☀️13

526 73 48
                                    

Anlaşılan senin gibi kapalı bir mücevher kutusu, bana bile tam olarak açılmazdı Yoongi.

Sana söz verdiğim gibi, geldim Yoongi. Cenazende giydiğim siyah takımda çok daha yakışıklı görünürdüm, ama ağlamaktan yüzüm öyle şişmişti ki, kendime bile bakamıyordum. Cenazende çok fazla kişi vardı. Tabutunu ben de taşıdım. Sen çok ufaktın Yoongi, ama tabutun çok ağırdı, bana her şey çok ağırdı artık.

Baban ertesi gün gözaltına alındığında kendimi tutamayıp karakola gittim ve senin hakkında, hayatımın aşkı hakkında her şeyi kıdemsiz bir polis memurundan öğrendim. Sen çok küçükken babanın cinnet geçirip anneni, abini ve hatta köpeğini bile öldürdüğünü, seni de öldürmeye kalktığını ama yakalandığını öğrendim. Sonradan hapse girdiğini ama kefaretle geçen sene çıktığını, seni yanına aldırdığını, kimsenin sahip çıkmadığını ve bu yüzden eski okuluma geldiğini öğrendim. Seni döven kişinin baban olduğunu, her gün eve bir dakika bile geç gitsen sana şiddet gösterdiğini öğrendim, hasta olduğunu söyleyip okula gelmediğinde aslında hasta değilmişsin Yoongi, baban senin o kırılgan bedenini öyle bir dövmüş ki, geceyi hastanede geçirmek zorunda kalmışsın.

Ama bunları sen zaten biliyordun Yoongi. Bunu bilmeyen tek kişi bendim. Bize ilk kez geldiğinde gerçekten de banyomuzda, muhtemelen aileni özlediğin için ağlamıştın, değil mi? O izlerin alerji değildi, aslında alerjin yoktu ama bunun olacağını bildiğin için yalan söylemiştin. Geçmişinden bu yüzden hiç bahsetmemiştin bana. Beni bu yüzden evine hiç çağırmamıştın, babanla tanışmamam için, muhtemelen bana da zarar vereceği için. Benden ayrılırken o yüzden çok fazla ağlamıştın, çünkü ben senin tek umudundum, Yoongi.

Ve ben sana o mektubu yazıp, yeni ve daha mutlu hayatımı anlatırken; sen o çok pahalı küvetinizde bileklerini kesmiştin, çıplak ve narin vücudun yara bere içindeydi, o adam tarafından tecavüze uğramıştın ve yanında kimse yoktu, seni anlayacak ve yanında olacak kimse yoktu, sana her şeyin geçeceğini söyleyecek kimse yoktu, ben yoktum. Belki ağlamıştın, belki ölmek istememiştin, belki çok canın yanmıştı, ama yine de yapmıştın Yoongi, baban sarhoştu ve öldüğünü sabaha kadar, neredeyse tüm kanın suyla karışıp yerdeki özel dokuma paspaslara akana kadar, tüm vücudun, bir kez olsun sarılıp uyuyamadığım, bir kez olsun tutamadığım ellerin, bir kez olsun öpemediğim dudakların soğuktan buz kesene kadar fark etmemişti.

Eski telefonumu yaptırdım Yoongi, çünkü mesajlarımızı kurtarmak istedim, senden bana son kalan bir şey olsun istedim. Bana çok kez mesaj atmıştın, öyle ki, senin mesaj hakkın da bitmişti, değil mi? Nerede olduğumu sormuştun, seni unutup unutmadığımı, neden yazmadığımı, yine mesaj hakkımın bitip bitmediğini. Yeni hayatın nasıl, demiştin. Beni özlüyor musun, ben seni çok özledim, demiştin. Ve bir süre için yazmayı kesmiştin.

Hoseok, sana çok ihtiyacım var, demiştin, tam da öldüğün gece. Sana çok ihtiyacım var. Çok kötü bir şey oldu. Lütfen, bana ulaş, lütfen. Hoseok, lütfen, çok kötüyüm, demiştin, defalarca aramıştın beni. Ama ben orada değildim Yoongi. O an ben sana mektup yazıyordum. Yeni hayatım çok güzel, diyordum. Burası çok hoş, diyordum. Umarım senin hayatın da güzeldir, diyordum.

Ve bana yazdığın son iki mesaj, belki de benim aylarca ağlamama sebep olmuştu.

Hoseok, lütfen bu yapacağım şey için beni affet, olur mu?

Seni seviyorum.

