi demişti ama Jungkook cevap vermedi. Daha doğrusu veremedi. Hayatının en garip anlarından birini yaşıyordu, Jimin'in ne demek istediğini, neden böyle şeyler sorduğunu bilmemenin şaşkınlığı vardı üstünde. Bir yandan da iç dünyasında başlamış olan savaş.
"Anladı mı, söylememi mi istiyor, neden aramızın bozulmasından endişe etti ki, üzgün gözüküyordu, benimle bir daha konuşmayacak mı, ne söylemem gerekiyor."
Olanları bir mantığa oturtamıyordu. Ne diyeceğini bilemeden kalakalmıştı karşısında. Halbuki daha saniyeler önce "tabii ki hiçbir şey bizim arkadaşlığımızı bozamaz" demişti ona. Çok kesin konuşmuştu. Şimdi ise emin olamıyordu. Kaybetme korkusu onu buram buram işgal etmeye başlamıştı. Siz kelimesinin Jimin'in bütün vücudunda sancı gibi dolaştığından habersizdi.
Siz benim ailemsiniz dedikten sonra "Öyle mi" diye sormuştu Jimin. Ama Jungkook'un verecek bir cevabı yoktu. O an kendini sakinleştirmeye çalışmakla meşguldu. Jimin'i kaybetme düşüncesi tepesine çökmüş, başka bir şey yapmasına izin vermiyordu sanki.
Bir şey demeden ona bakıyordu. Emin olmasa da Jimin'in gözlerinin dolu olduğunu görmüştü. Bunun ne anlama geldiğini sorgulama fırsatı olmadan Jimin ayağa kalktı.
Kapıya doğru yürürken attığı birkaç adımdan sonra bi eliyle gözlerini silmişti, ya da onu arkadan gören Jungkook öyle sanıyordu.
Peşinden ayağa kalktı. Gitmesini istemiyordu. Yaşadıkları bu saçma sapan şeyi düzeltmek, normale dönmek, rahatça konuşmak, şakalaşmak istiyordu. Jimin'i kaybedemezdi. O, bu hayatta kendine en yakın gördüğü insandı. Arkadaşıydı, ailesinden biriydi, aynı zamanda çok daha fazlasıydı. Bunları bilmesi gerekiyor mu ya da öğrenmek mi istiyor emin olamadı ama şu an düşünebildiği tek şey onun bu odadan çıkmasını engellemekti.
"Hyung" dedi sadece, Jimin kapıya çok yakınken.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jikook | Turkish AU
FanfictionBts'in ve üyelerin gerçek hayattaki durumları geçerli. Tweetlerdeki saat ve tarihler önemsiz, doğru değil. Değişen pp'lere de aldırmayın.