~•~
Gözlerimi başımın ağrısı ile açtığımda etrafımı inceledim. Evimde miydim?Ne zaman geldiğimi bile hatırlamazken yataktan kalktım aynaya baktım. Şiş yüzüm ve mahvolmuş üstümle bir kaç dakikalık şok geçirirken en son hatırladığım şeyi düşündüm.
Uçurumun kenarında bir şişe şarap içiyordum.
Beni eve Jackson getirmiş olmalıydı. Onaylamazca kafamı salladım. Bana çokça söylenmiş olmalıydı. Elbisemi üzerimden çıkartıp banyoya girdim. İç çamaşırlarımı çıkartıp sıcak suyun altına girdiğimde rahatlayan vücudumla gülümsedim.
Saçlarımı yıkayıp vücudumu şeftalili duş jelimle köpürttüm ve dışarıya çıkıp havluma sarıldım.Üzerime beyaz bir pileli etek, crop bir beyaz polo tişört ve crop mavi bir süveter giydim. Görünüşümü beğendimde sarı saçlarımı dalgalı bir biçimde omuzlarıma serbest bıraktım. Şeftalili ve hanımeli çiçekli parfümümü sıktığımda kokusu gülümsememe sebep oldu. Beyaz, dizlerimin biraz üzerine gelen topuklu çizmelerimi de giydiğimde bugün dinlenmiş hissediyordum. Uykumu almış olmanın verdiği canlılık yüzüme yansımıştı. Dudaklarıma çilekli bir gloss sürdüm ve kutusunu çantama atıp aşağıya indim.
Telefonumu dün evden çıkarken bıraktığım yerden aldığımda bildirimlerime hafifçe göz gezdirdim. Büyük bir çoğunluğu Jackson'dan dı. Portmantodan arabamın anahtarını aldım ve dışarıya çıkıp arabama bindim. Okula sürerken telefonu araca bağladım ve de Jackson'ı aradım. İkinci çalışta açtığında güldüm.
"Neredesin sen Lisa? Beni endişeden öldüreceksin yakında."
"Evdeyim Jack, neden endişeleniyorsun anlamış değilim." sinirle güldüğünde okula doğru sola döndüm.
"Dün birden ortadan kayboldun sonra hiç bir şekilde senden haber alamadım. Şimdi sabah telefonunu açmış bana evdeyim neden endişeleniyorsun diyorsun. Hayır istediğini yap ama bana haber ver, çünkü sonra nerede olduğunu bilmediği için başı yanan ben oluyorum."
Beni aslında önemsemediğini sadece işini yapmaya çalıştığını anladığımda burukça güldüm. Ne bekliyordum ki gerçekten arkadaş olmayı mı?
Telefonu suratına kapattığımda beni eve Jackson'ın getirmediği gerçeği ile aydınlandım. Gözümün önüne gelen görüntü ani frenime sebep oldu.
"Yalnız korkuyorum. Kalır mısın? Bir haftadır hiç uyuyamadım."
Sinirle direksiyona vurdum. Taehyung'a benimle uyumasını mı söylemiştim. Aptal Lalisa. Aptalsın cidden.
Aracımı otoparka çekmiştim. Düzeltme gereği görmediğim için yan koltuktan çantamı aldım ve beyaz kabanımı omuzlarıma atıp okula yürümeye başladım. Giriş kapısına yürürken karşımdan gelen bedenle suratım düştü. Başımdan savmak için kendisiyle bir kez görüşeceğimi söylemiştim dün gece. Ve şu an Sehun sırıtarak bana doğru geliyordu. Yanında taht sırasında 3. falan olduğunu tahmin ettiğim Byun Baekhyun vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Snow Flower||Taelice
Fanfiction[tamamlandı] Gösterdikleri ve sahip oldukları karakterleri tamamen farklı olan iki insan. 4 düşman aile, sayısız sır, kast sistemi ile işleyen bir okul... Ve birbirleri ile ölüm oyunu oynayan ikili. Kim Taehyung ve Lalisa Manoban. Bu oyunun bir ka...