•kararsızlık

496 20 4
                                    

Karşısında gördüğü manzarayı, buna karşısındaki yabancı da dahildi, böyle köşeden izlemek canını sıkıyordu. İçindeki alaycı kişilik bu kadına laf atmak için kendini zor tutuyordu ama o kadar huzurluydu ki o an ona dokunmak istemedi. Adımlarını geri geri atıp ordan uzaklaşacaktı ki ayağı görmediği taşa takıldı ve Karaca'nın duyacağı bir ses çıktı.

"Siktir!"

Sessizce ettiği küfürle arkasını dönüp hızlıca ilerlemeye başladı.

...

Azer'i kaybetmesinden sonra babasının da kaybıyla iyice sessizleşmişti Karaca. Ailem dediği insanların olduğu ev şimdi ona dört duvardan farksız geliyordu. Hayatında sevdiği insanların ölümü o kadar yer edinmişti ki yas halinin alışkanlık olması korkutuyordu Karaca'yı. Aşevi ve Celasun'la konuşmanın dışında burada huzur buluyordu. Gece herkesin odalarına çekilmesiyle kendisinin bildiği gizli yerden çıkıp bütün fedakarlıklarının sebebi olan Çukur'u ayaklarının altına seren bu uçurumu kendisine benzetiyordu. Uçurumun tepesindeki düzlük güzel giden hayatı iken onu seven ve onun sevdiği insanların Çukur için kaybetmesi de uçurumdan yuvarlanmasıydı. Ne yaşarsa yaşasın da kendini bu uçurumun dibinde, Çukur'da, buluyordu.

Derin bir nefes alıp yanında oturan köpeklerden birini sevdi. Burayı keşfedip rahat bir nefes almak için geldiğinde karşılaşmıştı bu köpeklerle. Önce alacalı olan gelmişti yanına, sonra yemek verdikçe diğerleri. Akşam yedikleri yemeklerden kalanları verdiği bu köpekler her derdini dinler ve anlarmışscasına kuyruklarını sallarlardı. Elinin altındaki yumuşak tüyleri sevip bakışlarını kendi tenine benzer tepedeki dolunaya çevirdi. Çok değil birkaç dakika sonra da bir ses duyar gibi oldu. Başını arkasına çevirdiğinde gördüğü boşlukla çatıldı kaşları. Bu iki oluyordu. Ya iyice paranoyaklaşmıştı ya da birileri onu takip ediyordu. Üzerindeki hırkanın şapkasını takarak bağdaş kurarak oturduğu yerden kalktı yavaşça. Adımlarını sokağın başına ilerletip köşede, duvarın başında bekledi. Bu sefer seslenmek yerine sessizce sokağın içine doğru çevirdi bakışlarını. Gördüğü uzun ve yapılı bedenle sakin nefesi hızlandı ve bir adım atarak sokağı döndü.

"Dur! Kimsin sen?"

Seslendiği kişi kendisini duyunca adımlarını daha da hızlandırdı. Karaca da hızlanan kişinin peşinden yürümeye başladı.

"Dursana! Neden kaçıyorsun? Kimsin sen?"

Karaca hızlandıkça karşısındaki de hızlandı. Ne kadar yetişmeye çalışsa da önündeki adamın uzun adımlarına yetişemiyordu. Bir iki adımdan sonra bir arabaya bindi adam. Çalışan arabayla koşuşturmaya başladı Karaca.

"Bekle. Bekle!"

Hızla giden arabanın arkasından bakakaldı Karaca. Çıktığı gecelerde köşede duran arabaydı bu. Çukur'dan birinindir, diye umursamadığı arabaydı. Biraz daha koşarsa evin önüne geleceğini ve orda bekleyen adamların onu göreceğini bildiğinden durdu Karaca. Bu yabancının kim olduğunu çok merak ediyordu ve önemliydi ama evdekilerin bu saatte onu dışarda görmesi daha büyük sorundu. Koştuğu için nefes nefese kalmış bir şekilde çıktığı gizli yerden usulca içeri kaykıldı. Geriye düşen şapkasını tekrar takıp kimseye görünmemeye dikkat ederek girdi eve. Odasına çıktığında üzerindeki hırkayı çıkarıp yatağının üstüne attı. Telaştan ağrıyan başını elleriyle alnını sıkarak rahatlatmaya çalıştı. Ensesini terleten saçlarını tepeden toplayıp komodinin üzerindeki sürahiden bir bardak su aldı ve titreyen eliyle içti. Biri onu takip mi ediyordu? Korkusu takip edilmekten, zarar görmekten değildi, onları geçeli çok olmuştu. Sadece bunca olandan sonra kendisi yüzünden biri daha zarar görsün istemiyordu. Bu konuyu kiminle konuşacaktı? Yarın aşevine gittiğinde Yamaç Amca'sıyla konuşmasının daha mantıklı olduğuna karar verip uyuyamayacağını bilse de yatağa uzanıp gözlerini kapattı.

DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin