3. Bölüm

3.1K 172 95
                                    

İyi okumalar!

Yüzbaşının bakışları dudaklarıma, gülümsememe inmişti. Bunu fark ettiğim an eski ketum ifademe büründüm. Bakışları tekrar gözlerime çıktığıda ise istemsiz bir şekilde bakışlarımı kaçırmıştım.

"O halde ilk antremanlarımıza başlayalım. Umarım o küçük beyinlerinizden tembellik fikri geçmemiştir ve kendinizi salmamışsınızdır yoksa işimiz zor."

Yüzbaşı Levi'nın ağzından çıkan cümleler ile hepsi adeta tirtir titremeye başlamışken ben son derece rahattım.

"İlk kim başlamak ister?" Diye soru yönelttiğinde hepsinin bakışları Eren'i bulmuştu. Muhtemelen devleri yenen birinin yüzbaşı Levi'yı yenebileceğini düşünüyorlardı.

Ne komikti ki yüzbaşı Levi bırakın Eren'i geçmeyi adam death notedan bile hızlıydı.

Arkamdaki öğrencilerin Eren'e gaz verdiği duyabiliyordum. Eren çok çabuk gaza gelen biriyken yüzbaşına atılması birkaç saniye içinde gerçekleşebilirdi.

Arkamı Eren'e bakmak için döndüğümde beni görmüyor, kendinden emin bir ifade ile yüzbaşına bakıyordu. Aldığı gaz baya egosunu pohpohlamış olmalı ki ona yediği dayakları bile unutturmuştu.

"Eren, aklından geçen fikri gerçekleştirmeyi düşünmüyorsun değil mi?"

"Aslında Mikasa, tam olarak onu düşünüyorum."

Kalabalık Eren'in bana verdiği cevap ile önünü açarken kolundan tutarak durdurdum onu. "Aptallaşma Eren. Daha yeni maçın bitti, hem yorgun hem yaralısın. En azından yüzündeki morluk geçene kadar bekle."

"Tch, hepiniz mi formdan düştünüz?" Dedi, sinirlenmiş bir ifade ile yüzbaşı.

"O bunağa gününü göstereceğim, Mikasa. Benim icin endişelenmene gerek yok." Kolunu çekip dayak yemek için yüzbaşına yöneldi.

Tam bir aptaldı. Bu çocuğun canına kastı olduğunu düşüyordum bazen.

Yüzbaşı ile karşı karşıya geldiklerinde olacakları bildiğimden kalbim fena halde hızlı atıyordu ama düşündüğüm gibi olmadı. Eren de kendini korumayı unutmamış gibi görünüyordu.

Tezahüratlar Eren diye yükselirken Eren yüzbaşına doğru saldırıya geçti. Tezahüratlar boyunca sesimi hiç çıkartmamıştım Eren'in gaza gelip saldırı yapmaması için çünkü biliyordum, yüzbaşı Levi onu üzerinden atmak için iki katı karşılık verecekti.

Dediğim gibi de oldu. Bir nevi dejavu yaşıyordum. Keşif birliğinde Eren'in dev olduğunu ilk anladığımız zamana geri dönmüştük. Herkes yüzünü kırıştırarak izliyor, yüzbaşı bu kadar çabuk gaza gelmesine kızar gibi vurmaya devam ediyordu.

Eren'i kurtarmak için öne atıldığım sıra Armin ve Annie kollarımdan yakaladılar. "Mikasa, sen onu uyarmıştın. Gitme. Eğitim hayatını batıracaksın."

İkisinden de tek hareketim ile kurtulduğumda, "Eğitimi sikerler," diye sessizce homurdanarak yüzbaşına yöneldim.

"Eren ile değil benimle antrenmana başlayalım!" Diye adeta bağırarak konuştuğumda, "Mikasa, uzak dur." Demişti, Eren ağzı kan içindeyken.

Yüzbaşı bana dönmeden birkaç kez sert bir şekilde Eren'e vurmaya devam ettikten sonra ifadesiz bir şekilde kalabalığa döndü. "Bugünlük bu kadar. Savaşın ne zaman geleceği belli olmaz. Yarınki dersimiz de tembellik yapmadığınız için bedelini çekmeyeceğinizi umuyorum. Beş dakika içinde buradan dağılın, okulun bahçesinde bir kişiyi bile görmek istemiyorum."

Yüzbaşı arkasını dönüp gittiğinde Eren kanlar içinde yerde yatıyordu. "İyi misin?" Diyerek çöktüm ve cebimdeki mendil ile yüzünü temizlemeye başladım. Yüzünü ekşiterek kafa sallamak ile yetindi.

"Ona gününü göstereceğim." Diye dişlerimin arasından konuştuğum an Armin ve Annie yanımıza gelmiş, bana şaşkın bir ifade ile bakıyorlardı. "Siz Eren'i götürün. Benim uğramam gereken bir yer var." Dedim elimdeki mendilleri Annie'ye doğru bırakarak.

"Mikasa hayır!" Armin beni durdurmak için bileğimi yakalamıştı ama açıkçası beni durduracak hiçbir şey yoktu. Eren benim arkadaşım, çocukluk aşkım, ailemdi nasıl ona bu denli kötü davranabilirdi?

Yüzbaşının bunları umursamadığını bilsemde benim için önemli birine zarar vermesini hazmedemiyordum. Dün ona Eren'i savunmuştum, onun için üzüldüğümü biliyordu bugünlük Eren'e kıyak geçebilirdi. Gerçi yüzbaşı beni de umursamıyordu, geçmesi için hiçbir sebep yoktu.

Nefes nefese yüzbaşının omuzuna elimi koyup kendime çevirdim ve daha benim varlığımı fark edemeden suratına yumruğu geçirdim.

Affalayarak bana bakarken diğer elimi de yumruk halinde kaldırdım ama affalamış olmasına rağmen havada yakalayıp, bileğimi büktü. Acı ile istemsiz bir şekilde inlesem bile nefret dolu bir ifade ile ona doğru hamle yaptım.

Hamlelerim mi çok tahmin edilebilirdi yoksa yüzbaşı mı beni iyi tanıyordu, emin değildim ama diğer bileğimi de yakalamış, dizimin arkasına hamle yapmış kısa süre içinde etkisiz bir hale getirtmişti beni. Anlaşılan dün onu yenmem tamamen şans eseriydi. "Seni dinlemeliydi," dedi, nefesi kulağımı okşarken. "O zaman başına bunlar gelmezdi."

"Eren'i bu kadar dövmenize gerek yoktu. Berbat birisiniz." Diye homurdandım, kafam öne düşmüşken nefes nefese bir şekilde.

"Öyleyimdir." Dedi ve ayağımı kaydırarak beni yerle buluşturdu. Önünde diz çökmüş otururken ona saldıracak, hatta laf yetiştirecek dahi halim yoktu. Cebinden çıkardığı mendili burnuna doğru bastırırken uzun parmaklarını hafif dağılmış saçıma geçirerek kafamı ona doğru kaldırdı.

"Mikasa Ackerman, yaptığın bu saygısızlık yüzünden bir hafta boyunca olduğum katın temizliğini sen yapacaksın."

Yüzbaşının peşinden giderken ceza alacağımı biliyordum ama keşif birliğindekilerden daha az olacağını umuyordum. Şimdi ise on gün parmaklıkların ardında yaşamak gibi ikinci bir şık varsa onu tercih ederdim.

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

Beğendiyseniz vote vermeyi beğenmediyseniz değerli eleştirinizi bırakmayı unutmayın.

Seviliyorsunuz 💖

İrade • Levi AckermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin