Merhaba~
Geciktiğim için gerçekten üzgünüm :(Bölümü gecenin ikisinde bitirebildim ve beynim ağrıyor resmen. Yarın okuduğumda beğenmeyeceğim muhtemelen ama daha fazla bekletmemek için hemen paylaşmaya karar verdim, umarım içine etmemişimdir. Ettiysem de binlerce kez özür dilerim..
Öncelikle gelen ilgi için çok teşekkür ederim, hevesim kırılmadı sayenizde. Hepinizi bol bol öpüyorum :')
Belirtmek istediğim diğer bir şey de, kurgudaki Jungkook'un kötü çocuk(?) olmadığı. Sanırım yeterince aktaramadım size ama Jungkook fazla depresif biri sadece. 'Kötü çocuk' nereden çıktı anlamadım şsjdşödsl
Fazla uzatmadan sabrınızdan kocaman öpüyor ve kaçıyorum.
Keyifli okumalar~🍼🍦🍭
Hoseok kokteyl karıştırıcısının içerisine biraz kızılcık suyu aktarırken "Peter pan sendromu da neyin nesi?" diye sordu. Ne denli şaşkın olduğu ses tonu ve havalanmış kaşlarından belliydi.
Jungkook ciğerlerini dumanla doldurmakla meşgul olduğundan, onun yerine cevap verme görevini Yoongi üstlendi. "Büyümeyi kabullenemeyen insanlara deniyor. Hiç Peter Pan'ı izlemedin mi?" Elindeki telefona odaklanmışken oldukça kayıtsız görünüyordu. Öyle ki, Hoseok kıkırdayana dek ağzından çıkanların farkında bile değildi.
"Aslına bakarsan senin çizgi film izleyecek son kişi bile olmadığını düşünüyordum."
Yoongi kısa bir an için başını ekrandan kaldırıp sırıtan adama tehditkar gözlerle baktı. Fakat Hoseok bu bakıştan zerre kadar etkilenmemiş olsa gerek, oldukça keyifli bir tavırla karıştırıcıyı sallamaya başlamıştı.
"Sessiz olsanıza! Mesaj bekliyorum."
Jungkook dakikalardır öylece kucağında duran telefonu kontrol ederken dizini sabırsızca sallıyor ve evin geniş salonunu sigara dumanıyla dolduruyordu.
Restoranda geçirdikleri akşamdan sonra görüşmeyi sürdürmüşlerdi ve biriyle randevuya çıktığına hala inanamıyordu. Üstelik bunu birden fazla kez yapmıştı!
"Bizi onunla tanıştırmayacak mısın?"
Hoseok hazırladığı içkiyi shot bardaklarına paylaştırıp arkadaşlarına birer tane uzattı. Bu işte profesyonel olduğu kuşkusuz bir gerçekti.
Jungkook paketinden bir sigara daha çıkarırken, "O konuda tereddütlerim var" diye itiraf etti. "Henüz çok erken."
Buna karşın Yoongi başını telefonundan kaldırıp, suratını buruşturdu. Konuşmayı başından beri dinlemesine rağmen, ilgisini çeken bir konuya yeni rastgelmişti anlaşılan. "Onu ebeveynlerinle tanıştırmıyorsun, Jungkook. Sizi evlendirecek halimiz yok."
"Demek istediğim bu değildi."
Jungkook sigarasını yaktıktan sonra dudaklarının arasına yerleştirip, derin bir soluk aldı. Arkadaşlarını seviyordu elbette fakat Barbie'yi onların yanında düşününce bir şeyler garip hissettiriyordu. "Uğraşlarımız Jimin'e uygun değil ve ona kötü örnek olmak istemiyorum.""Yirmi üç yaşında olduğunu söylemiştin."
Hoseok'un şaşkın ifadesi karşısında neredeyse gözlerini devirecekti ki, Yoongi bunu kendisinin yerine yaparak üzerine bir de, "Aptal!" diye yakındı. "O bir çocuk gibi davranıyor. Eminim hayatı boyunca ot bile içmemiştir."
Hoseok'un ağzı ve gözleri genişçe açılırken Jungkook başını yorgunca koltuğa yasladı. Birazdan dünyanın en olanaksız ihtimali buymuş gibi konuşacağını çok iyi biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
barbie || kookmin
FanfictionJeon Jungkook, Park Jimin'in var olduğunu iddia ettiği pembe trolleri görebilmek için saklandığı karanlık kuyuyu terk ediyor.