"Bay Jeon, oğlunuz çalışanımızın kafasına işedi. Bir de üstüne adamın üzerine çamaşır suyu döküp temizlemeye çalıştı."
Babam sinirle bana bakarken bende Taeyong'un yakasını düzeltiyordum. İnsan neden bir gömleği ütüsüz giyer ki?
Taeyong alayla güldü. "Hazır elin değmişken düğmeleri de ilikle."
Sinirle ona bakarken o ise bana gülerek bakıyordu. Şeytan diyor kalk şunun suratına sev, yanağını öp, saçlarını okşa, sonra da sıkıca sarıl ve iyi arkadaş olarak kalın.
Ama ben iyi bir çocuğum şeytanın dediklerini yapmak yerine tersini yaparım :D
Suratımda bir sırıtış belirlendi ve hızla eğilip Taeyong'un pantolununu indirdim. Taeyong şokla bana bakarken, Babam annemin, Jimin amcam ise Yoora'nın gözünü kapatmıştı.
Sevgili Taehyung amcam ise kaşları ile bana hareket yapıyordu. Ne demek istediğini anlamak için bakışlarımı Taeyong'a çevirdim. Ha, şimdi anladım amcamın ne demek istediğini.
Diyor ki; Taeyong'un donunu indir :D
Boşuna demiyorum, şerefsiz herifin teki. Ama bende saygılı bir çocuk olduğum için amcamın sözünü dinleyeceğim.
Hızla eğilip tam donunu da indireceğim sırada biri beni tutup havaya kaldırdı. "İndirin beni, tutmayın beni, salın beni!"
Beni tutan kişi kimdi bilmiyorum, ama herif de bir kas var sanırsın Jeon Jungkook.
"Oğlum bir rahat dur yerinde, ne diye çocuğun donunu indiriyorsun!?"
Evet, beni kaldıran kişi Jeon Jungkook'un ta kendisiymiş.
"Dad, kurbanın olayım bırak beni!"
Babam beni yere indirdiği gibi tam koşuyordum ki, bu sefer de önüme Haneul çıkmıştı.
Sanki tüm dünya durmuş ve sadece Haneul varmış gibi hissediyordum. Babamın anneme baktığı gibi, bende Haneul'a bakıyordum. Tabi ki şimdi saatlerce bakışıp dizilerdeki gibi olmayacaktık.
Çünkü ne mi olmuştu?
Şey... Haneul bana tokat attı ya.
Etraf sessizleşirken, güvenlikler bu duruma dayanamamış olmalı ki gitmişlerdi. Yalnız o değil de, çok güzel çaktı. Yemin ederim koskoca havalanında yanağımdaki şaplak sesi yankılanmıştı.
"Cidden artık sınırları aşıyorsun Jeongsan! Biraz olgun olmayı dene!" dedi sinirle Haneul.
Ne olgunu ya, ben her korku filmi izledikten sonra babamı odadan kovup kraliçemin kucağında uyuyan çocuğum. Çüküm bile daha uzamadı :(
Haneul'un annesi kızını yanına alıp annemden onun adına özür dilerken, annem de sorun olmadığını söylüyordu. Tabii, dayağı yiyen biz, sizin için niye sorun olsun ki?
Derin bir nefes aldım ve ağır adımlarla Taehyung amcamın yanına gittim. "Güzel tokattı." dediği şeyle başımı salladım. "Öyleydi."
"Kanada için uçakların kalkmasına az kaldı. Lütfen tüm yolcularımız yerlerine geçsin."
Herkes sırasıyla bavullarını alıp uçağa doğru ilerlerken birden yanıma babam geldi. Benimle aynı boyda olmak için dizlerinin üstüne çöktü. "Dert etme sakın, sen kardeşine öyle bir şey yapınca haliyle sinirlendi. Hem hatırlamıyor musun, bir kere okul da çocuğun biri sana şaka amaçlı kafana vurduğunda Yoora çocuğu merdivenlerden itmişti."
Kaşlarımı çatıp başımı salladım. "Kızının yaşımdan fazla disiplin suçu var, dad."
Güldü ve saçlarımı karıştırdı. "Bende onu diyorum işte. Kardeşler birbirlerine sahip çıkarlar, birbirlerini korurlar. Bak bize, biz 7 kişiyiz ve şu ana kadar hep birbirimize sahip çıktık. O yüzden bu tokadı da pek takma kafana, eminim sinirle olan bir şeydir. Tamam mı aslanım?"
Dudağımı büzüp başımı salladığımda babam gülümsedi ve saçlarımı öpüp elimden tuttu. "Hadi gidelim, umarım bu sefer de rahat durursun."
Güldüm ve başımı salladım. İkimiz uçağa doğru ilerlerken annem yaklaşıp beni öpücüklere boğdu. Kardeşim böyle ilgi göreceksek her gün gidip dayak yiyeyim.
Annem ve babam önden gidip koltukları ararken yanımdaki Yoora'ya baktım. O da bana bakınca ne demek istediğimi anladı.
"Sidikli, kaç tane fare var o çanta da?"