Artık daha çok gülüyordun. Çok daha güzeldin, öyle ki, mücevher kutumun kapağı açıldı diye endişe etmeden duramıyordum. İnsanların seni görmesini istemiyordum. Polar siyah battaniyenin altında sadece ikimiz olalım ve tüm yıldızlar bize parlasın istiyordum.
Piyano çalabildiğini o gün öğrenmiştim. O güzel parmakların hünersiz olmasını da bekleyemezdim ya, Yoongi. Sevdiğin şeyler hakkında konuşurken ufak gözlerin mutlulukla parlıyordu. Kuyruklu piyanoları daha çok sevdiğini, ama evindeki küçük piyanonun da işini gördüğünü söylemiştin. Beni evine davet ettiğini, bana piyano çaldığını, o güzel ezgiler kulaklarımı doldururken seni izlediğimi hayal ederdim. Ama beni hiçbir zaman evine davet etmedin.
Evine giderken, yolumuzun üstünde ufak bir park vardı. Salıncaklara oturduk. Bana hiç bir parkta oynamadığını söyledin. Hiç arkadaşının olmadığını. Zenginlik böyle bir şey olmalıydı, herhalde. Sana, çocukken, üstüm başım çamur lekesi olmadan eve bir kere bile döndüğümü hatırlamadığımı söyledim. O kadar şaşırmıştın ki. Sanırım imrenme sırası biraz da sendeydi.
Sana bir sürü oyundan bahsettim. Saklambaç, körebe, yerden yüksek... Hiçbirini bilmediğini, ama çocukken evde abisiyle oyun oynadığını hatırladığını söyledin, ama devamını anlatmadın. Yüzündeki gülümseme silinmişti. Sessizlik sağır ediciydi Yoongi. Sonra ayağa kalktın, eve gitmen gerektiğini söyledin. Pekala, dedim.
Birbirimize sırtımızı dönmeden önce, sana o oyunları öğretmemi istediğini söyledin. Gülümsedim ve kabul ettim.
Eve döndüğümde saat o kadar geçti ki hava kararmıştı, gözlerim yıldızlara takılmıştı, aklım ise sana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hope || yoonseok, sope
Fanfiction" ben herkesi siyah görürüm yoongi. ama sana baktığımda kadife, tatlı ve asil bir kırmızı gördüm. " yanlış kararlar verilmiş ve yanlış biten, pişmanlıklarla dolu bir hikaye. ama eğer beğenmezsen, ben senin için yeni bir son da yazdım. ♫ billie eilis...