十三

2.6K 447 576
                                    

Merhabaa, çok bekletmeden geldim 🙆🏻‍♀️

Döndüğüm gibi kaosa giriştim biliyorum ama tam da orada bırakıp gitmişim ne yapayım 🥲 Yazarken çok keyif aldım bu sefer, umarım okuması da keyifli olur. Yorumlarda görüşürüüz~ 💓

🍼🍦🍭

Her zamankinden daha ıssız hissettiren dar sokağın sarı kapılı müstakil evinde ortalık karışmak üzereydi. Nereden mi biliyordu? Annesi beraberce eve dönerken Jimin ile tek kelime bile konuşmamıştı da ondan. Arabayı kullanırken gözlerinin zaman zaman daldığı ve bir kırmızı ışığı fark etmeden geçtiği de hesaba katılırsa, hala oldukça şaşkın ve düşünceliydi. Tae ve Jin'i ofiste bırakarak eve iki kişi eksik dönmüşlerdi. Annesinin neden onları beklemediğini anlayamamıştı. Onlara da mı kızgındı?

Neyse ki arkadaşları da yaklaşık on dakika sonra eve gelmiş, kendi anahtarlarıyla içeri girerek sessizce salona girmişlerdi. Taksiyle dönmüş olmalılar, diye düşündü.

Jimin üçlü koltuğun kolçağına sırtını yaslamış, dizlerini kendisine doğru çekmişti. Sanki yeryüzünde kapladığı alan ne kadar küçülürse o kadar iyiydi, çünkü pek çok sebepten kendisini suçlu hissediyordu. Jin'in ayak ucuna, Tae'nin ise çaprazlarındaki berjere yerleşmesini izlerken çenesini sessizce kucağındaki küçük yastığa yasladı. Annesi eve girer girmez onu salonda yalnız bırakarak odasına çıkmıştı ve belli ki sakinleşmeye çalışıyordu. Jimin de bu fırsatı değerlendirerek düşünceleriyle baş başa bir on dakika geçirmişti.

Sonunda sesini bulabildiğinde koltuğa henüz yerleşmiş olan arkadaşına, "Jinnie," dedi sorar gibi. "Kookie hala ofiste mi?"

Sevgilisinin hüsrana uğramış bakışlarını bir türlü aklından çıkaramıyor ve onu ardında bırakmak zorunda kaldığı için berbat hissediyordu.

Jin bacaklarını iki yana açmış, dirseklerini dizlerine yaslamıştı ve kişiliğine aykırı olarak, patlamaya hazır bir bomba gibi görünüyordu. Gerilmiş çenesi elverdiğince sakin bir şekilde, "Biz çıkarken hala oradaydı," dedi kısaca. Fakat çiçek çocuğun rahatlamasına imkan tanımayacak kadar kısa süre sonra kendini tutamamış ve hışımla kaldırdığı çehresini Taehyung'a dönmüştü. "Ne sikime yol açtığının farkında mısın?" Yol boyunca bu anı beklemiş gibiydi.

Taehyung şaşkınca yerinde dikleşerek, "Rica ederim," dedi alayla. Alınmış olduğu her halinden belliydi. "O herifin gerçek yüzünü görmenizi sağladım!"

"Onca yol varken bu yöntemi mi tercih ettin?"

"Evet, çünkü sizi aptal yerine koymasına tahammül edemedim, anlıyor musun?"

Jin, arkadaşının normalden yüksek çıkan sesine karşın gardını indirerek, sözlerini sürdürmesini bekledi. Nitekim sahiden üzgün görünüyordu ve o an için söylediklerine karşın verecek cevap bulamamıştı.

"Gerçeği söylemesi için haftalarca bekledim ve inan bana, bunu yapmaya niyeti yoktu. Defalarca kez onu teşvik ettim ama en ufak bir teşebbüste bulunmadı. Bunca zamandır neden Jimin'le görüşmesine karşıydım sanıyorsun? Seninle kavga etmeme sebep olduğunda bile gerçekleri gizledim, Jin. Gözünüzde haksız olacağımı bile bile onun bir uyuşturucu satıcısı olduğunu söylemedim!"

Seokjin kaşlarını çatarak, "Bekle," dedi aniden. "Satıcı mı gerçekten?"

Taehyung derin bir nefes vererek alnına düşen saçlarını parmaklarıyla geriye taradı. Belki de işlerin bu raddeye geleceğini kendisi bile düşünememişti, hakikaten epey stresli görünüyordu.

Kısa bir an tereddüt ettikten sonra, "Sunwoo ile sık görüştüğüm sıralar birkaç kez yarışa gitmiştim." diye itiraf etti. Seokjin'in yüzü bu ismi duyduğu anda buz kesmişti. Yine de kaçışı yoktu, itiraf etmeye başlamıştı bir kere. "Jeon'un yanındaki heriflerden biri Sunwoo'ya madde temin ediyordu," dedi ve ardından sessizce ekledi. "Min Yoongi."

barbie || kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin