Episode ten, funfair
Koşar adımlarla okul koridorlarını adımlıyor, bunu yaparken de elimdeki kitapları düşürmemek adına çabalıyordum. Normalde derslere geç giren birisi değildim, genellikle derslere erken girdiğim dahi olurdu ancak dün gece Jennie ile fazla mesajlaşmış olacaktım ki, gece ikiye kadar uyanık kalmıştım ve bu da sabah sekizde uyanmamı engellemişti. Dersin başlamasından en fazla on dakika geçmiş olabileceğini tahmin ediyordum. Şükürler olsun ki edebiyat öğretmenimiz on beş dakikadan az geç kalındığı sürece derse alıyordu.
Edebiyat sınıfının kapısının tam önünde durduğumda derin bir nefes alıp verdim. Sınıfa geç gireceğiniz zaman tüm bakışların sizin üzerinizde olup, içlerinden düşünüyor oldukları cümleleri anımsama hissiyatı beni gerçekten geriyordu. Elimi yumruk yapıp kapıyı hafifçe tıklattığımda "Gir." diye beklenen emirin verilmesiyle beraber kapıyı yavaşça açtım, ardından başımı hafifçe çevirdim. Şu durumda yüzümün gözükmesini pek istemiyordum çünkü yüzümü görecek olmaları dahi beni geriyordu.
Etrafa kısaca baktığımda Jennie'yi göremememle beraber edebiyat dersimizin ortak olmadığı aklıma geldi ve diğerlerini de pek tanımıyor olduğumu sayarsak, hızlı adımlarla Taehyung'un sırasının yanındaki sıraya ilerledim, sonrasında da kitaplarımı sıranın üzerine bırakıp sandalyeye oturdum çok ses çıkartmamaya özen göstererek.
Edebiyat öğretmenimiz Bayan Kim, dersi bozmadan anlatmaya devam ediyorken başımı hafiften Taehyung'a çevirdim. "Çok bir şey anlattı mı?" Diye sorduğumda, başını bana çevirdi yavaşça. Başını olumsuz anlamda salladığında onu başımla onayladım kısaca.
Geçen seneden hatırlıyordum ki, o zaman dersimiz başka bir ders olsa bile aynı bugün olduğu gibi geç kalmıştım. Tekrardan, aynı bugün olduğu gibi sınıfa girip Taehyung'un yanına oturduğumda ve ona bu soruyu sorduğumda yüzüme dahi bakmamıştı. Bir süre düşünüyor olduğunu düşünerekten aptal gibi cevap vermesini beklemiş, ona bakıp durmuştum. Sonrasında bu yaklaşık beş dakika uzadığında, dersle ilgilenmiyor olmaktan öğretim hayatımın ilk cezasını yemiştim. Harika.
Ancak şu anda görüyordum ki, en azından bazı şeyleri. Artık beni normal bir insan olarak görüyordu. Ona soru sorduğumda bakıp cevap veriyordu, bu büyük bir gelişmeydi.
"Sayfa yetmiş sekizdeyiz, ikinci paragrafta üçüncü cümle." Diye bana doğru fısıldadığında saf bakışlarımı ona yönlendirdim, bir süre anlamsızca ona baktım. "Edebiyat kitabında, derste." Dedi tekrardan fısıltılı bir ses tonuyla. Başımla hafifçe onayladıktan sonra hafifçe gülümsedim. Gerçekten fazlasıyla büyük bir gelişmeydi.
Kitaplardan Edebiyat dersi için olanını açıp söylediği sayfayı açtım, ardından söylemiş olduğu paragrafa ve satıra geldim. Yine dd söylemiş olması bana pek bir fayda etmiyordu. Paragraflardaki kelimelerle bakışıyor, aklımdan da Taehyung'u düşünmekten başka hiçbir şey yapmıyordum. Bu sınıf birincisi olan bir kıza yakışacak bir durum değildi ama engelleyemezdim, elimde olan bir şey değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
good for you, taelice
Fanfiction"Sana karşı iyi olmayı istemedim. Sen herkese karşı iyi olduğun gibi bana karşı da çok iyiydin ama ben seni her zaman tersledim. Ben sen bana anlatılırken çok terslenmiştim, biraz da bir kişi tarafından olsa bile senin terslenmeni istedim." Kim Tae...