"Küpem nerde benim? Jeongsan! Kız kardeşinin kafasını klozete sokmasana oğlum!"
Bulduğum küpeyi hızla kulağıma taktım ve banyoya gittim. "Sen neden bu kadar güzelsin sidikli, gelen giden bakacak şimdi sana bu yaşta sinir hastası yaptın beni!" dedi Jeongsan.
Ne mi yapıyordu? Yoora'nın kafasını klozete sokuyordu. Hızla yaklaştım ve Yoora'yı elinden aldım. "Oğlum manyak mısın sen!? Ne diye kızın kafasını sokuyorsun? Ayrıca baban nerede?"
Göz devirdi. "Sana çıt pıt tokası alacaktı ya anne."
Gözlerimi kıstım. "Çıt pıt değil o, çıt çıt."
Yoora da başını sallarken Jeongsan kapıya doğru ilerledi. "Umarım yine köpekler kovalamaz." dedi ve gitti.
Yoora başını iki yana salladı. "Tam olmamış bu, babam tadında bırakmış. Bok gibi sonuç çıkmış ortaya."
Şaşkınca Yoora'ya baktım. "O ne demek öyle!? Bir daha duymayacağım." dediğimde başını salladı.
Yoora'yı da alıp banyodan çıktık ve merdivenlere doğru ilerledik. Aşağı indikçe sesler geliyordu. "Bıraksana be adam şunu benim hakkım o!"
Bu Jeongsan'ın sesiydi. Aşağı inip salona geldiğimiz de şoka uğradım. Jeongsan ve Jungkook, parfüm için kavga ediyorlardı. Jeongsan arada Jungkook'un poposuna tekme atıyordu.
Ben hala onlara bakarken beni fark etmiş olacaklar ki, Jeongsan konuştu. "Baba, bırak çabuk şunu. Ana kraliçe geldi, yer bizi çiğ çiğ. Bıraksana be adam!"
Jungkook da beni fark ettiği gibi bırakınca Jeongsan karşı koltuğa uçtu. "Sana bırak dedim, kalk beni fırlat demedim. Ayarın yok senin baba, ayarın!"
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ne yapıyorsunuz siz burada?"
"Sen onu bu niteliksiz oğluna sor. Bir parfüm sıkayım dedim. Sazan gibi atladı neymiş güzel kokmalıymış." dedi Jungkook.
Kaşlarımı kaldırdım. "Kimin için güzel kokmalıymış?"
Jeongsan aniden koltuktan kalktı. "Haneul'un ailesi ile yemek yiyeceğiz ya, mom. İşte onun için."
Demek bu yüzden Yoora'nın kafasını klozete sokmaya çalışıyordu.
"Cidden abi, mümkünse sen bir daha süslenme. Çünkü ya tinerciye benziyorsun, ya da dilenciye. Acınası haldesin brother." dedi Yoora.
Şaşkınca Yoora'ya baktığımız da saçlarını savurdu ve yukarı çıkmaya başladı. "Ben gidip üzeremi değiştireceğim. Siz de ne yaparsanız yapın umrum dışısınız."
Jeongsan şaşkınca bana baktı. "Anne emin miyiz bunun 6 yaşında olduğuna?"
Başımı salladığım sırada Jungkook göz devirdi. "Ulan sen o yaşta eve kız atıyordun be!"
Jeongsan gözlerini kıstı. "Hiç üste çıkmaya çalışma baba. Kendi eseriden beklentin ne?"
Jungkook tam bir şey söyleyeceği sırada dayanamadım ve bağırdım. "Siz ikiniz kavgayı bırakın ve derhal arabaya gidin. Bende Yoora'yı alıp geleceğim!"
Cevap vermelerini beklemeden yukarı çıkmaya başladım. Ama sesleri hala geliyordu. "Bana bak baba, benim sabrımı sınama yemin ederim gider karşı bahçenin köpeğini salarım üstüne."
Bunu diyen Jeongsan'dı.
Jungkook'un verdiği cevabı dinlemeden direk Yoora'nın odasına daldım. "Tatlım, hazır mısın?"
Bana döndüğünde gülümsedim. Aynı benim gibi siyah kısa bir elbise giymişti. Ve çok hoş görünüyordu.
"Hazırım anne, hadi gidelim."
Başımı salladım ve elini tutup aşağı indik. Görünür de Jungkook ve Jeongsan yoktu. Sanırım arabaya binmişlerdi. Daha fazla beklemeden dışarı çıktığımız da tam da tahmin ettiğim gibi ikisi arabadaydı. Ve yine kavga ediyorlardı. Artık şaşırmamak gerek.
Yoora'yı arkaya bindirip kemerini taktığım da Jeongsan gözlerini kısmış Yoora'ya bakıyordu. "Bu elbisenin devamı nerde sidikli?"
Yoora göz devirdi. "Elbise bu kadar canım, bugünlük böyle idare et en kısası buydu. Artık başka sefere daha kısasını giyerim."
Jeongsan şokla ona baktığında Yoora sırıtırıyordu. "Ne diyor lan bu?"
Güldüm ve başımı iki yana salladım. "Bilmem, ne anlıyorsan onu diyor."
Kapıyı da kapatıp ön koltuğa bindiğimde Jungkook gülümseyerek bana bakıyordu. "Bu kadar güzel olman haksızlık. Bende de kalp var hani, durabiliyor."
Güldüm. "Çok mu romantiğiz bugün?"
Gülümsedi. "Ben sadece senin için böyleyim, güzelim."
Gülümsedim. Tam bir şey diyeceğim sırada susmak zorunda kaldım. "Tabii baba, sen anneme kuzu bize kaplansın. Pardon sadece bana şu sidikliye hiç sesin çıkmıyor. Ben sıçsam olay olur, gazeteler de 'Jeon Jungkook'un oğlu sıçtı' diye haber yaparlar." dedi Jeongsan.
İkimiz de güldüğümüz de Yoora başını çıkardı ve gülümsedi. "Anne, baba bu gece sizinle uyuyabilir miyim? Hem bana masal da okursunuz."
Jungkook gülümsedi. "Tabi ki bebeğim, istemen yeterli." dediğinde başımla onu onayladım. "Sen iste yeter ki birtanem."
Jeongsan başını salladı. "Ben oruspu çocuğuyum zaten."
Şaşkınca Jeongsan'a baktığım da oturduğu yerden kalkıp camı açtı ve kafasını dışarı çıkarıp kızlara sulanmaya başladı.
Birden Yoora da kalkıp Jeongsan'ı camdan çekmeye başladı. "Sen Haneul'a aşıksın, kendine gel! Baba, abim şerefsizlik yapıyor."
Şaşkınca Jungkook'a baktığım da o ise sanki çok normal bir şey oluyormuş gibi arabayı sürüyordu. "Sen iyi misin? Durdursana şu arabayı çocukları yerlerine oturtmamız gerek."
Arkaya kısa bir bakış atıp önüne tekrar döndü. "Sorun yok, asıl bu çocuklar uslu uslu oturursa büyük bir sorun vardır demek ki. Hele ki Jeongsan! Lalisa biz bu çocuk da korunmadığımız için mi böyle oldu?"
Şokla yüzüne baktığım da gayet ciddiydi. "Saçmalama da durdur şu arabayı!"
Ofladı. "Geldik zaten, hayatım."
Etrafıma baktığım da cidden gelmiştik. Jungkook arabayı park ederken Jeongsan yerine oturmuş ceketi ile Yoora'nın bacaklarını kapatmaya çalışıyordu. Yoora da onu engelliyordu. "Lan kapat şu çırpı bacaklarını. İti var uğursuzu var bakarlar şimdi. Kızım kapatsana!"
Araba durunca hızla indim ve arka kapıya koştum. Jungkook da arabadan inmiş vale ile konuşuyordu.
Kapıyı açtım ve Yoora'yı çıkardım. "Oğlum bırak kızı. Geldik zaten saçını başını kıçını düzelt de Haneul seni beğensin."
Gözlerini kocaman açıp hemen saçını düzeltmeye başladı aynı zaman da ceketini de giymeye çalışıyordu.
Jungkook da yanımıza gelince kaşlarını çatıp Jeongsan'a baktı. "Lan insene hadi."
Jeongsan göz devirdi ve arabadan indi. Jungkook da yanıma gelip kolunu bükünce gülümseyip koluna girdim. Jeongsan da Yoora'ya yaklaşıp elini tuttu ve arkamızdan gelmeye başladılar.
"Bu gece çok eğleneceğiz kız kardeşim. Hazır mısın?"