Telefonumu kırmak hayatımda yaptığım en büyük aptallıktı.
Seninle konuşamamak, senden haber alamamak beni mahvetmişti. Gerçi, yüzsüzlük de bendeydi. Mahalleden yeni arkadaşlarımla takılırken, her gün farklı oyunlar oynarken, beraber yemeye ve içmeye giderken seni unutur gibi oluyordum. Ya da en azından aptallığımla kendimi üzmemek için unutur gibi yapıyordum.
Seni çok özlemiştim ama kendime itiraf edemiyordum.
Sen de beni özlemiş miydin Yoongi? Belki sen unutmuştun beni. Ben sana durduk yere yazmayı kestiğim için küsmüştün belki de. Haklıydın. Bazen durup bir daha konuştuğumuzda senden nasıl özür dileyebileceğimi düşünüyordum ama aklıma hiç bir şey gelmiyordu. Ben gideceğimi söylediğimde nasıl ağladığını düşünüyordum ve kalbim sıkışıyordu. Sen beni unutamazdın Yoongi, ben de seni hiç unutmamıştım zaten.
Ama birden önüme bir şans çıktı.
Okul açılmadan önce eski okulumda halletmem gereken birkaç işim vardı ve onları yapmak için geri gelmem gerekiyordu. Babam ne kadar uğraştırıcı olduğunu söyleyip hayıflanırken ben deli gibi havalara uçuyordum çünkü seni görecektim. Seni arayıp haber veremezdim ama nerede yaşadığını biliyordum sonuçta, kapına dayanırdım ve seni görmeden hiçbir yere gidemezdim. Seni çok merak ediyordum. Değişmiş miydin? Hala aynı mı kalmıştın? Hala gülümser miydin bana? Ya da seni unuttuğumu sanıp, sinirlenip, suratıma mı vururdun? Önemli değildi, Yoongi, haklıydın ve ben seni görmek için her şeyi yapardım.
Karnıma heyecandan ağrıların girdiği bir yolculuktan sonra vardık. Sabah tüm gün okulla ve işlerimle uğraştık, ben babama ayrılmak için yalvarırken kalpsiz adam bir kez olsun benim gitmeme izin vermedi. Ben yerimde duramıyordum, yapabilsem yerimden fırlayıp evine kadar tek nefeste koşacaktım sanki. Seni görmek, kollarıma sarıp sıkıca sarılmak için her şeyi yapabilirdim.
Oysaki, işimiz çok geç bitti. Seni göreceğim için özellikle giydiğim tişörtüm kırıştı, saçlarım bozuldu, ben de o kadar yorgundum ki gülümseyemiyordum ama babam sonunda oradaki bir akrabamıza gitmeye karar verdiğinde ve beni de özgür bıraktığında, rotam hala aynıydı. Sana gelecektim. İki elim kanda bile olsa sana gelecektim.
Ne diyecektin acaba? Kapıyı nasıl açacaktın? Ben sana ne diyecektim? Senden çok özür dilemem gerekiyordu. Telefonum kırıldı, sana yazamadım, seninle konuşamadım demem gerekiyordu. Gerçi evine gelmeme kızardın, baban yüzünden sanırım ama umurumda değildi.
Evine vardığımda her şey aynıydı.
Hafifçe aralık olan kapı hariç.
Güneş neredeyse batmıştı, bu yüzden kapının açık olmasını tuhaf karşılamıştım. Bahçeye bakındığımda ne babanı, ne de seni görebildim. Yanlışlıkla unuttuğunuzu düşünüp zile bastım, açık kapıyı tıklattım ve içeriye seslendim ama kimse duymadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hope || yoonseok, sope
Fanfiction" ben herkesi siyah görürüm yoongi. ama sana baktığımda kadife, tatlı ve asil bir kırmızı gördüm. " yanlış kararlar verilmiş ve yanlış biten, pişmanlıklarla dolu bir hikaye. ama eğer beğenmezsen, ben senin için yeni bir son da yazdım. ♫ billie eilis...