İyi okumalar...
**********
Dün Eflin bizdeyken Dolunay aramış ve yarın buluşup buluşamayacağımızı sormuştu. Aslında bir süre Poyraz'ın bulunduğu ortamlardan uzak durmayı düşünüyordum ancak bitirim ikili tabii ki de beni dinlemediği ve Dolunay korkutucu ses tonuyla konuşmamız gerekenler olduğunu söylediği için el mahkum şu an Eflin ile birlikte Dolunaylarla buluşacağımız kafenin yolundaydım.
Bir süre daha yürüdüğümüzde en sonunda kafeye varmıştık. İçeri girdiğimizde cam kenarındaki altı kişilik masada oturan Dolunay, Ege ve Poyraz'ı görmemizle de onların yanına gitmiştik.
Ben Dolunay ve Eflin'in zorlamalarıyla Dolunay'ın yanındaki boş sandalyeye otururken Eflin de benim yanıma geçmişti. Ege de Dolunay'ın karşısındaki sandalyede oturuyordu. Böylece ben de Poyraz'ın önündeki sandalyeye oturmuş oluyordum. Aman ne harika(!).
Gözlerimi Poyraz'dan mümkün olduğunca kaçırırken onun güldüğü duydum ama bana olmadığını düşünerek ona bakmamaya devam ettim.
Bu arada Dolunay da konuşarak beni bu stresli durumdan kurtarmıştı.
"Sonunda görüşebildik ya. Tatilin başından beri buluşalım buluşalım diye diye bir buluşamadık. Gerçi birileri bizsiz görüşmüş ama neyse artık."
Dolunay imalı bakışlarını Poyraz ve benim aramda dolaştırırken ben çoktan domatese dönüşmüştüm. Poyraz'a göz ucuyla baktığımda onun da biraz utandığını fark etmiştim.
Biz böyle sessizce otururken Dolunay bize acımış olacak ki konuyu değiştirmişti.
"Eee Berrin, sen nasılsın canım arkadaşım? Beni sorarsan çok iyiyim. Sadece birkaç gün önce benden sakladığın şeyleri öğrendim ve onları sindirmeye çalışıyorum işte."
Acaba değiştirmese daha mı iyiydi ne?
Stresli bakışlarımı Dolunay'a çevirirken derince yutkunup konuşmaya başladım.
"İyiyim çok şükür. Senin de iyi olmana sevindim. Allah iyilik versin, mutluluğunu hiç bozmasın."
Konuyu benden başka yere çevirmeye çalışsam da pek başarılı olamamış olacağım ki Dolunay kaşlarını çatıp konuşmaya başladı.
"Amin canım amin. Şimdiii... Söyle bakalım bilinmeyen olduğunu neden bana söylemedin? İnsan bunu benden saklar mı ya? Ne güzel planlar yapıp Poyraz ile senin aranı yapardım. Zaten ikinizi de shipliyordum. Gerçi Poyraz'ı bilinmeyenle daha çok shipliyordum ama zaten aynı kişiymişsiniz. Olacaktınız işte güpgüzel. Yavrularımın mürüvvetini görecektim, yapılacak şey miydi bu bana şimdi?"
Dolunay'ın nefes almadan söylediklerini ağzım açık dinlemiştim. Bir yandan da kızarma evresinden morarma evresine geçiş yapmıştım. Poyraz'ın yanında söylenecek şeyler miydi bunlar şimdi?
Poyraz'a baktığımda onun da benden bir farkı olmadığını fark etmiştim. Bana da mahcup bakışlar atıyordu.
Tam Dolunay konuşmaya devam edecekken Ege ile aralarında küçük bir bakışma geçmişti. Ardından ikisi de ayaklanmışlardı.
Hepimiz onlara sorar bakışlar atarken Poyraz açıklama yaptı.
"Sizin kız kıza konuşacağınız şeyler var belli ki. Biz sizi yalnız bırakalım."
Ege'nin de başını sallayarak onu onayladığını belirtmesiyle Dolunay da "Peki madem. Biz sizi ararız sonra." demişti. Böylece Ege ile Poyraz yanımızdan ayrılmıştı.
