"Sana karşı iyi olmayı istemedim. Sen herkese karşı iyi olduğun gibi bana karşı da çok iyiydin ama ben seni her zaman tersledim. Ben sen bana anlatılırken çok terslenmiştim, biraz da bir kişi tarafından olsa bile senin terslenmeni istedim."
Kim Tae...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Episode sixteen, he heard everything
Çikolata paketini tamamen yırtmamak için özenle açtım, açtıktan sonra çikolatamdan küçük bir ısırık aldım. Çikolatanın her halini sevmeme rağmen karamelli çikolatayı daha çok seviyordum. Bende yeri gerçekten ayrıydı.
"Lisa, bu çok şüphe verici duruyor. Hareketleri bile normal değil, baksana." Diye fısıldadı Jennie kulağıma doğru. Hareketlerinin normal olmadığını söylerken kast ettiği kişi Seokjin oluyordu. Biz okul bahçesindeki bankta otururken yanımıza gelip gayet arkadaş canlısı bir tavırla yanımızda durmaya başlamıştı. Biraz sohbet etmiştik ama Jennie'nin bu durumu sevdiğinden pek emin değildim. Ben ise tam tersiydim, Seokjin'i an itibariyle arkadaş olarak görüyor bile olabilirdim. Hem Taehyung konusunda bana yardım ediyordu, hem de sohbeti sarıyordu ve eğlenceli birisiydi.
"Seni duyabiliyorum." Dedi Seokjin Jennie'ye ters bir bakış atıp.
"Umrumda değil. Yardım etmiş olabilirsin ama şunu aklına kazı, işin sonunda Lisa üzülürse seni gebertirim." Jennie'nin dediğine gülümsedim hafifçe, beni böyle sahipleniyor olmasını seviyordum.
"Yoongi'nin dediği kadar varsın sanırım. Lalisa Koruma Ekibi falan mısın?" Seokjin'in dediğine Jennie gözlerini devirdi. Yakın olduğu insanlara karşı gerçekten çok samimi ve iyiydi ancak yakın olmadıklarına karşı biraz soğuk olabiliyordu, aynı zamanda asi. Onu bu haliyle seviyor olsam dahi Seokjin'in söylediği belki de doğru olabilirdi. Beni savunmasını ve korumasını çok seviyordum ama benim yüzümden başkalarıyla arasını bozmasını istemiyordum.
"Evet, öyleyim. Ayrıca ekip çoğul bir kavram, bir insana 'sen ekipsin' demen mantıklı mı?" Seokjin Jennie'nin dediğine tam bir şey diyecekken araya girdim.
"Bence sakin olmalıyız, değil mi?"
"Pekala, haklısın." Diye mırıldandı Jennie sakince. Ardından etrafa bakındı kısaca. "Ama o Yoongi'nin en yakın arkadaşlarından birisi, yanımızda durmak zorunda mı? Yoongi'nin şerefsiz olduğunu biliyoruz, ikisi yakın sonuşta." Diye sorduğunda Seokjin'e kısa bir bakış atıp Jennie'ye tekrardan çevirdim bakışlarımı. Yoongi'nin şerifsiz olması arkadaşlarını da şerefsiz yapmazdı.
"Bana Taehyung için yardım ediyor." Derin bir nefes alıp verdikten sonra başıyla onayladı beni. Kaygılanmasını anlayabiliyordum ama gerçekten güvenebileceğinizi anladığınız birine güvenmek sizi incitmezdi. Kendinizi kimseye güvenemeyen birisine dönüştürdüğünüz zaman kalbiniz gerçekten de çok kırılırdı, bunu anlamak zor değildi.
"Seokjin." Karşımızdan gelmiş olan tanıdık sesi duyduğumda başımı kaldırdım aynı Jennie'nin de yaptığı gibi. Başımı kaldırdığım ve sesin sahibini gördüğüm an bunun sonunun iyiye gitmeyeceğini anlayabilmiştim. Min Yoongi. Bu çocuğun derdi neydi? "Ne yapıyorsun Jennie ve Lalisa ile?"