Now Playing;
"Smells like Teen Spirit" by Nirvana"Mark dersten sonra üst sınıflardan biriyle kaykay yarışı yapacakmış, haber verdi mi sana?"
Ah, yeniden başlamıştık.Ne güzel.
Jaemin yanımdaki çimenlik alana otururken karalama defterimi bir kenara bırakıp olumsuz anlamda kafamı salladım.
Tabii ki bana haber vermemişti.
Çünkü haber verirse, bir anne gibi onu azarlayıp onunla haftalarca konuşmayacağımı biliyordu. Yine de benden gizli saklı şeyler yapması, kalbimi daha da kırıyordu nedense.
Her ne kadar farkına varmasam da Jaemin'in dediklerine göre sinirli bir yüz ifadesi takınmış, havayı hızlı hızlı solmaya başlamışım sözleriyle, dediğim gibi; asla farkında değildim.
"Yarışacağı kişi bayağı bilgiliymiş sanırım, yani kursa falan gitmiş. Bizimki de mahalle kenarında 10 dolara aldığı tahta parçasıyla yarışacak işte, ölmese iyi."
Jaemin'in dediklerine göre daha da sinirlenmişim, lakin o an aklımdan geçen tek şey sinir değil, endişeydi.
"Büyükannem diyor ki Mark yüzünü kırmadan yarışı bitirirse Sirius ve Tonks'u ona verecekmiş." diye devam etti sözlerine
"Büyükannen kedilerine Harry Potter karakterlerinin adlarını takmayı ne zaman bıracak?"
"Kadın ölmeden önce tüm serideki karakterleri toplamaya uğraşıyor, ne diyorsun sen?"
Gergin bir nefes verip önüme döndüm. Gergindim çünkü bu yarış Mark'ın ilk yarışı değildi, lisedeyken de sürekli kendinden büyüklerle saçma sapan yarışlara girer, sonuç olarak da hep yeri boylardı. Hatta bir kere o kadar kötü düşmüştü ki hastaneye kaldırılmak zorunda kalmıştı.
Ben, o gün hiç uyuyamamıştım.
Gözüme gram uyku girmemişti.Çok endişelenmiştim o gün o aptal için. Bu yüzden de belki o şeye binmesini istemiyordum, normal insanlar gibi iki ayak üstünde yürümek varken ne diye o şeye biniyordu ki.
"Çocukça şeyler yapmayı ne zaman bırakacak bu çocuk? Üniversite öğrencisi, 19 yaşına geldi ama hâlâ yarışma derdinde. Bazen onu cidden anlamıyorum. Neyi kanıtlama çabası bu?"
Sanırım biraz fazla çıkışmış olacağım ki çimenliklerde oturan birkaç öğrencinin yüzü bana dönmüştü, neyseki Jaemin bir şeyler diyerek beni az da olsa sakinleştirdi ve bir süre sonra da yanımıza Jisung, Chenle ve Renjun gelmişti. Sanırım onlar da yarışı izlemek istiyorlardı.
"İddiaya girelim mi?"
"Ne iddiası?"
"İddiasına varım ki Mark yarış başladıktan 2 dakika sonra düşüp kendini rezil edecek."
"Oğlum, normalde seninle iddiaya girerdim ama bu sefer ikimiz de aynı şeyi düşünüyoruz. Mark kesinlikle rezil olacak."
"Şöyle demeyi kesin. O kadar da beceriksiz değil Mark, gayet iyi sürüyor."
Agresif halimle Renjun ve Chenle'yu sustururken önüme döndüm ve Jaemin gelmeden önce çizmeye başladığım küçük karalamaya geri döndüm. Mark'ın yarışacağı kişi, üst sınıflardan Kim Jongin çoktan gelmişti bile ama Mark'ın assolistlik yapıp son anda geleceğini grubumuzdaki herkes biliyordu, bu yüzden hepimiz farklı şeylerle uğraşmaya başlamıştık.
Bir süre sonra bize Jeno da katılmıştı. Normalde dersinin olduğunu ama Mark'ın rezil olmasını kaçırmamak için dersi ektiğini söylediğinde üstüne atlamamak için tek engelim beni sımsıkı tutan Jaemin'di.
