8. Bölüm

2.7K 161 54
                                    

Verdiğiniz vote ve yorumlar benim yazma isteğimi arttırıyor. Bu yüzden eksik etmezseniz sevinirim 💖

İyi okumalar!

"Eren'den öyle bahsetmeyi keser misiniz? O benim arkadaşım. Ondan beni sevmesini bekleyemem ki bu benim hatam."

"Hayır, seni görmemesi onun hayatının hatası." Yüzbaşından beklediğim son tepki bile değildi bu. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken bakışlarım da öyleydi. "Hah?"

"Buraya ilk geldiğimde yanımda İsabel ve Farlan vardı." Başını gökyüzüne kaldırdıktan sonra birkaç dakika gözlerini yıldızlarla dolu gökyüzünde oyaladı.

"Eminim şimdi daha iyi yerdedirler." Diye, içten bir şekilde yüzbaşına gülümsemeye çalıştım.

"Bazı insanları daha iyi bir yerde değil, yanında istersin." Kafasını bana doğru çevirdi. "Çünkü onların en iyi yerinin yanın olacağını bilirsin, Mikasa, değil mi?"

"Öyle," diye mırıldandım. "Siz hayatınızın hatasını yaptınız mı?" Diye patavatsızca aniden sorduğum an, pişman olmuştum.

"Evet, çevremdeki insanları yokluğunda fark etmekti."

Yüzbaşı bugün ay ışığında hiç olmadığı kadar dürüst, hiç olmadığı kadar çırılçıplaktı sanki. Bana güveniyor muydu? Onu daha önce bu şekilde bir asker ile konuşurken gördüğümü veya duyduğumu anımsayamıyordum.

"Her neyse," dediği an, anlattığına pişman olduğunu düşünmeye başlamıştım. "Bugün kendinizi bana açtığınız ve diğer her şey için teşekkür ederim. Soğuk hava gerçekten işe yaradı sanırım, çok daha iyi hissediyorum."

Yüzbaşı Levi'nın yüzüne vuran ay ışığı parlak tenini okşarken saçları da bir o kadar güzel görünüyordu. Kısık gözlerini yerden ayırmıyordu ama tuhaf bir şekilde benim gözlerimde ondan ayrılmadı.

"Oraya tekrar gitme." Kafasını kaldırmadan konuşmasına karşı şaşkınca baktım. "Bu gece gitmeni istemiyorum. Sana iyi gelmiyor."

Şaşkın bir ifade ile bakakalmıştım. "Gitmek zorundayım, orası benim evim."

"Evin ait olduğunu hissettiğin yerdir, Mikasa. Köşeye kıvrılıp ağladığın, yok olmayı dilediğin yer değil."

Keşif birliğine ilk katıldığım zaman en nefret ettiğim kişinin yüzbaşı Levi olduğuna emindim. Gözüme kalpsiz, duygusuz biri gibi görünüyordu ama daha sonra derin bir saygı duymaya başlamıştım içten içe.

Şimdi ise düşünceleri, sözleri, çektiği acılar ve hisleri... Hepsi ilgi çekici gelmeye başlıyordu. Rüyamdaki dokunuşu aklıma gelince tırnaklarımı avuç içine batırdım ve kafamı eğip, rüzgarla savrulan saçlarımın yüzümü kapatmasına izin verdim.

Bakışlarını yerden alıp bacağımın üstündeki elime kaldırdı. "Üşüyor musun?" Sanırım beni yanlış anlamıştı ama yanlış anlaması işime gelirdi. "Biraz." Diye yanıtladım onu.

"Kırmızı atkın boynunda yok." Elimi boynuma götürdüğümde takmayı unuttuğumu yeni fark etmiştim. "Tuhaf bir şekilde yokluğunu fark etmemiştim." Diye, mırıldandım kendi kendime. "Yanınıza acele ile indiğimde odamda bırakmış olmalıyım."

Belki de kaderin bana en büyük yardımı bu olmuştur diye geçirdim içimden. Evden çıktığım andan beri aklımı Eren meşgul etmemişti. Üzerimde onun hatırasını, atkıyı taşımıyorum diyeydi muhtemelen.

"Mikasa eğil!" Diye bağıran yüzbaşı ile hızla kafamı eğdim ve oturduğumuz duvarın altına doğru atladım.

Son kalan Ackermanlar olarak dünya tarafından pek sevilmediğimizi biliyordum ama suikast beklenmedik bir şeydi.

"Tch, gene bu siktiğimin piçleri bizden ne istiyor?"

"Hiçbir fikrim yok." Dedim, kafamı kaldırıp bakarken. Beni gördükleri an birkaç el daha silah sesi işittim. Git gide yaklaştıklarını hissedebiliyordum.

"Yanında kullanabileceğin bir silah var mı?" Yüzbaşı sorduğunda, "Yanımda atkım bile yok!" Diye yanıtladım onu.

"Tch, bu sefer gerçekten sıçtık."

Bölüm hakkında düşünceleriniz neler?

Yıldızı parlatmayı unutmazsanız sevinirim.

İyi akşamlaaar 💖

İrade • Levi AckermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin