"Artık şu ortak olma konusunu konuşalım mı Bay Jeon?"
Bakışlarım anında babama kaydı. Bu sözleşmeyi kabul etmek zorundaydı. Haneul'a bu şekilde yakın olabilirdim.
Babam boğazını temizleyip konuşmaya başladı. "Sizce de bu konuyu konuşmak için fazla erken değil mi? Önce bir yemeklerimizi yiyelim bence." dediğinde Haneul'un babası gülümsedi ve anlayışla başını salladı.
Göz devirdim ve kollarımı göğüsümde birleştirip arkama yaslandım. Hayır yani.ekşına ne gerek var. Kabul et gitsin işte! Neyse, benim bu gece için daha güzel planlarım var.
"Yerinde kıpraşıp durma insanlar çişinin geldiğini sanıyor aptal." dedi Yoora.
Sinirle ona bakıp fısıldadım. "Bana bak kes sesini yoksa tüm sinirimi senden çıkarırım!"
Gülümsedi. "Emin ol umrumda bile değilsin. Yani.kalkıp Taeyong'la çiftleşsen bile yine de takmam seni."
Gözlerimi kıstım. "O ne demek lan öyle?"
Şirince gülümsedi. "Yani diyorum ki, seni.ciddiye alacak kadar önemsemiyorum brother."
Göz devirdim ve önüme döndüm. Bu kız git gide bana benziyordu! Lanet olsun!
Birden bacağımda hissettiğim el ile gözlerimi kocaman açtım. Yoksa babam yine annemin bacağı ile benimkini karıştırıp elliyor muydu?
Babama baktığımda ise yemek yiyordu. Yani o değildi. Yoora'ya baktığımda ise onun da yemek yediğini gördüm. Ne ara geldi lan bu yemekler?
Bakışlarım Taeyong'a kaydığında bir eli masa da, diğer eli ise.masanın altındaydı. Lan yoksa...!?
Sinirle bacağımın üzerindeki ele çatala batırdığımda Taeyong acı ile inledi.
Sinirle bana baktığın da gülümseyip öpücük attım. "Neden elime bıçak batırdın lan!?" diye sorduğunda göz devirdim.
"Afedersin, benim hatam. Beni ellemene izin vermeliydim."
Aramızda konuştuğumuz için masadakiler bizi duymuyordu. Yoora hariç :D
Yutkundu. "Yanlışlıkla oldu."
Gözlerimi kısıp önüme döndüğüm de o da önüne dönmüştü. Başımı yana çevirmemle Yoora'nın 32 diş sırıtan suratı ile karşılaştım.
"Utanmıyor musunuz ailenizin önünde birbirinizi ellemeye?"
Gözlerimi kocaman suratına baktığım da hala sırıtıyordu. Tam bir şey diyeceğim sırada Haneul'un babası konuştu. "Çocuklar da baya büyüdü ya. Daha dün bebektiler şimdi de erkek adam, ve genç kız olmuş durumdalar."
Dayı biz daha küçüğüz. Hani söyleyeyim dedim.
Babam gülümseyip başını salladı. "Cidden öyle."
Nah öyle dad.
Taeyong sırıttı. "Ben Jeongsan'ın erkek olduğundan şüpheliyim ya."
Tam bir şey söyleyeceğim sırada Yoora benden önce davranmış ve konuşmuştu. "Bende senin insan olmandan şüpheliyim Taeyong. Ama işte insan kendini seçemiyor. O da senin sorunun değil, dert etme yani."
Vay anasını! O neydi lan! Bana bile girdi!
Gururla gülümsedim ve ayağa kalkıp Yoora'nın anlını öpüp, Taeyong'a kapak hareketi çektim ve yerime oturdum.
Babam alttan alttan gülerken, annem ise sırıtıyordu. Tabii kendi eseri ile gurur duyuyor olmalıydı.
"Hayatını kurtardım bir hafta boyunca okul da abi-kardeş gibi davranmayacağız. Çünkü cidden seni görenler fukara çocuğu sanıyor abi."
Yoora'dan nefret ediyorum.
Hiç bir kuvvet ona olan nefretimi azaltamaz!
Göz devirip önüme döndüğümde Haneul ile göz göze geldim. Pekala, sakin olmam gerek. İyice babam gibi aptal aşık oldum. Bir de gidip Haneul'un arkadaşlarını öldürürsem tam olacak.
Neyse, zamanı gelince bakarız ona da.
Birden aklıma gelen fikir ile sinsice sırıtıp ayağa kalktım. Ama tekrar birinin kolumdan tutup çekmesi ile geri oturdum. Tabi ki Yoora.
"Otur şuraya abi! Bir rahat dur ya, elin duruyor kıçın oynuyor, kıçın duruyor elin oynuyor! Bir otur şuraya!"
Sinirle kolumu çektip tekrar ayağa kalktığım da ana kraliçem bana baktı. "Nereye yakışıklım?"
Ay dur kalbim~
Gülümsedim. "Hiç, sadece tuvalete gidip geliyorum krali- şey yani anne."
Güldü ve başını salladı. Hızla masadan ayrılıp restorantın mutfağına geldim. Cebimdeki şeye bakarak sinsice sırıttım ve muftağa doğru adımladım.
Bekle sen Taeyong, sana öyle bir.şey yapacağım ki erkek olduğuna lanet edeceksin.