Beni seviyordun Yoongi. Beni seviyordun, ben sana bir kez bile cesaret bulup açılamazken, sen beni seviyordun, bana güveniyordun, bana ihtiyacın vardı ama ben seni göremedim, kendini açtığından fazlası kadar açmaya hiç çaba göstermedim seni. Ben senin yanında olamadığım için, hayatının iyi gittiğini düşündüğüm için, senin de ben gibi iyi olduğunu düşündüğüm için öldün. Sana bir kere seni seviyorum diyemediğim için öldün. Sana bir mesaj dahi geri yazamadığım için, ne oldu, neyin var diyemediğim için öldün. Çünkü başka çaren yoktu, yaralıydın Yoongi, savunmasızdın, canın çok yanıyordu ve belki de yardım beklediğin tek kişi, ben, yanında değildim. Belki de seni unuttuğumu düşünüyordun, çünkü ben bir aptal gibi telefonumu balkondan düşürmüş ve bir daha hiç sana ulaşmayı denememiştim. Sen benim yüzümden öldün Yoongi.

Şu an üniversiteden mezun oldum. Baban müebbet hapse çarptırıldı. Hala eski şehrimizdeyim, lise biter bitmez buraya döndüm. Çok iyi bir üniversite bitirdim, muhtemelen iyi bir işim olacak gibi de görünüyor. Burada olsan benimle gururlanırdın Yoongi. Çok daha yakışıklı oldum, beni daha çok beğenirdin belki de. Belki aynı üniversiteye giderdik, belki şu an sevgili olurduk, elini tutabilirdim, öpebilirdim seni istediğim gibi.

Sen gittikten üç sene sonra evine gitme fırsatı buldum. Orada kimse kalmıyor artık. Piyanon gerçekten de çok hoşmuş, çok tozlu duruyordu, biraz temizledim, belki böyle hoşuna gider. Seni orada hayal etmeden duramıyorum, o uzun, hoş parmakların piyanoda güzel şarkılar çalarken, aynı sen gibi. Odan çok düzgün ve sade, çok bir eşya da yok. Sadece bir kutu buldum, içerisinde birkaç parça oyuncak ve eşya vardı, bir fotoğraf albümü buldum. Annen çok güzel bir kadınmış Yoongi, sen ona çekmişsin. Köpeğin de çok sevimliymiş. Hep beraber fotoğraflarınız varmış, babanı kesip atmışsın hepsinden. Şimdi cennette ailenlesin, değil mi? Tanrının en sevdiği aile siz olmalısınız. Abinle sana öğrettiğim oyunları oynuyorsun değil mi, kahkahan kulağımda çınlıyor sanki.

Banyoya giremedim Yoongi, lütfen beni affet.

Hala o parka gidiyorum, sanki yolum orasıymış gibi. Salıncakların sol kısmına hep sen oturuyorsun benimle. Hala giydiğin o pijamayı saklıyorum, hala sen gibi kokuyor gibi geliyor, ve ben senin kokunu çok özledim. Ben seni çok özledim Yoongi.

Sen hayattayken sana en sevdiğin çiçeği sormadığım için özür dilerim ama bugün de sana kırmızı güller getirdim, aynı sen gibi, çünkü kendimi nasıl affettireceğimi bilmiyorum sana. Sen gittiğinden bu yana kimse kırmızı değil artık, herkes çok siyah, siyahtan bile kara Yoongi. Sanki senin bir parçan benimleymiş gibi, nereye baksam seni görüyorum, her attığım adımımda seni hissediyorum. Kahkahanı duyuyorum, bazen mızıklıyorsun çünkü çok hızlı yürüyorum. Bazen bir şeyler anlatıyorsun bana. Sanki hiçbir şey olmamış, sanki yıllar önce sen ve ben, senin evine yürüyormuşuz gibi. Delirdin sen, diyorum, Hoseok, iyi ki delirdin sen.

Sana hala çok aşığım Yoongi.

Artık gitmem gerek, ama yarın bir daha geleceğim ve sana gül getireceğim. Mezar taşın güllerimden görünmüyor. Çiçekçi kadın gülleri sevgilime götürüyorum sanıyor, ben de haklı olduğunu söylüyorum, beni mutlu eden tek şey bu. Beni beklerken lütfen çok sıkılma, olur mu? Üzülme, yanına gelmem çok da uzun sürmeyecek.

Kendine iyi bak, Yoongi.

Hoşçakal, ilk ve son aşkım.


















hope || yoonseok, sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin