Episode eighteen, first date
Heyecanlıydım. Bugün Taehyung ile ortak gelen dersimiz olmadığından, aynı zamanda da pek kütüphaneden dışarıya çıkmadığımdan onu görmemiştim. Dışarıya adım atmamış olmamın nedenlerinden birisi de gereksiz heyecanım olabilirdi. Görürsem bayılacağımdan korkmuştum. Şu an görmek için hazır olduğuma emin olmaya çalışıyordum.
Üstün bir hazırlık yapmış olduğum söylenebilirdi. Normalde pek elbise giymezdim ama bugün elbise giymiştim, toz pembe renginde, göğüs kısmında kurdele olan bir elbise. Bunun güzel duruyor olmasını umuyordum çünkü Yeri tavsiye etmişti, ona bu konuda güvenebileceğimi biliyordum. Topuklu ayakkabının daha hoş duracağına emindim ama bu sefer Lalisa'lığımı bozmak istememiş, beyaz spor ayakkabıları tercih etmiştim. Saçlarımı örülüydü, önlerden birer tutam bırakmıştım ve saçlarımı Jennie yaptığından bu konuda da ona güvenebileceğimi biliyordum. Son olarak ise, makyaj için çok bir zahmete girmemiştim. Kirpiklerime rimel sürmüş, dudağıma ise hafif ruj sürmüştüm.
Taehyung için iyi görünmek istediğimden beğenmesini umuyordum. Servisin önünde durduğumda derin bir nefes alıp verdim, ağır adımlarla girdim içerisine. Taehyung henüz gelmemiş olduğundan kendi isteğime göre ortadaki koltuklardan birisine oturdum. Bu sefer kulaklıklarımı takmayacaktım, geldiğinde duymak istiyordum. Müzik dinlemek elbette sakinleşmemde yardımcı olurdu ancak bu sefer sakinleşmem için nefes egzersizlerine ihtiyacım vardı. Derin nefes alıp veriyor, sonrasındaysa bunu tekrarlıyordum.
En fazla iki dakikalık bekleme sürecimin ardından yanımda oluşmuş kıpırdamayla başımı yanıma doğru çevirdim, Taehyung'u gördüğümde gülümsedim.
Tanrım, ben gerçekten çok utanıyordum.
Çantasını yere bıraktıktan sonra başını bana çevirip gülümsedi. Ben gerçekten ne yapacağımı bilmeyen saf bir kız çocuğu gibi hissediyordum. Doğruyu söylemek gerekirse, daha küçük yaşlarda çocukça hoşlantılarım çok olmuştu ama ilk kez randevuya çıkıyordum. Gerçekten sevdiğiniz erkekle olduğundaysa bu çok garip ve güzel hissettiriyordu. Aynı zamanda onu daha önce hiç böyle görmemiş olmamın verdiği tuhaflık vardı üzerimde. Onu daha önce hiç böyle, yarı utangaç, görmemiştim. Genellikle önümde sert ve net bir karakterle durmuştu, şimdi böyle olması tuhaftı. Onun her anda kullandığı o karakterlerden birisini daha keşfediyorum gibi hissetmiştim ve bu güzeldi. Keşfetmeyi sevmiştim.
"Güzel olmuşsun." Söylediği cümle sayesinde salak gibi kaldım. Daha önce bana çirkin olduğumu söyleyen Kim Taehyung şu an bana güzel olduğumu söylüyordu! Tamam, sevinçten çıldırmak üzere olabilirdim ama biraz eğlenceye ihtiyacım vardı.
"Yani bugün önceki günlerden daha çirkin olmamışım?" İşte yine başlıyoruz, Lalisa'nın Taehyung ile uğraşma zamanı.
"Sen onu hâlâ hatırlıyor musun?" Diye sorduktan sonra elini ensesine götürdü, bunu hatırlıyor olduğumdan ötürü yanakları bile kızarmıştı. Kocaman gülümseyerek yanaklarını sıkmamak için kendimi çok zor tutuyordum, utanınca gerçekten sevimli duruyordu. "Ciddi değildim, ayrıca o zaman güzel olduğunu düşünmüştüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
good for you, taelice
Fiksi Penggemar"Sana karşı iyi olmayı istemedim. Sen herkese karşı iyi olduğun gibi bana karşı da çok iyiydin ama ben seni her zaman tersledim. Ben sen bana anlatılırken çok terslenmiştim, biraz da bir kişi tarafından olsa bile senin terslenmeni istedim." Kim Tae...