En azından biraz olsun rahatlarken Poyraz'ın ince düşüncesi beni mutlu etmişti. Ama elbette bu mutluluk çok uzun sürmeyecekti.
"Eveettt... Erkekler de gittiğine göre rahat rahat konuşabiliriz. Anlat bakalım Berrin Hanım."
"Ne anlatayım Dolunay?"
Bıkkınca nefesini üfleyip cevap verdi.
"Şu bilinmeyen işlerini tabii ki."
"Nesini anlatacağım ki?"
"Ne zaman oldu? Nasıl oldu? Nasıl gelişti? Sonuç ne?"
"İlk sınavlardan sonra oldu işte. Şey..."
Diyeceğim şeyi nasıl söyleyeceğimi bilemezken Dolunay "Ney?" diye sordu. En sonunda cevap verdim.
"Şey işte... Ben Poyraz'ı... Aman anladın sen. Ondan gittim yazdım zaten pek bir beklentim yoktu. Benimle konuşması bile çok güzel bir şeydi benim için."
"Anladıımm aşk kuşu senii. Bu arada sen ne zamandır Poyraz'ı seviyorsun ya merak ettim."
"Yaklaşık bir yıldır."
"Maşallah. Neyse devam et."
"İşte ilk başta cevap vermemişti engellemişti falan. Sonradan konuşmaya başladık ama soğuktu. Daha sonrasında da biraz daha ısındı. Öyle yani."
"Eee?"
"Ne eee?"
Dolunay'ın ne demek istediğini anlamaya çalışırken sağ olsun o beni bu dertten kurtarmıştı.
"Demek istiyorum ki şimdi nasıl aranız? Var mı bir şeyler?"
Böyle demesiyle tekrardan kızarmaya başlayıp yanıt verdim.
"Y-yok tabii ki. Sadece mesajlaşıyorduk işte."
Dolunay bana "Kesin öyledir." bakışları atarken beni bu konuda daha fazla sıkmak istememiş olacak ki sohbeti başka yöne çekti.
"Öyle diyorsan öyledir. Peki neden bana hiçbir şey söylemedin acaba? Çok kırdın beni."
Dudaklarını büzüp yavru kedi bakışları atmaya başlarken onun bu haline gülüp sorusunu cevapledım.
"Kusura bakma ama sana söylesem muhtemelen Poyraz ile beni bir yerlere kilitleyip biz sevgili olmadan da çıkartmazdın. O yüzden bir şey demedim. Ancak seni kırdıysam gerçekten çok özür dilerim."
"Birincisi, bu dediğini hala yapabilirim o yüzden arkanı kollasan iyi olur. İkincisi, şaka yapıyorum kırılmadım. Daha doğrusu ponçik kalbim minnacık üzülmedi değil ama sen de haklısın şimdi. O yüzden anlayışla karşılıyorum."
Dolunay'a minnettar bakışlarımı gönderirken o da bana gülümseyerek cevap vermişti.
Ardından Poyraz'la olduğumuz gün neler olduğunu sormuştu. Poyraz ona sadece iyi olmadığımdan bahsettiği için herhangi bir ayrıntı bilmiyordu.
Bu konuyu tekrar tekrar konuşmak istemediğim için babamla ilgili olan kısım dahil Eflin anlatmıştı. Dolunay da Eflin'İn dün verdiği tepkilerin benzerini verirken en sonunda konuşacağımız her şeyi konuşmuştuk.
Dolunay Ege'yi arayıp artık gelebileceklerini söyledikten sonra da zaten yakınlarda oldukları için birkaç dakika içinde yanımıza gelmişlerdi.
Sonrası da hep birlikte sohbet etmemiz ve arada Poyraz'la göz göze gelip bakışlarımızı kaçırmamızla geçmişti.
**********
İyi günler gardenyalarım. ❤
♡♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GARDENYA | Texting
Proză scurtăBilinmeyen Numara: Sana ben şiirler, sözler büyüttüm. Bilinmeyen Numara: Sana ben baharlar, yazlar büyüttüm. Bilinmeyen Numara: Sana ben hummalı gizler büyüttüm. Bilinmeyen Numara: Söyleyemedim.