Merhabalar çiçeklerim~
Sizi çok özledim ):
Öncelikle bir uyarı yapayım: bölüm tamı tamına 5k. Muhtemelen yorulacağınızı bilerek ve gerekli zamanı ayırarak okuyun lütfen şdjdşfd
Bir de bir ricam olacak 🙆🏻 yorumlarınızı çok özledim... bölümü ikiye bölmek istemedim, siz de yorumlarınızdan kısmayın lütfeen 💜 yorumlarınız için paylaşıyorum~
Keyifli okumalar güzellerim 🌸
🍼🍦🍭
Oğlanın sarkmış dudaklarına bakarken derin bir iç çekti Jungkook. Bir yandan kusursuz yüzünü seyrederken, bir yandan onun saf ruhuyla tanıştığı günden beri sık sık yaptığı şeyi yapıyor; kararlarını hayretle sorguluyordu. Yalnızca birkaç hafta öncesinde olsa tam da bu saatlerde ya yarış pistinde, ya da odasında bir başına oturuyor olurdu. Bir şaka gibi duyuluyordu ama, normalde olsa belki de giyim kuşamını görünce dalga geçeceği bir adama şimdi hayran gözlerle bakıyor, onun kalbini kıran sebebi yok etmek için tetikte bekliyordu.
Fakat bu durum Jungkook'u eskisi kadar dehşete düşürmüyordu artık; hala garipti ama tanıdıktı. Onu soru işaretlerine boğan asıl sebep bitmek tükenmek bilmeyen düşüncelerinin kaybıydı. Küçüklüğünden beri onu özgür yuvasında bir tutsak gibi hissettiren karanlık düşünceler nereye gitmişti birden bire? Başına ağrılar girene kadar kafasının içinde oradan oraya savrulan kötü ihtimaller neden artık orada değildi? Jungkook bedeniyle birlikte zihnini de uyuşturmak için hangi mazerete sığınacaktı şimdi?
Dahası, aklı başında biri olmak Jungkook için iyi bir seçenek miydi? Bunca sene karamsar bir hayat sürmüş ve bir şekilde hayatta kalmayı başarmıştı. Üstelik kazanmak için hiç çabalamadığı çok iyi dostları da vardı. En ufak yükümlülükten kaçmak için elinden geleni yapmış ve amacını gerçekleştirmişti; şimdiye dek asla sorumluluk almamıştı.
Şimdi kıymetli Barbie'sinin başına gelen kötü hadiselerin içinde yarattığı bu hırs da neyin nesiydi? Artık bir başkasının mutluluğu için çabalayacak, onun güvenliği için mi yaşayacaktı? Jungkook bir an için huzursuz oldu. Bunu başarabileceğinden şüpheliydi. Çiçek çocuğun yanı başında olmanın hayatında yapabileceği en güzel iş olduğunu çoktan kabullenmişti fakat tüm bu hislere rağmen onu nasıl koruyacaktı?
Barbie özenle kurduğu cümleleri peş peşe dizmenin verdiği yorgunlukla derin bir nefes aldı ve ciddiyetle kendisini dinleyen adamın endişe içinde havalanmış kaşlarını inceledi. Jungkook masayı hafifçe titrettiğinin farkında olmadan bacağını sallıyor, bir yandan da dudağındaki metali dişleriyle çekiştiriyordu. Öfkeli miydi, yoksa düşünceli miydi belli olmuyordu.
Boş duvarı zihin gücüyle delmeye çalışır gibi baktığı birkaç saniyenin ardından göz bebekleri belli belirsiz büyüdü ve bacağı git gide sertleşen hareketlerini durdurdu.
"Bu böyle olmayacak" diye mırıldanırken biraz agresifleştiği gözden kaçmıyordu. Fakat kendisi de sesindeki kızgın tonu fark etmiş olacaktı ki, çiçek çocuğu endişelendirmemek adına boğazını temizlemişti.
Zorlama bir tebessümle, "Güzelim," diye söze girdi. Bir yandan oğlanın kendisininkilere göre ufak olan ellerini avuçları arasına almıştı. "Bana haber vermekle en iyisini yaptın. Bundan böyle annen yokken onlarla kalmana gönlüm razı değil."
Jimin başını onaylarcasına sallarken alnına yapışmış boyalı tutamları kulağının arkasına iteledi. Yetişkin birisi olarak sevgilisi ile birlikte bir kafede sohbet ediyor oluşu gerçeği, konuştukları konuya odaklanmasına engel oluyordu. Neyse ki Jungkook arada bir avucundaki narin ellerini okşuyordu da, dikkatini toplaması nispeten kolaylaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
barbie || kookmin
FanfictionJeon Jungkook, Park Jimin'in var olduğunu iddia ettiği pembe trolleri görebilmek için saklandığı karanlık kuyuyu terk ediyor.