Mesaj hakkım o kadar çabuk bitiyordu ki, babam beni üçüncü kez azarlamıştı. Ve sen mesaj hakkımın bittiğini anladığında bile yine de mesaj atmaya devam ediyordun. Seninle konuşmadığım bir an bile yoktu Yoongi. Hayatımın her yerindeydin, her köşesi, her dakikam buram buram sen kokuyordu ve ben bundan hiç rahatsız değildim.
İnsanlar bile alışmışlardı, okuldakiler bizi bir kere bile yalnız göremiyorlardı. Öyle ki sana senden hoşlandığını itiraf etmek isteyen bir kız en son sana mektup yazmak zorunda kalmıştı ve sen de yazısı çok çirkin olduğundan okuyamadığını söyleyip çöpe atmıştın.
Seninle okul haricinde çok görüşemiyorduk ama yine de bana yeterliydi. Her gün erkenden gelir bahçe kapısında seni beklerdim, sen ise tam saatinde gelirdin. Bir keresinde aylı ve güneşli iki tane rozet alıp güneşliyi bana vermiştin.
" Sen benim Güneş'im olup bana ışığımı verdiğin için, bunu sana aldım. " demiştin. O an sana seni sevdiğimi söyleyebilmeyi çok istemiştim, çünkü çok seviyordum seni.
O rozeti bir kere bile çantamdan çıkarmadım, şimdi bile.
Her gün çıkışta aynı parkta otururduk, her gün farklı şeyler konuşurduk, belki sana bir oyun öğretirdim. Sen oyunların hepsini çok sevmiştin, bana keşke çocukken tanışsaydık da hepsini seninle oynayabilseydim, demiştin.
O gün mutluluktan evin yolunu bulamamıştım.
Sanırım sen de benden hoşlanıyordun Yoongi.
Ağzından duymaya hiç fırsatım olmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hope || yoonseok, sope
Fiksi Penggemar" ben herkesi siyah görürüm yoongi. ama sana baktığımda kadife, tatlı ve asil bir kırmızı gördüm. " yanlış kararlar verilmiş ve yanlış biten, pişmanlıklarla dolu bir hikaye. ama eğer beğenmezsen, ben senin için yeni bir son da yazdım. ♫ billie eilis...