Jiminshi?
hm?
Kalbin çok hızlı atıyor sanki.
Jimin'in yüzüne hafif bir gülümseme yayıldı. Jungkook'a arkası dönük, çok yakınında yatıyordu. Yüzüne dönükken uyuyamayacağı için böyle yapmıştı. Jungkook devam etti.
Çok kahve falan içmiş olabilir misin?
Jimin'in sessiz gülüşü bu sefer kıkırdamaya dönüşmüştü. Jungkook'un, belinde olan kolunun altında yavaşça dönerek ona baktığında, aynı kendisi gibi gülen bir suratla karşılaştı.
"Hı hı, ondandır."
Jungkook: O gün nasıl anlamadın, hiç aklına gelmedi mi?
Şimdi salağa yatıp istediği şeyleri duyma sırası Jimin'deydi.
"Ne aklıma gelmedi mi?"
Tabi Jungkook bu konuda oldukça cömertti, heyecanına rağmen çatır çatır söylüyordu her şeyi.
"Kalbimin senin için öyle attığı, aklına gelmedi mi?"
Jimin memnuniyetle gülümsedi, ama utanmıştı da.
Gözlerini kaçırdı. Elini o günkü gibi Jungkook'un göğsüne koymuştu.
"Geldi" diye cevap verdi. "Ama ya yanılıyorsam diye düşünmek istemedim." Bakışlarını tekrar Jungkook'un yüzüne çevirdi.
Hafifçe kafa sallamıştı Jungkook. Kolunu kaldırıp açtı, Jimin'in daha da yakına gelmesini istiyordu. Bu hareketin gerektirdiğini yapıp kaydı Jimin, ellerini kendine doğru çekmişti. Jungkook'un kolu sırtını sarıyordu şimdi. Ne kadar güzel sığmıştı oraya.
"Neden uyumuyorsun" diye sordu.
Uyumuyorum değil, uyuyamıyorum diye cevap verdi Jungkook.
"O zaman neden uyuyamıyosun?"
Manzaram güzel, izlemek istiyorum. Bir de ya gerçek değilse korkusu herhalde.
İlk cümlesine sevinmişken, ikincisini duyduğunda şaşırdı Jimin. Bir an ne kadar gerçek olabilirse o kadar gerçekti çünkü, Jungkook'a olan sevgisi ne kadar gerçekse o kadar gerçekti her şey.
"Vurmamı falan ister misin, anlarsın o zaman. Gayet gerçek" dedi rahatça.
Yok, onu başka geceye sakla.
Jungkook'un ağzından duyduğu şey tam olarak buydu.
NE?
Pardon, ama NE?
Anlık, çok kısa bir boşluktan sonra Jimin şok modunu açmıştı. İç sesi bağırıyordu. Bir şey söylemek yerine hemen arkasını döndü. Resmen tepki verememişti ve arkasını dönmesi de durumunda devasa bir fark yaratmamıştı ama o an yapacak başka bir şey gelmemişti aklına.
Jungkook keyifli gülüşü eşliğinde "ne zaman bu kadar utangaç biri oldun" diye sorunca
"sen ne zaman bu kadar arsız oldun" diye cevap verdi. O sevimli suratının altında kim bilir nasıl bir şeytan yatıyordu.
"arsız değil, sadece-"
"Tamam sus" diye durdurmuştu onu Jimin. Demek ki cidden utanmıştı, bu hali Jungkook'un hoşuna gitti. Belli ki bu odada çok eğleneceklerdi, ya da başka odalarda.
Böyle kaçmış mı oluyorsun şimdi? diye sordu. Der demez Jimin kolunu çekmesi için itmiş ve uzaklaşmaya çalışmıştı ama boşaydı. Jungkook anında sabitlemişti, zaten Jimin çok ağır bi insan olmadığı için bu hiç zor olmamıştı. "Tamam tamam" dedi susacağını kastederek.
Gitmeye niyeti olmadığı her halinden belli olan Jimin de hemen durmuştu. Pozisyonundan gayet memnundu.
"Cidden kalkamayacağız, hadi artık. İyi geceler."
İyi geceler dedi Jungkook.
Dedi ama saniyeler sonra elini Jimin'in yüzüne çıkardı. Elinin üstünü yanağına değdirmişti. Sıcacıktı. Keşke şu an öpebilseydim diye geçirdi içinden.
Jimin bu sefer bir şey söylemedi, kızmadı da. Sadece derin bir nefes alıp verdikten sonra Jungkook'un elini alıp yüzünden çekti. Görmediği yüzün o an gülüyor olduğunu bal gibi biliyordu.
Bu hep böyle mi yapacaktı? Ne eli kolu, ne ağzı rahat durmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jikook | Turkish AU
FanfictionBts'in ve üyelerin gerçek hayattaki durumları geçerli. Tweetlerdeki saat ve tarihler önemsiz, doğru değil. Değişen pp'lere de aldırmayın.