"Zaten bu günün sonunda bir tane hastanelik olan çıkacak aramızdan. Sayıyı ikiye katlama bari Hyuck."
Burnundan derin derin nefesler solurken üstümü düzelttim hafifçe. "Mark hastanelik falan olmayacak, göreceksiniz."
Konuştuğum anda Mark'ın geldiğini gördüm. Yüzümde belli belirsiz bir gülümseme belirmişti o an ve o gülümseme, bakışlarım kaykayına gittiğinde büyümüştü.
Bugün yapıştırdığım papatyaları çıkarmamıştı kaykayının arkasından.
Ben
buna
neden
bu
kadar
sevindim
BILMIYORUM
OFJWP%$OD£!WP€&Bize doğru baktığında biraz gülümsemişti o da, benim aksime onun yüzünde hiçbir utanma ya da endişe ifadesi yoktu, hatta ilk defa onu kendinden o kadar eminken görüyordum.
Tabii maç başlamadan önce Kim Jongin ve arkadaş grubu Oh Sehun, Park Chanyeol ve Byun Baekhyun kaykayındaki çiçeklere gülmeye başladılar biraz.
Sinirlenmiştim, neden gülüyorlardı ki şimdi? Bir anlığına Mark'ın yanına gidip o kaykayını kafalarında kırmak istemiştim.
Ama sonra farkettim ki kendi arkadaşlarım da gülmeye başlamışlar.
Sinirle Jaemin'e dönüp susması için ensesine sert bir tokat attım, o tokatın acısıyla yüzünü sertçe buruşturup susarken diğerleri de korkudan aynı şekilde susmaya başlamışlardı zaten.
Anlaşılan bu hikayede yanan tek kişi Mark olmayacaktı.
Bir süre sonra Jongin ve grubunun dalga geçişi bitti sonunda ve ikisi de bahçenin girişindeki çizgiye geçtiler. Yarışmanın kuralı falan yoktu anladığım kadarıyla, bahçede bir tur atıp en hızlı bitiş çizgisine ulaşan kişi kazanacaktı. Bu arada diğer kampüsteki birkaç kişi de onları izliyordu. Sanırım tek izleme nedenleri Kim Jongin'di zira Mark'ın tek arkadaşları bizdik.
Ya da Mark'ın varlığından haberdar olan tek insanlar bizdik desek daha doğru olurdu.
Oh Sehun üçten geri sayıp yarışı başlattığında gözlerimi kapattım sıkıca, kesinlikle yarışmayı izlemek istemiyordum o yüzden yanımdaki Jaemin'e durumu anlatmasını istedim, o da tıpkı bir sunucu gibi sunmaya başladı bana yarışı.
"Evet başladılar."
"Mark Lee harika bir başlangıç yaptı!"
"Mark Lee önde!"
"Aman Tanrım, mükemmel arkadaşı Na Jaemin Mark'a ne yedirmiş de o bu kadar güçlü olmuş! Kesinlikle mükemmel bir arkadaşmış."
"Jaemin!"
"Tamam tamam, Mark hâlâ önde ve gayet iyi gidiyor, şaşırdım."
Yüzümde küçük bir gülümseme belirdi. Yarışı kazanırsa ne kadar mutlu olacağını tahmin bile edemiyordum. Kazanırsa kazandığı ilk yarışma olacaktı ve muhtemelen kendine özgüveni de artacaktı. Gurur duyuyordum ben de işte onunla.
Kendi kendime bir şeyler düşünüp dururken bir süre sonra Jaemin ve diğerlerinin kahkahasını duydum. Gözlerimi hâlâ açmaya korktuğumdan Jaemin'den durum hakkında bir rapor istedim.
Kahkahasını bastırabildiğinde konuştu o da.
"Mark tam bitiş çizgisine gelecekken kaykayın altındaki çiçeklerden birine takılıp çiçek bahçesinin içine düştü. Okulun bahçıvanı çok mutlu olur bu duruma kesin."
Duyduklarımla birlikte hızlıca gözlerimi açtım.
Siktir.
Ben bitmişim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deep end freestyle
Fanfictionsk8t3rb01 kaykayımın altını çiçeklerinle süslemeyi bırak