Kollarını ayırıp göğsüne yaslandı, bacaklarını kendine çekmişti. Ne kadar olduğunu bilmedikleri bir süredir öyle, sessizce duruyorlardı.
"İnanamıyorum" dedi Jimin.
Hı?
"Gerçek olduğuna inanamıyorum." diye cevap verdi.
Jungkook gülümsedi.
"Gerçek olamayacak kadar güzel olduğu için mi?"
Doğrulup yüzünü ona döndü. "Anlatsana."
Jungkook'un beklemediği bir şey değildi bu. Tamam itiraf etmişlerdi, ama ikisi de öncesini bilmek isterdi elbette.
"Neyi" dedi yine de. Muzurluk yapmasında hiçbir sakınca yoktu sonuçta.
Jimin: Jungkook biliyorsun.
Pes edercesine güldü Jungkook. "Nasıl anlatacağımı bilmiyorum."
"Ne zamandır?" diye sordu Jimin. Utandığından ya da heyecanlandığından cümleleri hep yarım kuracak gibiydi.
Jungkook önce gözlerini kaçırdı. Biraz odada gezdirdikten sonra, sabırla cevabını bekleyen Jimin'e döndü.
"Uzun zamandır."
İşte bu Jimin için şaşırtıcı bir şeydi. Çünkü hislerinin ne zamandan beri karşılıklı olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. Gerçeği öğrendikten sonra da bunu düşünecek vakti olmamıştı. Aklından bunlar geçerken Jungkook sordu:
"Senin?"
O kadar masum bir surat ifadesiyle söylemişti ki, sanki yanlış bir şey yapmaktan korkuyor gibiydi.
"Başladığı zamanı hatırlamayacağım kadar eski" derken Jimin'in yüzünde güven veren bir ifade vardı.
***
Saatlerce konuştular, gecenin ilerleyen saatleriydi. İkisi de hem utanarak hem de eğlenerek anlatmışlardı. Bazen çok duygusallaşıyorlardı. Değişmeyense tek bir şey vardı, o da heyecanlarıydı. Rüya gibi geliyordu bu yaşadıkları. Bunca yıllık arkadaşlık başka bir şeye evriliyordu.
Jungkook: Odadan çıkıp giderken ne düşünüyordun?
"Bilmiyorum" dedi Jimin dürüstçe. "Sadece o an çok üzgündüm."
Jungkook: Özür dilerim.
"Saçmalama Jungkook, özür dileyeceğin bir şey yok. Bilemezdin."
Sonra ekledi. "Gerçi zaman zaman tahmin etmişsin, anlattıklarına bakılırsa." Gülüyordu.
Kafa salladı Jungkook. "Ama her zaman kendimi ikna ediyordum, bana öyle gelmiştir diye. Hiç ihtimal yok diye düşünürdüm. Bir de eğer umutlanırsam, sonra.." Sustu.
"O hissi çok iyi bildiğimden emin olabilirsin" diye karşılık verdi Jimin.
Resmen onca zamanı birbirlerinden habersiz aynı hisleri yaşayarak geçirmişlerdi, binevi kayıp zamandı. Ama değildi de aslında. İkisi de bu süre zarfında hislerinden iyice emin olmuş, şüphe edecek hiçbir şeyleri kalmamıştı. Şimdi her şey orta çıktığında "acaba" diyecekleri hiçbir şey yoktu. Her şey açıktı, tertemizdi.
"Çok geç oldu, sabah erken kalkacağız." dedi Jimin.
"Tamam uyuyalım o zaman."
İyi diyordu hoş diyordu ama Jimin odasına gitmek istiyordu. Kendini hazır hissetmiyordu. Sanki birlikte uyumak normalde hiç yaptıkları bir şey değilmişçesine, inanılmaz gerilmişti. Henüz bir şey dememişti ama Jungkook ona bakıyordu.
"Olmaz" dedi bir anda.
"Ama sen dedin geç oldu diye?"
Jimin: Evet, yatmamız lazım.
Biraz duraksadı.
"Ama ben odama gideyim."
Jungkook şaşkınlıkla baktı. "Üstünü falan mı değiştireceksin?"
Jimin'in üstü zaten uyumaya müsaitti ama Jungkook onunla yatmak istemediği ihtimalini reddettiği için böyle soruyordu.
"Hayır" dedi Jimin sessizce. Nasıl söyleyeceğini bilmiyordu.
"Burda uyuyamam ki, yanında." diye devam etti.
Jungkook: Nedenmiş o?
"Bilerek yapıyorsun" dedi Jimin. Haklıydı. Son cümlesinde anlamıştı Jungkook.
"Bir şey yapmıyorum ki, gitmek mi istiyorsun sen şimdi?"
Jimin bir şey söylemedi. Çünkü sorun gitmek istemesi değildi, aksine, her gece Jungkook'la uyumak en çok istediği şey bile olabilirdi.
Jungkook bir anda tiyatral bi hale bürünüp canı acıyormuşçasına bir ses çıkardı. Eliyle göğsünü tutmuştu.
"Napıyorsun?" diye sordu Jimin.
"Şu an beni kalbimden hançerliyorsun Jimin-shi."
Jimin gülüşüne engel olamadı. Yastıkla Jungkook'a vurmuştu.
"Tamam sen kazandın."
Jungkook kocaman gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jikook | Turkish AU
FanfictionBts'in ve üyelerin gerçek hayattaki durumları geçerli. Tweetlerdeki saat ve tarihler önemsiz, doğru değil. Değişen pp'lere de aldırmayın.