10. BÖLÜM

18 2 1
                                    

Gittikçe yaklaşan adım seslerini duymakta epey zorlansam da karanlığın içinde adımı haykıran o naif sesi çok net ayırt edebiliyordum.

Evren Karahan.

Koşar adım yanıma yaklaştığını fark ettiğim sırada nefes nefese kalmış bir şekilde "Elvin!" deyip ardından bir elini saçlarıma değdirdi. "Elvin, beni duyabiliyor musun?"

Gözlerimi aralamakta oldukça zorlansam da bilincimin kapanmaması için var gücümle direniyordum. Hiç bilmediğim bir sokakta yıllarca tacizine uğradığım öz amcam tarafından  darp edilerek son nefesimi vermek istemiyordum. Sadece birkaç dakika daha yaşayabilmek adına ölüm kalım savaşı verirken Evren'in sesini şimdi daha net duyunca sol gözümden bir damla yaşın akıp gittiğini hissettiğim sırada kuruyan dudaklarıma inat ''Evren...'' diye mırıldanıp ardından zorlukla ekledim. ''Yalvarırım ölmeme izin verme.''

 Her nefes alışımda ölü kaburga kemiklerim ağrıyor, göğsüme sanki binlerce bıçak darbesi alıyormuşum gibi acı içinde inlememle son buluyordu bu ıstırap. Güçlü kollarıyla hızla beni kucağına alırken ''Dayan cennet çiçeği, söz veriyorum geçecek her şey.'' deyip dikkatlice beni taşımaya başladı. Saçlarım Evren'in kollarından aşağıya dökülürken keskin parfüm kokusu burnuma doluyor, bu his her defasında kalbimin binlerce parçaya ayrılmasına neden oluyordu. Olan biten her şeyi duysam da bilincim açık olmasına rağmen gözlerimi aralamakta epey zorlanıyordum. Bütün vücudum acı içinde can çekişirken o an annemden bir kez daha nefret ettim. Beni böylesine savunmasız ve kimsesiz bıraktığı için onu affedemiyordum. Daha da önemlisi böyle hassas bir konuda bana inanmayıp beni yalnız bıraktığı için gün geçtikçe ondan daha da nefret ediyordum. Kızgınlığım geçse de kırgınlığım asla geçmiyordu. Bu yara hiçbir zaman iyileşmiyordu. Ne zaman kabuk tutmaya başlasa yaralarım, biri o yarayı kaşıyıp oluk oluk kanlar akıtıyordu körpe yüreğimden. Fakat bilmedikleri bir şey vardı, yara bandı kalp yaralarını sarmak için yeterli değildi. 

Evren'in arabanın kapısını açtığını belirten tok ses kulağıma ulaştığı anda eş zamanlı olarak ''Biraz daha dayan Elvin, sakın pes etme.'' diye fısıldadığını duydum. Dikkatlice arka koltuğa yatırdıktan sonra sürücü koltuğuna geçmiş olacak ki araba acı bir çığlık atarak yollarda ilerlemeye başladı. Daha fazlasını kaldıramayacağını hisseden bedenim artık pes etmiş olacak ki sesler tamamen kesildi ve ruhum kelimenin tam anlamıyla karanlığa gömüldü.

2 Saat Sonra

Gözlerimi aralama sebep olan şey, burnuma dolan keskin hastane kokusuydu. Işığa alışamayan gözlerim birkaç saniye boyunca zorlansa da sonunda zorlukla gözlerimi açabildiğimde karşımda Evren'i görünce kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatarak ''Yaşıyorum.'' diye mırıldandım kısık çıkan sesimle. ''Ölmedim, yaşıyorum.''

Durumumun ne kadar içler acısı olduğunu bu iki kelime özetliyordu sanırım. Evren, son anda yetişip beni kurtardığı ve ölmeme izin vermediği için oldukça şanslıydım. Hastaneye getirilmiş olmam işleri daha da zorlaştıracaktı ancak bu saatten sonra vazgeçemezdim. 

''Kendine geldin sonunda. Nasılsın?'' derken gözleri endişeyle yüzüme bakıyor, bütün olanı biteni  merak ettiğini, en önemlisi bu hale nasıl geldiğimi merak ettiğini biliyordum. Titrek bir nefes aldıktan sonra bakışlarımı vücuduma indirdiğim anda yutkunmam saniyelerimi aldı. Kıyafetlerim toz toprak içinde kalmış, koluma bir serum takılmış, pantolonum yerde sürüklendiğim için yırtılmış, sağ bacağımda bir sargı ve avuç içlerim ile kollarımda bir sürü sıyrıklar, yaralar, kurumuş kan lekeleri vardı. Tırnak diplerimde biriken kirlere bakarken titrek bir nefes alıp doğrulmaya çalıştım ve tam o anda göğüs kafesime büyük bir sancı saplanınca acı içinde inleyip geri uzanmak zorunda kaldım. ''Bir şey mi oldu? İyi misin?'' diye sorup hızla baş ucuma gelirken yaşadığım acıdan kaynaklı nefesim kesilmiş, cevap vermem oldukça zorlaşmıştı. Evren, nasıl olduğumla ilgili sorular sorarken kirpiklerimin bile ağrıdığına şahit olduğum için herhangi bir cevap veremiyordum. Bir anlık dalgınlıkla sargılı olan bacağımı kaldırıp dizimi kırarak yatakta kıvrandığım anda yaşadığım acı adeta 2 katına çıktı ve çığlık çığlık bağırmaya başladım. 

MECZUP KALPLER MATEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin